Son dakika... CHP Lideri Kemal Kılıçdaorğlu, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın "Cumhurbaşkanı adaylığı" çıkışına yanıt verdi.
Başkan Tanju Özcan, CHP Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) tarafından uyarı cezası almasının ardından partisine cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili uyarı yapmıştı. Konuyla ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Tanju Bey'in 'Cumhurbaşkanı adayı olabilirim' açıklaması, olabilir herkes aday olabilir. Herkesin aday olduğu bir ortamda Tanju Bey de 'Ben de aday olabilirim' diyor. 100 bin imza toplarsa o da aday olabilir." şeklinde cevap verdi.
Kılıçdaroğlu, CHP'yi takip eden gazetecilerle JW Marriott Ankara Otel'de kahvaltıda bir araya gelerek, soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu, "Mersin mitingi" hatırlatılarak, başka miting yapıp yapmayacağı sorusu üzerine, "Mitinglere çok fazla ağırlık vermeyeceğiz. Ağırlığı gittiğimiz illerde kanaat önderleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, gençlerle buluşmaya veriyoruz." ifadesini kullandı.
CHP'nin iktidar olması durumunda yapacağı yatırımlarla ilgili soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin en verimli, istihdam yaratan ve önümüzdeki süreç içerisinde bölgesinde en güçlü ülke olabilecek pozisyonda yatırımlar yapacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Bununla ilgili çok güzel çalışmamız var. Projemiz var. Görselleri hazırlanıyor. Bu bizim 5 yıllık projemiz olacak. Sayın Erdoğan'ı yolcu ettiğimizde, yerine gelecek olan cumhurbaşkanı süratli bir şekilde bir numaralı kararnamenin de gereğini yapmak zorundadır yani devletin üst kademesindeki bütün bürokratlar istifa etmiş sayılıyor sistem öyle. O zaman siz oralara yeni isimler atayacaksınız. Bugünden her şeyin planını, programını yapıyoruz." diye konuştu.
"Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması tamamlandı, takvimi belli mi?" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, "Şu anda genel başkanlar kendi ekip arkadaşlarıyla olayı değerlendiriyorlar. Biz de kendi MYK'mizde henüz daha masaya yatırıp bir konuşmadık. Ama belli bir zaman dilimi içinde bunu gerçekleştiririz." yanıtını verdi.
Salgın nedeniyle CHP'nin kurultay takviminin ertelenip ertelenmeyeceğine yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, "İlk Parti Meclisi'nde bunu görüşeceğiz. Kararı Parti Meclisi, aslında MYK alıyor ama tabii önemli bir karar olduğu için biz bunu Parti Meclisi'ne taşımayı daha etik bulduk. Orada tartışacağız ve karar alacağız." sözlerini sarf etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında yaptığı 15 Temmuz anımsatmasını nasıl yorumladığı sorulan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Gülümseyerek yorumladım. Tam tersine arkadaşlara taşkınlık yapmayacaksınız, sokaklara çıkmayacaksınız, büyük bir sabırla sandığı bekleyeceksiniz... Dediğim gibi beyefendi hayal aleminde yaşadığı için, vay efendim sanki biz 'sokaklara çıkın, şunu yapın, bunu yapın' diye talimat vermişiz. Bunun basın danışmanları yok mu Allah aşkına. En azından bizim neler konuştuğumuzu kendisinin önüne koymuyorlar mı, eğer bize cevap verecekse, beni dinlemesini pek beklemem. Çünkü beni dinlediği zaman koltuğunda rahat oturamaz, bunu da gayet iyi biliyorum. Ve hazmedemez, eleştiriyi hazmedemiyor. Ama hayal dünyasının dışına çıkması lazım. Hangi taşkınlık, biz tam tersine, sakin, sabırla, 'seçim sandığını bekleyeceksiniz, sandık gelecek, gideceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız, bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz', bunu gittiğimiz her yerde söylüyoruz. Ama beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor anladığım kadarıyla, çıkmayacağız. Zorlayacak, çıkmayacağız, baskı kuracak, çıkmayacağız ama gereğini yapacağız sandıkta."
Cumhurbaşkanı'nın "enflasyonun köpüğünü alacağız" sözünü nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, "Bu kadar zamdan sonra zamları geri mi alacaklar?" yanıtını verdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Hadi dolarda gerileme oldu bunu anladık, şimdi peki zamları da geri alacak mı? Erdoğan'ın enflasyonun köpüğünü alması için zamları da geri alması lazım. Bunu yapabilir mi, yapacağını hiç sanmıyorum. Söylediği sadece politik bir söylem, kendi tabanını rahatlatmak için kullandığı bir cümle. Bakın Eximbank'a talimat verildi. Eximbank ihracatçıların, ithalatçıların taleplerini karşılayamaz durumda 5 gündür. Erdoğan ekonomiyi de Türkiye'yi de yönetemiyor." görüşünü paylaştı.
HDP'nin ziyareti hatırlatılarak, "HDP bir ziyarette bulunmuştu, erken seçim ile ilgili önerge talebinde bulunmuştu, buna yanıtınız ne olacak?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"HDP geldiğinde 'evet biz erken seçimle ilgili bir önerge vereceğiz' dedi. Verebilirler tabii sonuçta bağımsız bir siyasal parti. Biz zaman zaman nasıl önerge veriyorsak HDP de önergesini verebilir. Erken seçim isteyen her siyasi parti komisyona önergeleri versin, geçmişte öyle olmuş, uygulama her siyasi parti erken seçim için önergelerini versin. Komisyon başkanı bütün bu önergeleri topluyor. Ve önergeler toplandıktan sonra da kabul edilirse Genel Kurul'a iniyor. Böyle bir önerimiz oldu, onlar da bizim önerimize karşı tabii nasıl bir tavır alacaklar onu bilmiyoruz."
"Erken seçim çağrınız devam ediyor, iktidarın kendi süresinden kısarak erken seçime gitme ihtimali var mı?" sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan, erken seçime gitmek zorunda. Şunun için, ülke yönetilemez noktaya geldi. Hazine'nin durumu malum, piyasanın durumu malum, vatandaşın durumu malum nereye kadar götürecek? Geçen her gün 84 milyon vatandaşın sırtına yeni yükler ilave ediliyor, nereye kadar götürecek bunu? Artı Hazine pek parlak değil, borçlar ödenecek, doların yükselmesi, Türkiye'nin yükümlülüklerini artırdı, 'faizi düşürdük' diye söylediler, Merkez Bankası'nın faiz düşürmesi dışında herhangi bir faiz düşmesi olmadı, tam tersine Hazine'nin borçlanma faizi yükseldi, vatandaşın faizi yükseldi. Dolayısıyla bu süreç içerisinde Erdoğan'ın yapacağı en güzel şey süratle erken seçime gitmektir."
"Kamu kurumlarına yapmış olduğunuz ziyaretler var, halkı sokağa çağırdığınızı bu ziyaretlerle yorumluyorlar. Cumhurbaşkanı, 'Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız, gideceğiniz yere kadar kovalarız' ibaresi kullandı, bu konuda neler söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Ben Milli Eğitim Bakanlığına gitmeden önce daha doğrusu Sayın Bakandan randevu istedim. Randevu gelmedi." diye konuştu.
Haksızlığa uğrayan öğrenciler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yaklaşık 15 saat sonra ben oraya gittim. Bakandan randevu istedik. Ama ben oraya gittiğimde haksızlığa uğramış bir kişinin haksızlığını ve bunun gerekçelerini Bakandan öğrenmek istiyorum ve randevu istiyorum. Randevu verilmiyor, en az 12 saat bekliyorum yine verilmiyor, 15. saatte oraya gidip o açıklamayı yapıyorum. Gençler adına yapıyorum. Oraya neydi, kilit mi vurulmuştu? Tabii kalabalıkta kilidi falan pek göremedim ama kilit de vurulmuş. Aslında normalde tepkiyi göstermesi gereken biz değil. TBMM Başkanının tepki göstermesi lazım. Bir milletvekili bakanlığa nasıl gidemez? Bu eleştiriyi hazmedememek demektir. Sen neden adaletsizliklere karşı çıkıyorsun demektir. Öyle 'sokağa çıkacağız, asacağız, keseceğiz' falan yok öyle bir şey. Ama şu bir gerçek, onların haklarını arayacağım. Bütün il başkanlıklarımızda hukuk birimleri bu konuda çalışıyor. İtiraz dilekçeleri hazırlandı. Bir internet sitesi oluşturuldu. Ve diyorlar ki 'bunlara sahip çıkmayın', peki biz kime sahip çıkacağız? Haksızlığı yapan Erdoğan'a mı sahip çıkacağız? Sokağa çıkma diye bizim kitabımızda bir şey yok. Ama haksızlığa uğrayan herkesin hakkını demokratik yollarla arayacağız."
"Milli Eğitim Bakanlığının kapısına takılan kilidi, sizin korumalarınızın taktırdığı yönünde iddia var, bu konuda ne söylersiniz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Benim korumalar o kadar güçlü mü? Demek onların sözü dinleniyor, bizim haberimiz yok. Korumaları gönderelim Merkez Bankası'na bir faizi indirsinler." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuç" söylemi ve açıklanan son enflasyon rakamlarına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, bu teorinin iflas eden bir teori olduğunu ileri sürerek, şöyle devam etti:
"Bizim ekonomi tarihinde ilk kez bir kişi tarafından dillendirilen ve kısa süre sonra denendikten sonra iflas eden, yanlışlığı ortaya çıkan bir teori. 'Faizler düştü.' Hayır, faizler yükseldi. Buyurun gidin bankalara, deyin ki 'ben ticari kredi çekmek istiyorum.' Eylül ayı ile aralık ayına bakın. 17'den 25'e çıktı. Hangi faiz düştü? Tüketici kredisi alacaksınız, buyurun gidin herhangi bir bankadan tüketici kredisi alın. Eylül ayına bakın, şimdiye bakın artmış. Devletin 5 yıllık borçlanma kağıtlarına bakın o da 17'den 25'e çıktı. En büyük kazığı yiyen de hazinenin kendisi. Yani devleti yönetenler kendi kendilerine kazık attılar. Yüzde 17 faiz ödenmesi gerekirken, yüzde 25 üzerinden faiz ödeyecekler. Hani faiz düşmüştü? Dediğim gibi iflas eden bir teori. Dini söylemlerle vaziyeti kurtarmak istiyor. Faiz arttı peki ne oldu? Nas ne oldu? Faiz arttı. Erdoğan şöyle düşünüyor, 'benim bir tabanım var ne dersem bana inanır. Ben bunları rahatlıkla kandırabilirim.' Ama Erdoğan'ın bilmediği bir şey var, bu ülkenin insanları sonunda mutfağa girince gerçekle karşılaşıyorlar. Erdoğan'ın unuttuğu mutfak. Mutfağı unutmuş vaziyette, Erdoğan gerçeklerden kopuk. İstediği kadar dini argümanları kullansın, sonuçta mutfak siyasette en egemen alandır."
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in Kur'an kursları ile ilgili açıklamaları ve iktidar kanadının bu sözlere tepkisinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptığı dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığının Kur'an kurslarında öğrencilere verilen derslerin kitabını istediğini aktardı.
Son derece güzel hazırlanmış, renkleri özenle seçilmiş kitaplar olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocukların Kur'an'ı rahat öğrenebilecekleri materyaller vardı ve ben Diyanet İşleri Başkanlığını, komisyon üyeliği yaptığım dönemde kutladım. Diyanet İşleri Başkanlığının, çocuklarımıza, isteyen anne babaların, ailelerin çocuklarına Kur'an'ı öğretmeleri kadar doğal bir şey yoktur. Siyaset din, inanç alanına asla girmemeli. Kimlik alanına asla girmemeli. Yaşam tarzı alanına asla girmemeli. Anayasamızın 24. maddesinde de bu gayet açık ve net. Bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Düşüncem bu. Bu düşüncemi defalarca gittiğim her yerde de ortamda da Genel Başkan olmadan önce de bunları dillendirdim. Bütün mesele şu, gerçekten de Kur'an kurslarının anne babaların güven içinde çocuklarını gönderebilecekleri mekanlar olması, bunların güzel mekanlar olması hatta bu konuda bazı Kur'an kurslarının badana boyalarının CHP il başkanlıkları tarafından yapıldığını da belirtmek isterim. Hatta Kocaeli'nde bu yapıldığı zaman herkes şaşırmıştı. Bazıları, 'vay efendim siz bunu nasıl yaptınız, sizde değişim mi oldu?' hayır efendim olması lazım. İnsanlar kendi inançlarını çocuklarının da öğrenmesi gerektiğini isteyebilirler. Böyle bakıyorum. Bunun AK Parti tarafından MHP tarafından bulunmuş bir şey gibi siyasete malzeme edilmesini de çok doğru bulmuyorum. Partimizin görüşü budur."
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın, CHP Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) tarafından uyarı cezası almasının ardından CHP'ye yaptığı cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili uyarıya ilişkin soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "Tanju Bey'in 'cumhurbaşkanı adayı olabilirim' açıklaması, olabilir herkes aday olabilir. Herkesin aday olduğu bir ortamda Tanju Bey de 'ben de aday olabilirim' diyor. 100 bin imza toplarsa o da aday olabilir. Bizim 'sen aday olacaksın, sen aday olmayacaksın' diye özel bir şeyimiz yok. Dolayısıyla Tanju Bey de kendi yönettiği ilin hassasiyetlerini dikkate alarak zaman zaman politika yapıyor. Ona da saygı duymak gerekiyor." görüşünü paylaştı.
Daha önce 20 Aralık gecesi ile ilgili yaptığı açıklamaları hatırlatılarak, CHP'nin bu konuda verdiği önergenin TBMM'de reddedilmesini nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, "Doların 18'e çıkması sonrası 13'e inmesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununa yol açtı. Bunu ifade ediyorum zaten." sözlerini sarf etti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Rakamlarla da bunu açıkladık zaten 1 milyon dolar 18'den satılıp sonra 13'ten tekrar alındığı takdirde büyük paralar kazanabiliyor insanlar. Pek çok çevre de bunu biliyordu zaten. Dolayısıyla yükseltilmesinin ve düşürülmesinin kimlere büyük yararlar sağladığını bilmemiz gerekiyor. Burada Sayın Nebati'nin söylediği bir cümle çok önemli 'Küçük yatırımcılar zarar gördü' diye yanlış hatırlamıyorsam öyle bir açıklama yapmıştı. Onlar biliyorlar, asıl büyük yatırımcılar kazandı, küçük yatırımcılar da kazığı yedi. Bunu da Hazine ve Maliye Bakanı rahatlıkla da seslendirebildi. Bu süreç içerisinde 128 milyar dolar gibi bu süreç içerisinde çok büyük vurgunların yapıldığını, belli kişilere olağanüstü avantajların sağlandığını biliyoruz. Ama bunun somut belgelere indirgenmesi lazım. Bunun için de Meclis'e bir araştırma önergesi verdik. Ben Sayın Bahçeli'ye de bir çağrı yaptım, 'Yolsuzluklar konusunda duyarlıysanız bunun araştırılması lazım. Kim kazandı buradan ve kim kaybetti'. Bu kayıtların tamamı var zaten. Bankalarda da var. AK Parti ve MHP bunu reddettiler. 'Bunu bilerek yaptık' diyorlar. Kimlere avantaj sağlandı, bunun araştırılması lazım. Bunu unutacağımızı hiç kimse düşünmesin. Hem 128 milyar dolar hem 20 Aralık gecesi yapılan büyük operasyonun sonuçları, gün gelecek bütün ayrıntıları ile kamuoyu ile paylaşılacak."
Türkiye'nin yeni dış politika açılımları ve 2021 değerlendirmesine yönelik soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, iç politikadaki bütün hataların dış politikada da tekrarlandığını iddia etti.
Dış politikada, Türkiye'nin bölgesinde büyük ölçüde yalnızlaştığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
"Egemen güçlerin de Türkiye'de bir anlamda sözcülüğünü yaptı Erdoğan. Egemen güçlerin bütün taleplerini yerine getirdi. 33 askerimiz şehit edilirken, onlar bizi arayacağına Erdoğan apar topar Putin'e gitti. Putin'in kapısında bekledi. Türkiye'nin itibarı yerle bir oldu. Trump telefon açtı, papazı bıraktı. Ortaya çıkıp efelenmeye çalıştı, şu anda dünyada efelenecek bir ortam yok. Efeleniyorsa ülkenin fakirine fukarasına efeleniyor. Dış politikada Türkiye bu kadar hiç yalnızlaşmamıştı. Tarihinde ilk kez bu kadar yalnızlaştı. Çok yalnızlaşınca Orta Doğu'daki bütün gücünü kaybetti. Balkanlar'daki Kafkaslar'daki AB'deki gücünü kaybetti. Saygınlığını, itibarını büyük ölçüde kaybetti. Şimdi yeni arayış içinde 'acaba düzeltebilir miyim' diye. Katar'dı, BAE'ydi, İsrail, Mısır, Suriye buralara ikinci insanları göndererek, 'yeniden bağlantı kurabilir miyim' arayışı içinde."
Türkiye'nin Orta Doğu'daki rolünü Yunanistan'ın üstlenmeye çalıştığını aktaran Kılıçdaroğlu, dış politika açısından tam bir başarısızlık yaşandığını iddia ederek, şu düşünceleri paylaştı:
"Bir başarı değil başarısızlık, felaket var. Erdoğan'ın bunu düzeltme şansı yok. Çünkü itibarı yok. Bir tek güvendiği Katar var. Katar'a her türlü imkanı verdi. Vermedikleri hiçbir şey kalmadı. Şimdi de BAE'ye gidiyorlar. 'Acaba bize para verirler mi' diye. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, izlediği dış politika ve iç politika sonucunda egemen güçlere, parası olan ülkelere gidip dilenci gibi yalvararak, yakararak, onları davet ederek, kırmızı halılar sererek kabul etmesini ben kabul etmiyorum. Aç kal kardeşim ya. 'Barışacağım' diyor. İyi de sen diyorsun da onlar seninle barışmak istemiyor." (AA)
Tanju Özcan geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, "Millet İttifakı Allah korusun bir hata yaparsa, milletin gönlünde olmayan birini aday olarak gösterirse, işte ben o zaman 100 bin imzayı toplarım. Aday çıkmayı seçenek olarak önüme koyarım" demişti.
Özcan geçtiğimiz günlerde ise, "Ekmeleddin İhsanoğlu, Abdullah Gül gibi milletin sevgisini kazanamamış, milletin gönlünde taht kuramamış yanlış adaylarla seçime girmeyin. Girerseniz de ‘bu Tanju Özcan nereden çıktı kardeşim?’ demeyin” ifadelerini kullanmıştı.