Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda konuşma yapıyor.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Dün gece hem bir bakanlığımızı ikiye böldük hem de 3 yeni bakan ataması yaptık. Zehra Zümrüt Selçuk ile Ruhsar Pekcan'a şahsım ve partim adına teşekkür ediyorum. Kabinemizde birlikte mesai yürüteceğimiz yeni bakanlarımız Derya Yanık'a, Prof. Dr. Vedat Bilgin'e, Mehmet Muş'a başarılar diliyorum. Artık tüm teşkilatlarımızla 2023'e odaklanmamız gereken bir döneme girdik.
1994 yılında ülkemizi büyük bir krize sürüklediler. Aradan çok geçmeden 2001'de iç dinamiklerimizi kullanarak yeni bir krizi başımıza musallat ettiler. Ey Kılıçdaroğlu, hafızanı yokla bakalım, varsa. Milyonlarca dolarlık zararın tamamının millete fatura edildiği dönemin baş aktörleri şimdi bize karşı kampanya yürüten CHP yöneticileriydi. Biz böyle bir ülke devraldık. En büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi başlattık.
Bir ahlaksız çıkmış, benim akıbetimin de Menderes'in akıbeti gibi olabileceğini ümit ettiğini söylüyor. Be ahlaksız, edepsiz, biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek yola çıktık. Siz zaten ölüm dendiği zaman kaçacak delik arayanlardansınız. Menderes'in akıbetinden hoşnut mu, memnun mu oluyorsunuz? O akıbeti hazırlayanlar da sizdiniz. Bize de aynısını mı hatırlatıyorsunuz, biz bunların hepsine hazırız. 15 Temmuz'da bunu gördük ve hazırlayanlara da bu ülkeyi mezar ettik, mezar. Basın toplantılarıyla falan benim akıbetimin öyle olacağından hiç bahsetme. Biz şuna inanmışız, her nefis ölümü tadacaktır, bitti. Senin değerlerinde böyle bir şey yoksa onu da bilmem. Ama sen de tadacaksın, onu bil.
Emekli amirallerle kol kola vererek, Kılıçdaroğlu beyefendi, "emekli olanlar (darbe) yapabilir mi?" diyor. Onlar sizin akıl hocanız. Dökülün sokağa diyorlar, 15 Temmuz'da olduğu gibi. Bilin ki bu ülkede, her şeyi bitmiş tükenmiş olan bu akıl hocalarına yer ve yol kalmayacak.
Türkiye makroekonomik dengeleri gerçekten sağlam olduğu için son 8 yıldır tüm gizli açık saldırılara rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. 2002 öncesi Türkiye'sinin siyasi, sosyal ve ekonomik ikliminde bu tür saldırılar ile karşılaşmış olsaydık, düşeceği durumu tahayyül etmek istemiyoruz. Bugün de önceliğimiz istiklalimizdir. Mücadeleyi ekonomide de faiz, kur, enflasyon şer üçgenine karşı yürüttük. Ne yapacaktık? Başımıza gelenlere rıza mı gösterecektik? Ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Ağustos 2018'de Amerikan yönetiminin açıkladığı haksız yaptırım kararının ardından yaşanan kirli gece yarısı saldırılarına seyirci mi kalacaktık? Salgınının sıkıntılarına seyirci mi kalacaktık? Bir süredir sanki hazine bulmuş gibi sarıldıkları 128 milyar dolar meselesini bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor. Esasen oratada akıbeti anlama arayışı olmadığı için söylenen sözlerde doğru olan hiçbir doğruluk yoktur. Ne rakam doğru, ne rakama yüklenen anlam doğru ne de kampanya doğru. Baştan sona cehalet.
CHP etrafındaki ekip yurt dışı ve içindeki yatırımcıları ürkütmek için dört bir koldan çalışıyor. Yanlış ve yalan olduğunu en iyi kendileri bildiği '128 milyar dolar nerede?' yalanına sarıldılar. Bu kişinin sözcüsü olan kişi ise, önce BDDK'daki görevi ile sonra hazine müsteşarı ile 2002 krizinin en önemli sorumlularından biridir. Bu kişi '128 milyar dolar nerede?' sorusunu, Merkez Bankası bilançosunu okumayı bilmeden soruyorsa, geçmişteki görevlerine yazıklar olsun. Bu meseleye doğrudan girmemek için epeyce sabrettim, CHP'nin yeni bir yalan kampanyasıdır diye konuyu çok da önemsemedik, baktık ki, birileri, sessizliğimizi korku sanarak, yalanların ve iftiraların dozunu artırıyor. Bugün etraflıca meseleye girme kararı aldım. Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Türkiye bu muhalefet üslubunu kesinlikle hak etmiyor.
Aslına bakarsanız ortada 128 milyar dolar diye bir rakam, gerçekleş ilişkisi olan bir rakam yok. Merkez Bankası işlemleriyle ilgili analizi hangi tarihten başlattığınıza ve sona erdirdiğinize bağlı olarak pek çok rakamla karşılaşabilirsiniz. Piyasa dediğimiz bu dinamik sistemde şu anda bile belki yüz milyonlarca dolar el değiştirdiği ve bunlar Merkez Bankası üzerinden gerçekleştiği için rakam her an büyüyor. Her ne kadar Merkez Bankası Başkanımız da Hazine ve Maliye Bakanımız da meseleyi etraflıca anlattıysa da bunlar ancak duymak isteyen kulaklara ulaşıyor. Kendi arkadaşlarının doğruyu söylemeye bile tahammül edemedikleri için meseleyi kendi mecralarına çektiler. Sayın Kecisi bir şey söyledi, aradan bir gün geçti, Genel Başkan'ın söylediğine katılıyorum dedi. Hepsi bir saat önce farklı, bir saat sonra farklı. Bu soruyu soranların amacı gerçekten Merkez Bankası rezervlerindeki değişimi öğrenmekse bunun yolu çok kolay. Bilanço okumayı bilenler varsa herkese açık olan internet sitelerindeki verilere bakarak bu hesabı kolaylıkla ortaya çıkarabilirler. Biliyoruz ki bunların derdi hakikati öğrenmek değil.
'128 milyar dolar nerede?' diye yaygarası kopartılan meselenin aslı şudur. Merkez Bankası 2019 ve 2020'de ciddi döviz işlemleri yürütmek mecburiyetinde kalmıştır. 2020 gerçekten sıkıntılı geçmiştir. Bu ekonomik iklim ülkemizi de olumsuz etkilemiştir. Turizm gelirlerimiz düşmüştür. Yabancı sermaye çıkışı döviz talebini artırmıştır. Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır. Reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltmak için talep ettiği kaynak da 50 milyar dolara ulaşmıştır. Vatandaşlarımız da döviz ve altın alarak tasarruf tedbirlerinde değişikliğe gitmiştir. 4 kalemde 165 milyar dolarlık bir kalem ortaya çıkıyor. Merkez Bankası bu işlemleri Asya borsalarında gece operasyonların önüne geçmek için 24 saat esasıyla çalışan piyasa yapıcılarla çalışıyor. Geçen haftalarda 15 milyar dolarlık böyle bir işlem piyasanın kendi dinamikleri içinde gerçekleşmiştir. Merkez Bankası'ndaki döviz rezervlerinin amacı budur. Bu görevini yapmazsa ne olur? Öncelikle arz talep dengesizliğinden dolayı döviz kuru istikrarsız bir şekilde yükselir. Uluslararası piyasalarda ülke olarak temerrüde düşersiniz.
128 milyar dolar ne buhar oldu, ne birinin cebine girdi. 128 milyar dolar ve çok daha fazlası dolaşıma girmiş, yer değiştirmiş, sonuç olarak yurt içinde kalmıştır. Çok önemli bir kısmı Merkez Bankası rezervine geri dönmüştür. Üstelik Merkez Bankası bu işlemleri yaparken 98 milyar lira kar etmiş, bunu da hazineye aktarmıştır. Bu rezervi turşusunu kurmak için değil, ülkemizin ihtiyacı olduğunda kullanmak için büyütmüştük. Halihazırda 90 milyar dolara yakın rezerv var. Bunların hepsi ekonominin kendi dinamikleri içinde yürüyen işlerdir. Bunlar elbette bir ekonomi politikası tercihidir.
Biz döviz üzerindeki talebi karşılamamış olsaydık, işin ucunun nereye kadar varabileceğini, 1994 ve 2001 krizlerine bakarak, az çok görüyoruz. 128 milyar dolar nerede yaygarası koparanların tüm amaçları da ülkenin böyle bir duruma düşmesidir. İnşallah ekonomide de heveslerini kursaklarında bırakacağız. Gerçi, bunlarda yalan da iftira da bitmez.
Hemen öteki yalana geçtiler. Önce 128 milyar dolar nerede diyerek, sanki para çalınmış gibi hava estirmeye çalışıyorlardı, sonra bizzat kendi arkadaşları tarafından bile dile getirmeye başlanınca, 128 milyar dolar kime satıldı yaygarasına çevirdiler. Önce buhar oldu diyorlardı.
Erzincan Havalimanı'na merhum Yıldırım Akbulut'un adını veriyoruz. Bundan böyle Erzincan Yıldırım Akbulut Havalimanı olarak anılacaktır. Bundan dolayı Binali Bey'e teşekkür ediyorum. Milletimizin başı sağ olsun diyorum.