Cumhurbaşkanı Erdoğan, milleti selamlayarak başladığı konuşmasında, bugün, devlet ve millet hayatının hem en alçak saldırısının, hem de en şanlı direnişlerinden birinin beşinci yıl dönümü olduğunu dile getirdi.
Sözlerine, "O gece 'Bedr'in aslanları kadar şanlı' mücadeleleri sırasında bir gül bahçesine girer gibi toprağa düşen 251 şehidimize Allah'tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her birinin hikayesi ayrı bir destan olan şehitlerimiz, 'gömelim gel seni tarihe' desek sığmayacak kahramanlıklarıyla, bu millete kefen biçenlere hak ettikleri dersi vermişlerdir. Peygamberlikten sonraki en şerefli makama, Rabb'imizin katında en yüksek mertebeye ulaşan şehitlerimize vefa borcumuzu, geride bıraktıkları emanetlerine sahip çıkarak ödemenin gayreti içindeyiz. Erkeği ve kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, öğrencisi ve hocasıyla, işvereni ve işçisiyle, memuru ve esnafıyla, velhasıl her yaştan, her meslekten, her kesimden insanıyla, 'bu hayasızca akına gövdelerini siper ederek', sokakları ve meydanları doldurarak, gördükleri her yerde darbecilerin önlerini keserek, yeri geldiğinde önlerine katıp kovalayarak, anadan, yardan, evlattan, serden geçerek verdikleri mücadele sırasında gazilikle şereflenen kardeşlerimize de en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Hakk'a tapan milletimizin istiklal aşkı, hür yaşamış bayrağımızın nazlı dalgalanışı, yurdumuzun üzerinde ebediyen inleyecek ezanlarımızın sesi şahidimiz olsun ki; ülkemize ve milletimize yapılan ihaneti asla unutmayacağız."
"Bu alçaklığın hesabını yakaladığımız, tespit ettiğimiz tüm hainlerden sorduk, sormaya devam edeceğiz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öteki dünyada da bu iblis yoldaşlarının yakasına yapışacak, ruzi mahşerde peşlerini bırakmayacağız." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016 Cuma günü akşam saatlerinde başlayıp, ertesi gün milletin ayakları altında çiğnenerek sona eren darbe girişiminin, tarihteki yerini bir ibret vesikası olarak aldığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nesiller boyunca milletimizin her bir ferdi, bu eşi benzeri olmayan ihaneti hatırladıkça, istiklalimize ve istikbalimize daha sıkı sarılacaktır. Ülkemiz, Cumhuriyet tarihi boyunca elbette pek çok darbeye, darbe girişimine, kalkışmaya, terör saldırısına maruz kalmıştır. Ama o gece yaşananlar bize, kendi devletine, kendi halkına, kendi insanına silah doğrultan, masumların kanını döken bu hainlerin nasıl dünyanın en sefil yaratıklarına dönüşebileceğini göstermiştir. Esasen, milletleri millet yapan unsurlardan biri de, tarihlerindeki bu tür acıyla, canla, kanla yoğrulmuş zaferlerdir. Bin yıllık vatanımızın dikensiz gül bahçesi olmadığını, neredeyse her günümüzü mücadeleyle geçirdiğimizi biliyoruz. Dünyanın her ülkesinin ve toplumun gözdesi bir coğrafyayı bin yıldır vatan kılmanın ve vatan olarak tutmanın bedelini ödüyoruz. Yakın çevremizde son 1-2 asırdır yaşananları gördüğümüzde, bu bedelin karşılığını birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, devletimizi, geleceğimizi kurtarmak olarak aldığımız bir gerçektir. Geride bıraktığımız 8 yılda farklı görünümler altında yaşadığımız saldırılar, vatanımıza sahip çıkma mücadelemizin sürüp gideceğine işaret ediyor. PKK'sından DEAŞ'ına ve FETÖ'süne kadar envai kılıktaki terör örgütleri üzerinden tedavüle sürülen senaryoların amacı; ülkemize diz çöktürmek, milletimizi esir etmek, topraklarımızı yağmalamaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye karşı içinde bulunduğu her uluslararası platformda sergilenen çifte standardın, aynı senaryonun bir diğer boyutu olduğunu vurgulayarak, "Binlerce, on binlerce kilometre öteden terörle mücadele bahanesiyle gelip, gönül coğrafyamızı kana ve gözyaşına bulayanlar, milyonarca insanın geleceklerini karartanlar, Türkiye'yi aynı akıbete ortak edememenin öfkesi içindedir. Kendi güvenlikleri ve konforları için ülkemizi kalkan olarak kullandıklarını sananlar, aslında bizim büyük bir medeniyet ve tarih mirasına sahip çıktığımızı anlamıyorlar, anlayamıyorlar. Bölgemizde barışı, huzuru, istikrarı, güvenliği sağlamak için gösterdiğimiz gayretler ve yaptığımız fedakarlıklar, esasen büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda giderek güçlenen uyanışın ayak sesleridir." diye konuştu.
Gezi olaylarıyla sosyal çatlaklar oluşturmaya çalışanların, aslında milletin bünyesine birlik ve beraberlik aşısı yaptıklarını göremediklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Darbe girişimleriyle millet iradesini ortadan kaldırmak suretiyle devletimize el koymak isteyenler, binlerce yıllık geleneğin son halkasını daha da perçinlediklerini fark edemediler. Terör örgütlerini kullanarak topraklarımızı tehdit edenler, bu yaptıklarıyla aslında kardeşliğimizi pekiştirdiklerini anlayamadılar. Doğudan batıya, kuzeyden güneye her istikamette, ülkemizi derin, tarihi ve kültürel ilişkilere sahip olduğu coğrafyalardan koparmaya kalkanlar, çok daha sağlam gönül bağları kurmamıza vesile olduklarının farkına varamadılar. Bizim sadece ve sadece, tüm insanlık adına dile getirdiğimiz hak ve adalet taleplerini kendilerininki gibi siyasi riyakarlık olarak görenler, mazlumların sesi, soluğu, umudu haline gelmemizin sırrını kavrayamadılar.
Tıpkı 15 Temmuz gecesi milletimizin, nasıl olup da dünyanın en modern savaş araçlarını çıplak elleriyle durdurduğunu anlayamadıkları gibi, ülkemizin diğer hususlardaki duruşunun sebebini de çözemediler. Halbuki biz sadece kendimiz için ne istiyorsak, tüm coğrafyamız için, tüm dostlarımız için, tüm insanlık için de aynısını istiyoruz. Bunu, başka niyetlerimizi gizlemek için değil, samimiyetle yaptığımız için de gittiğimiz her yerde hüsnü kabul görüyor, el üstünde tutuluyoruz. Dün Suriye'de bunu yaptık, Libya'da bunu yaptık, Karabağ'da bunu yaptık. Yarın da inşallah Afganistan'da ve başka yerlerde aynı ihlaslı ve hakkaniyetli duruşla kardeşlerimizin yanında olacağız."
"15 Temmuz sadece ülkemizde kendi istiklalimize ve istikbalimize sahip çıkmanın değil, aynı zamanda işte bu büyük vizyonun da sembolüdür." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tabii her husus gibi bu gerçek de, görmek isteyen gözler, duymak isteyen kulaklar, konuşmak isteyen diller, kavramak isteyen zihinler, sevinçle çarpmak isteyen kalpler, umutla dolmak isteyen gönüller için geçerlidir. Hamdolsun milletimiz bizi anlıyor, bize istikamet gösteriyor, bizimle birlikte yürüyor.
İşte bunun için ülkemizi esir almaya çalışan müstevlilere bir asır önce olduğu gibi 'Türkiye geçilmez' diyoruz. İşte bunun için milletimize karşı sinsi niyetler besleyen muhterislere 'başaramayacaksınız' diyoruz. Dün başaramadılar, bugün başaramadılar, yarın da inşallah başaramayacak, büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasına engel olamayacaklar. Varsın kim kiminle yürürse yürüsün. Bizim yoldaşımız milletimizdir. Bizim yoldaşımız, Malazgirt'ten İstanbul'un fethine, Çanakkale'den İstiklal Harbine, Kıbrıs çıkarmasından 15 Temmuz'a tüm şehitlerimizdir. Bizim yoldaşımız, her biri dünyaya bedel mücadele azmiyle dolu gazilerimizdir. Bizim yoldaşımız, aksakallı dedelerimizin, beyaz tülbentli ninelerimizin gözyaşları içinde ettikleri dualarıdır.
Bizim yoldaşımız, dünyanın dört bir yanında kalbini ve gözlerini bize dikmiş mazlumların umutlarıdır. Bizim yoldaşımız, kendileri ve ülkeleri için kalpleri kıpır kıpır heyecan dolu, proje dolu, istikametlerini 2053'e çevirmiş gençlerimizdir, çocuklarımızdır. Gerisi laf-ı güzaftır. Hani Arşimet, 'bana bir kaldıraç verin dünyayı yerinden oynatayım' diyor ya… Biz de diyoruz ki, işte bu büyük milletle dünyayı da yerinden oynatırız, cihana da hükmederiz, evrene de sesimizi duyururuz. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun."
"Rabb'im bizleri bir daha 15 Temmuz gibi ihanetlerle imtihan etmesin diyoruz. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi muhafaza eylesin diyoruz. Rabb'im her işimizi kolay kılsın, her gayretimizi hedefine ulaştırsın diyoruz" şeklinde konuşun Erdoğan, "Bu düşüncelerle sözlerime son verirken salı günü vasıl olacağımız Kurban Bayramı'nızı şimdiden tebrik ediyorum. Rabb'imden, bu mübarek günler hürmetine milletimizi, Müslümanları ve tüm insanlığı felaha kavuşturmasını diliyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.Kalın sağlıcakla." dedi. (AA)