Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kanal İstanbul ve Siyasi Kirlenme” hakkında yazılı açıklamada bulundu.
Türkiye'nin bir yandan ağırlaşan bölgesel ve küresel ablukayı kırmak için yoğun bir mücadele halinde olduğunu, diğer yandan ise maksatlı biçimde tırmandırılan iç siyasi çekişmelerle meşgul edildiğini aktaran Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kutuplaşmadan beslenenler, karanlıktan geçinenler, kavga ve karışıklıktan ümitlenenler devrede ve dolaşımdadır. Kara ve deniz sınırlarımızın mücavir bölgelerinden kaynaklanan tehditlere cesaretle karşı koyan, misliyle cevap veren, bunun yanında sağlam duruş gösteren Türkiye, sahte ve sanal gündemlerle oyalanmaktadır" aktarımında bulundu.
"CHP ZİHNİYETİ BÜYÜK BİR TEHDİT VE GÜVENLİK SORUNU OLARAK SİVRİLMİŞTİR"
Türkiye'nin istikrarlı yükselişi ve iradeli yürüyüşünün içeriden ve dışarıdan krizsever siyaset tüccarlarının eliyle engellenmek istendiğini, değilse bile geciktirilmek istendiğini kaydeden Bahçeli, "Ne işimiz var Libya’da diyen tarih, kültür, jeopolitik cahili kimliksizlerle, sırtını zalimlere yaslayan terörist Hafter aynı çizgide buluşmuş, aynı çemberde birleşmiştir.Bahse konu, bu Türkiye düşmanını makul ve seküler bulan CHP zihniyeti ise büyük bir tehdit ve güvenlik sorunu olarak sivrilmiştir. Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında imzalanan Güvenlik ve İşbirliği Mutabakat Muhtırası hem içimizdeki hem de dışımızdaki fesat ve nifak yuvalarının uykularını kaçırmakla kalmamış, hepsini birden titretmiş ve tedirgin etmiştir. Terörle mücadeleye soğuk bakan, haklı ve meşru harekâtları sorgulayan, milli güvenliğe dudak büken CHP’nin zulmet ve illet anlayışı, Türk milletinin gözünden kaçmamıştır. ABD’nin yaptırım dayatmalarına, Avrupa ülkelerinin şantaj tonu yüksek mesajlarına ses çıkaramayan gafillerin Türkiye’nin önünü kesmek, yapılanları yıkmak, yıkımdan da nemalanmak amacıyla taşeronluğa heves etmeleri esef ve endişe verici bir alçalma halinin tezahürüdür" değerlendirmesinde bulundu.
"KABİLİYETSİZ MÜFSİTLER EKLENMİŞTİR"
Milli bekayı önemsiz bir ayrıntı, fuzuli bir korku edebiyatı, asılsız ve temelsiz bir iddia olarak gören ve gösteren siyaset ucubelerinin Türkiye’nin karşısında saf saf dizilmiş, set set birikmiş iş birlikçi çıkar odakları olduğunu vurgulayan Bahçeli, "İş yerine ihtilaf üretenleri, samimiyet yerine sahtekârlıkla bütünleşenleri, atılan her adımı durdurmayı, her ilerleme çabasını söndürmeyi marifet sayanları aziz milletimiz hafıza kayıtlarına dikkatle almaktadır. Türkiye’nin bir beka meselesi olduğu kadar bir de siyaset sorunu yeşermiş, özellikle karantinaya alınması gereken kötürüm bir muhalefet anlayışı ayyuka çıkmıştır. Bu muhalefet anlayışı ki, ülkesine kara çalma, sürekli sorun çıkarma, biteviye karamsarlık aşılama hususunda rakipsiz ve emsalsizdir. Bunun en son misalini Kanal İstanbul Projesiyle ilgili devam edegelen bayağı tartışmaların seyir ve sürecinde teferruatlı olarak görmek mümkündür. Geçmişte köprüyü 'Sattırmam' diyen acul ve arızalı zihniyetlere şimdi de 'Yaptırmam' diyen kifayetsiz muhterislerle kabiliyetsiz müfsitler eklenmiştir. Kanal İstanbul Projesi etrafında alevlenen fikir, düşünce ve görüş ayrılıklarının dürüst, yapıcı ve iyi niyetli olduktan sonra müspet gelişmelere, müstesna uzlaşmalara kapı aralayacağı izahtan varestedir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin geçmişte Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili eleştirileri, çekinceleri, ikazları yeri ve zamanı geldikçe yapılmış ve milletimizle paylaşılmıştır" ifadelerini kullandı.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin siyasi şartlarının değiştiğinin altını çizen Bahçeli şunları kaydetti:
"Ancak yalnızca menfi ifade ve menfur isnatlar yoluyla hazırlanmış projeleri karalamak, hatta kurcalaya kurcalaya kundaklamak derin bir ahlak ve mensubiyet bunalımına işaret etmektedir. Her partinin program ve seçim beyannamesinde ilan edilmiş hedefleri, proje vaatleri vardır, olmalıdır, bu da demokrasinin icabıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Başbakanlığı döneminde, 27 Nisan 2011 tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan bir toplantı vesilesiyle Kanal İstanbul Projesi’ni milletimizin bilgisine sunmuştur. Geldiğimiz bu aşamada, demokrasi kültürünü özümseyememiş ilkel ve iradesiz siyaset temsilcileri yeni bir şey sunmadıkları gibi siyasi rakiplerinin verdikleri sözleri, hedefledikleri projeleri çarpıtmaktan haz duyacak kadar basit ve zavallı bir hale gömülmüşlerdir. Aynı kategorik itirazları hızlı tren, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Marmaray, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü’nün proje ve yapım aşamalarında da gösteren CHP ve yedekleri Kanal İstanbul Projesi’ni aşağılamak ve aşındırmak için adeta iftira yarışına girmişlerdir. Söz konusu projeye 'ucube, cinayet ve ihanet' projesi diyen CHP yönetiminin hal-i pürmelali içler acısı, yürek yaralayıcıdır. Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili isabetli ve tevsik edilmiş eleştiri ve teklifleri muhataplarıyla veya kamuoyuyla paylaşmak varken, 'Yapamazsınız, herkes hayır diyor, iktidar olursak para vermeyiz, projeyi iptal ederiz' demek sorumsuzluk örneğidir. Kaldı ki CHP’nin iktidara geliyoruz iddiaları da uyduruk ve sakil bir hayaldir. Türk milleti bozuk, bozguncu, milli ve manevi değerlerle kavgalı, dahası imha ve iflas mümessili CHP’ye iktidar ruhsatını asla ve kat’a vermeyecektir. Arayışlar boşuna, hevesler beyhudedir. Kanal İstanbul Projesi öncelikle AK Parti’nin Seçim Beyannamesi’ne alınmış ve kaydedilmiştir. CHP ve yancıları şayet daha iyi bir projeyle milletimizin huzuruna çıkacaklarsa durmayıp, beklemeyip hemen çıkmalarında sayısız ve sonsuz yararlar olacaktır."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li sözcüler ve CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tezviratla ve kulaktan dolma bilgilerle Kanal İstanbul Projesine cephe açmalarının demokrasi ayıbı, siyasi ahlak kaybı olduğunu belirten Bahçeli, "Geçmişte, 'Üçüncü köprüye ne gerek var?' diyen, üçüncü havalimanını eleştiri yağmuruna tutan Sayın Kılıçdaroğlu, yapılan yol, köprü, tünel ve havalimanlarını kullanımdan imtina ederse bu elbette kendi bileceği bir şeydir. Paralel emellere meraklı olan CHP Genel Başkanı’nın paralel kanallar açıp, parabol yollar yapıp, paramiliter düşler kurmasının önünde de hiçbir mani hal yoktur. Amaçsız siyaset ahlaksız teşebbüslere münhal ve müsaittir. CHP’nin durumu da aynen budur. Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili referandum çağrıları ise hezeyandır. Bir siyasi partinin seçimden önce vaatlerini sıralayıp iktidara geldikten sonra sözünü tutması milli iradeye saygının gereği, demokrasiye bağlılığın neticesidir. CHP’nin bunu anlaması oldukça zor ve zahmetlidir" ifadelerini kaydetti.
Kanal İstanbul hakkında bilgiler veren Bahçeli, "Kanal İstanbul; Karadeniz ile Akdeniz arasında geçit olan İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğini rahatlatmak için İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara Denizi arasında 43 kilometrelik yapay bir su yoluyla açılacak projenin ismidir. İstanbul Boğazı’nın trafik yükünün azaltılması için tankerlerin, tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve bir kısım ticaret gemilerinin Kanal İstanbul’dan geçişe yönlendirileceği anlaşılmaktadır. Projesi’nin ÇED Raporu hazırlanmış, ardından onaylanmış, sonuç itibariyle askıya da çıkarılmıştır. Türkiye egemen bir devlet sıfatıyla siyasi, ticari ve ekonomik çıkarları için topraklarında kanal açma hakkına sonuna kadar sahiptir. Bu hakkın devri beka sorununa davetiye çıkaracaktır. Kanal İstanbul’un yönetimi ve rejimi iyi yürütüldüğü takdirde Türkiye’nin eli güçlenecek, jeostratejik imkan ve kabiliyeti perçinlenecektir. Şu anda dünyada gerek ticari ve ekonomik amaçlarla, gerekse siyasi ve askerî kaygılarla inşaatı süren pek çok kanal çalışması malumdur, mevcuttur" ifadelerini aktardı.
MONTRÖ AÇIKLAMASI
"Kanal İstanbul Projesi’ne; husumetle direnç ve tepki gösteren CHP’nin bu gerçekleri öğrenmesi tavsiyemizdir" diyen Bahçeli, "Mesela, İsrail Kızıldeniz’in ucundaki Eilat Limanı ile Akdeniz’deki Aşdod Limanı arasında 300 kilometrelik bir yapay kanal oluşturmak için 2014 yılında inşaata başlayarak Süveyş Kanalı tekelini zayıflatmayı amaçlamaktadır. İran Hürmüz Boğazı’na ek yapay bir kanal oluşturmak için 2016 yılında çalışmalara başlamış, Hazar Denizi’ni Basra Körfezi’ne bağlayacak bir kanal inşasını projelendirmiştir. Rusya da benzer çalışmalarını halen sürdürmektedir. Bu kapsamda Kanal İstanbul Projesi Türkiye’nin hükümranlık beratı çerçevesinde okumak ve yorumlamak lazımdır. Bu projeden hiçbir haklı ve meşru bahanesi olmadan rahatsızlık duyanlar şuursuz ve gayri millidir. Elbette mezkur projenin bütün yönleri çok iyi analiz edilmeli, fizibilite çalışmalarıyla birlikte çevreye, ekolojik dengeye, stratejik hedeflere, çok taraflı antlaşmalara ne getirip ne götüreceği basiretle hesap edilmelidir. Bilhassa Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ihmali, hafife alınması pek çok badireyi ortaya çıkaracaktır.
Ülkemizin Montrö’den mülhem elde etmiş olduğu egemenlik haklarından vazgeçmesi düşünülemeyecektir. Kanal İstanbul Projesi’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sağladığı tecrübe, birikim ve kazanımlar dikkate alınarak temin edilmesi hayati önem ve değerdedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi; 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanmış ve 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerinin bu denizde varlık göstermelerini kısıtlayan hükümleri şüphesiz Türkiye’nin lehine, milli güvenliğe destektir. Ayrıca, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirilen bu kısıtlama, bu denizin emperyalist devletler arasında rekabet ortamı haline gelmesini de engellemektedir" değerlendirmesinde bulundu.
"YALANCI VE MÜFTERİDİR"
Kanal İstanbul Projesi’nin ABD donanmasının Karadeniz’e çıkışının ve yerleşmesinin önünü açmak için hazırlandığını söyleyenlerin sadece yalancı değil, aynı zamanda müfteri olduğunu bildiren Bahçeli, "Mesele rant değil, milli anttır, böyle de olmalıdır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, daha önce Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin Türk Boğazları için getirdiği 'Askersizleştirme' gibi Türkiye’nin güvenliğine yönelik zafiyetleri ve Boğazlar Komisyonu gibi egemenliğini kısıtlayıcı hükümleri ortadan kaldırmıştır. Sözleşme’nin düzenlenme amacı; 'Lozan Barış Antlaşması’nın 23. Maddesi ile ortaya konan boğazlardan özgürce geçiş ve gemilerin gidiş-gelişi ilkesini Türkiye’nin güvenliği ile kıyı devletlerinin Karadeniz’deki güvenliği çerçevesinde koruyacak bir biçimde düzenlemek' olarak ifade edilmiştir" aktarımında bulundu.
"Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışılması Milliyetçi Hareket Partisi’ne göre, Türkiye için tehdit ve beka sorunudur"
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışılmasının Milliyetçi Hareket Partisi’ne göre, Türkiye için tehdit ve beka sorunu olduğunu ifade eden Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
"Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi gereğince, gemiler boğazlardan transit geçme hakkını ücret ödemeden kullanma hakkına sahiptir. Eğer Kanal İstanbul, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabi olursa Türkiye hiçbir şekilde geçişlerden de ücret alamayacaktır. Parti olarak samimi tespit ve uyarılarımızı kamuoyuna açıklamak siyasi ilke ve ahlakımızın bir gereğidir. Demokrasi ahlakı içinde samimi eleştiriler doğaldır, olmalıdır. Yaptırmam, yapamazsınız demek yerine muhtemel risk ve olumsuzlukları ortak akıl ve ortak iradeyle belirleyip Türkiye’nin ufkunu aydınlatmak, Türk milletinin geleceğine hizmet etmek namuslu her siyaset adamının görevidir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin yaptığı da, yapacağı da budur, bu olacaktır. Türk milletine vaat edilmiş projelere önyargılarla karşı gelmek, hiçbir öneri getirmeden baştan tepki göstermek müflis ve tükenmiş siyasetçilerin harcıdır. Yapılanı alkışlamak, yapılacak olanları iyi niyetli düşüncelerle, yapıcı eleştirilerle desteklemek Türkiye sevdasıyla yanıp tutuşanların haysiyetidir. Milliyetçi Hareket Partisi haysiyetlidir; vatan, millet sevgisiyle ülkesinin kalkınması, büyümesi ve güçlenmesi için üzerine düşen sorumluluğu gönüllü ve yürekli şekilde yerine getirecektir."