Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Serdar Atasoy'un, hakkında Terör Suçları Soruşturma Bürosunca FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 27 Ocak'ta gözaltına alınmasına karar verildiği hatırlatıldı.
Atasoy'un, Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde ve Cumhuriyet Başsavcılığında müdafi huzurunda alınan ifadeleri ile sevk edildiği sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda etkin pişmanlıkta bulunarak örgütsel faaliyetlerini anlattığı ifade edilen açıklamada, bu nedenle hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının talep edildiği belirtildi.
Soruşturma sonucunda Atasoy'un hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı kaydedilen açıklamada, Atasoy'un başka sanıkların yargılanmasına esas olarak tanık sıfatıyla dinlendiği Çanakkale ve Ankara ağır ceza mahkemelerindeki beyanlarında etkin pişmanlıkta bulunarak verdiği ifadelerinden vazgeçtiğini belirtmesi üzerine yargılanmakta olduğu Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince 'kaçabileceği veya kaçma girişiminde bulunabileceğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu' gerekçesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesi kapsamında yakalama emri çıkarıldığı ve gözaltına alındığı bildirildi.
Eski Tuğgeneral Serdar Atasoy, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ üyeliği suçundan yargılanmasına devam edilen eski Albay Yıldırım Güneş'in davasında tanık olarak dinlenmişti.
Mahkeme Başkanı Mustafa Kemal Çatak, Atasoy'a, emniyet ifadesinde Güneş'in örgüte mensup olduğuna dair bilgi verdiğini hatırlatarak, bu konuda bildiklerini anlatmasını istemiş, bunun üzerine Atasoy, Güneş'i, Harp Okulundan tanıdığını ve Harp Akademisinde iki yıl beraber öğrenim gördüğünü anlatarak, "Daha sonra görev nedeniyle Yıldırım Güneş'i gördüğüm oldu. Ancak örgütsel olarak tanımıyorum kendisini." demişti.
Bunun üzerine Başkan Çatak'ın Atasoy'un soruşturma aşamasında, Güneş için "Bu şahıs benim devre arkadaşımdır. Kurmaylık sınavı sonrasında akademiye birlikte gittiğim kişidir. Bu şahıs da örgütten idi." dediği ifadesini okuması üzerine, sanık Güneş'in örgütsel bir ilişkisinin olduğuna dair beyanda bulunmadığını iddia eden Atasoy, itiraf içeren ifadesinin baskıyla alındığını ileri sürmüştü.
Emniyet ifadesinde 2015'e kadar örgütle ilişkisini sürdürdüğünü, kendisinden sorumlu mahrem imamla operasyonel hat ve ankesörle iletişim kurduğunu itiraf eden Atasoy, mahkeme huzurunda ise "Yıllar önce örgütle temasımı kesmiş bir insanım. Zaten o zaman örgüt olduğunu bilseydim böyle bir yapı içerisinde olmazdım." iddiasında bulunmuştu.
Önceki beyanlarını inkar ettiğine ilişkin tutulan duruşma zaptı, Atasoy'un yargılandığı Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesine göre örgüt içerisinde "Servet" kod adını kullanan Atasoy, 1996'da Harp Okulundan teğmen olarak mezun oldu.
Atasoy emniyet ifadesinde, İstanbul Altunizade'deki FEM dershanesinde teğmen rütbesini örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in taktığını, kendisinin de Gülen'in elini öptüğünü itiraf etti.
O günden itibaren FETÖ'nün askeri yapılanması içerisinde yer alan Atasoy, 2003'te örgütün kendisine verdiği sınav sorularıyla kurmaylık sınavını kazandı.
Piyade kurmay albay rütbesindeyken 30 Ağustos 2020 Yüksek Askeri Şura kararıyla tuğgeneralliğe terfi ettirilen Atasoy, ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına atandı.
Bu göreve başlamadan kısa süre önce Harekat Başkanlığı, ardından ise 4. Kolordu Komutanlığı emrine verilen Atasoy, emekliye ayrıldı.
Atasoy, 2006-2014 yılları arasında görev yaptığı Kars, İstanbul ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde örgütün 4 farklı mahrem imamıyla ankesörlü telefon üzerinden irtibat sağladı.
Ayrıca Atasoy'un telefonu ile mahrem imamların kullandığı "patates hat" olarak bilinen operasyonel telefonların 23 kez ortak baz sinyali verdiği tespit edildi.
Tutuksuz yargılanan Atasoy hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olmak", "resmi belgede sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlarından 32,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. (AA)