GÜNAY NUH - İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) Türk Grubu Başkanı ve AK Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, "Yahudi ulus devlet" yasasına ilişkin, "İsrail'in almış olduğu bu karar, daha önce almış olduğu kararlar gibi ne insani düzlemde ne evrensel düzlemde ne hukuk boyutuyla ne ahlak boyutuyla tasvip edilecek bir karar değildir." dedi.
Atalay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in tartışmalı ulus devlet yasasının bölgedeki sorunu kronikleştireceğini, buna bütün dünyanın tepki göstermesi gerektiğini ifade etti.
Söz konusu yasanın Ortadoğu'nun öteden beri aradığı barışı ötelemekten, ertelemekten başka bir işe yaramayacağını vurgulayan Atalay, şunları kaydetti:
"Ulus devlet 20. yüzyılın bir modasıydı esasında. Uzun bir süre denendikten sonra da özellikle ötekini dışlayan, ya da asimile eden, yok sayan, varlığını kabul etmeyen boyutuyla hiçbir zaman barışa, birlikte yaşamaya, çoğulculuğa, demokrasiye, özgürlüğe kapı aralamadı, imkan sağlamadı. Dolayısıyla bu, tarih itibarıyla zamanın bu birimine göre, geç kalınmış, modası geçmiş, hele hele Ortadoğu'nun sosyolojik, tarihsel, dinsel genetiğinde çok baskın olan çoğulculuğa, farklı dinlerin, farklı etnisitelerin birlikte yaşama zeminine çok ciddi manada zarar verecek. Bu zemini çok ciddi manada tahrip edecektir."
"Filistin gerçeğini, Filistin sorununu asla ve kata çözümü kolaylaştıran bir imkan değil, aksine çözümü imkansız kılan bir girişim olarak okumak mümkün." diyen Atalay, bu kararın ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs ile ilgili aldığı karardan farksız olduğunu söyledi.
Kararın çözümsüzlüğü daha da derinleştireceğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Atalay, şöyle devam etti:
"İsrail'in almış olduğu bu kararın kınanması gerekir. İsrail'e karşı daha geniş düzlemde, daha derinlikli, daha anlamlı, felsefi ve tarihsel boyutlar taşıyan bir tepki gösterilmesi gerekir. Çünkü bu yüzyıl ne yazık ki özellikle 1947-48'den bu yana İsrail Devleti'nin vücut bulmasından bu yana, ne yazık ki Ortadoğu ciddi manada barışa hasret kalmıştır. Ortadoğu'daki barışın mihengi barışı dinamitleyen, barışı ortadan kaldıran, barışı öteleyen, insanları barışa hasret bırakan yegane temel sorun, sorunların ana sebebi İsrail Devleti'nin varlığıdır."
Atalay, İsrail'in dışarıdan aldığı desteklerle işgal etmiş olduğu topraklar üzerinde kurulmuş bir devlet olduğunu hatırlattı.
İsrail'in söz konusu desteklerle sadece zulmünü attıran bir devlet konumuna geldiğini dile getiren Atalay, "Kendi alanını genişletip, ötekinin var oluş alanını daraltan, hatta yok eden bir süreç şeklinde ilerleyen bir sorundur. Bu sorunun bir şekilde, bir yerde durdurularak tekrar çözüm arayışlarına, çözüm imkanlarına bütün dünyanın katkıda bulunması gerekirken, ne yazık ki Avrupa ülkeleri ve ABD başta olmak üzere çözümsüzlüğü pompalayan, çözümsüzlüğü adeta tahrik eden, teşvik eden bir şekilde İsrail'i desteklemeye devam ediyorlar. İsrail'in almış olduğu kararları sadece sessiz bir şekilde izliyorlar." şeklinde konuştu.
Birleşmiş Milletlerin (BM) de İsrail'in yapmış olduğu katliam ve benzeri uygulamaları sadece kınamakla kaldığını, bunun asla pratiğe aktarılmadığını belirten Atalay, BM'nin bu tavrının bir şekilde insanlığa aktarılması gerektiğinin altını çizdi.
Atalay, "Bu karar, Filistinlinin hayatını biraz daha zorlaştıracak, Filistin sorununun çözümünü zorlaştıracak. İsrail'in sınır tanımaz, ahlak tanımaz, hukuk tanımaz, hak bilmez saldırganlığını biraz daha tahrik edecektir." ifadesini kullandı.
Özellikle İslam ülkelerinin buna karşı seslerini biraz daha yükseltmeleri, bu sorunu insanlık gündemine taşımaları gerektiği değerlendirmesinde bulunan Atalay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çünkü Filistin sorunu, İslam dünyasının temel sorunudur. Kudüs bütün Müslümanların çok önemsedikleri, dinen, inançları gereği, imanları gereği önemsedikleri bir şehir. Mescid-i Aksa onların mabedi. Haliyle bütün Müslümanların Filistin toprakları üzerinde bir hukuku var. Dinden kaynaklı bir hukukları vardır. Kendi hukuklarına karşı işlenmiş olan cinayetlere karşı sessiz kalmaları elbetteki beklenemez. Haliyle İsrail'in almış olduğu bu karar, daha önce almış olduğu kararlar gibi ne insani düzlemde ne evrensel düzlemde ne hukuk boyutuyla ne ahlak boyutuyla tasvip edilecek bir karar değildir."