Çünkü istatistiklere göre bu ölümlerin 2 milyon 400 bini, yani üçte birinden daha fazlası, ‘önlenmesi mümkün olan risk faktörleri’ yüzünden meydana geliyor.
Bu risk faktörleri içinde tütün ve alkol kullanımı, ultraviyole ve X-ışınlarına maruz kalmak, hareketsizlik, çevre kirliliği, asbest, radon ile bazı virüs ve bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonlar ve beslenme ile ilgili özellikler ilk sıralarda geliyor.
Birçok araştırmaya göre, obezite yani şişmanlık kanserler için sigaradan sonra ikinci sırada yer alan bir risk faktörü. Yaşlı hanımlardaki meme kanseri başta olmak üzere rahim içi, böbrek, yemek borusu ve kalın bağırsak kanserlerinin oluşumunda obezitenin önemli etkisi olduğu biliniyor.
Obezite yanında diyetimiz yani ne yiyip ne içtiğimiz, nasıl beslendiğimiz de kanser oluşumunda etkili. Genel olarak sebze ve meyveden zengin diyet sindirim sistemi kanserlerini azaltırken, kırmızı et, fazla yağ, tuz ve tuzlanarak ya da tütsülenerek hazırlanmış besinleri tüketenlerde kanser riski artıyor.
Günümüz insanının giderek yağ ve karbonhidrattan zengin, sayısız katkı maddesi ihtiva eden yüksek kalorili hazır gıdalara yönelmesi göz önüne alındığında önümüzdeki senelerde kanserli hasta sayısında ciddi artışlar olacağını söylemek kehanet olmasa gerek.
Bunun için bazı kurum ve kuruluşların çok ciddi uayrı ve girişimleri var.
Geçen hafta Amerika’ da merkezi Washington’ da bulunan Cancer Project isimli kuruluşun sosisli sandviçlerin de sigarada olduğu gibi bir uyarı yazısıyla satılmalarını sağlamak için mahkemeye başvurması da konunun ne kadar önemli olduğunu gösteren iyi bir örnek.
Kuruluş tarafından mahkemeye verilen dava dilekçesinde işlenmiş etlere prezervatif olarak eklenen nitritlerin sindirim sırasında nitrozamin ve N-nitroz bileşikleri gibi kanser yapıcı etkileri olduğu bilinen bileşiklere dönüşmesi kanıt olarak gösteriliyor.
Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’ nün her gün 50 gram (meselâ bir sosis) işlenmiş et yiyenlerde kalın bağırsak kanser riskinin yüzde 20 oranında arttığı sonucuna varan bir araştırması da mahkemeye sunulan deliller arasında yer alıyor. Amerika’ da yılda 50 bin kişinin kalın bağırsak kanseri yüzünden öldükleri biliniyor.
Sosis Amerika’ da çok sevilen bir yiyecek. Geçen sene Amerikalılar 730 milyon paket sosis için 3.4 milyar dolar harcamışlar. Gerçi ülkemizde henüz bu kadar çok sosis tüketilmiyor, ama küçük Amerika olma yolunda hızla ilerlediğimiz hesaba katılacak olursa bizim de dikkatli olmamızda yarar var.
Ancak birkaç kere sosis, sucuk, salam yemekle kanser olacağım endişesine kapılmanın da mânası yok. Zira bu maddelerin kansere yol açabilmeleri için fazla miktarda tüketilmeleri gerekiyor.
Sosis endüstrisi, sosislerin 100 seneden beri yendiğini, böyle bir uyarı konmasının kesin bilimsel bir kanıtı olmadığını ve açılan davanın temelsiz olduğunu iddia ediyor.
Buzlu kahvelerdeki risk
Geçtiğimiz günlerde Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) adlı kanserle mücadele kuruluş da sayıları giderek artan zincir kahve salonlarında satılan bazı buzlu kahvelerin 560 kaloriye ulaştığını, çoğunluğununsa 200 kaloriyi geçtiğini belirterek soğuk içeceklerdeki yüksek kalori miktarlarına dikkat çekti.
WCRF, sigara alışkanlığının terk edilmesinden sonra, ‘kanserin önlenmesinde sağlıklı kilo muhafazasının, yani kalori alımının’ öneminin altını çizerek, binlerce kanser vakasının insanlar normal kilolarını aşmazsa önlenebileceği uyarısında bulundu.
Gelelim neticeye
Mahkeme sonunda nasıl bir karar çıkacağı şimdiden belli değil ama yakın bir gelecekte sosis paketlerinin üzerinde ‘Dikkat: Sosisli sandviçler ve diğer işlenmiş etler kanser riskini artırabilir.’ şeklinde bir uyarı görürsek şaşırmamak lâzım.
Sağlıklı bir hayat için yağ ve şekerden zengin, katkı maddeleri ihtiva eden hazır yiyecekler yerine mümkün olduğunca taze sebze ve meyve, tahıl, balık tercih etmek daha doğru bir davranış. Gazlı ve şekerli içecekler yerine ise su, tabii soda, süt ve ayran tercih edilmeli.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com