ANKARA (İHA) - Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanan Sosyal Güvenlik Raporu'na göre Türkiye'de son 14 yılda toplanan her 100 liralık verginin 18 lirası, sosyal güvenlik açıklarının kapatılması için kullanıldı.
ATO, Türkiye'deki sosyal güvenlik sistemine ilişkin bir rapor hazırladı. 'Sosyal Güvenlik-Ekonomik Güvensizlik' isimli rapora ilişkin yapılan yazılı açıklamada Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırı bularak bazı maddelerini iptal ettiği sosyal güvenlik reformunun geleceğine ilişkin belirsizlik sürerken, sistemin makro ekonomik istikrara yönelik tehdidinin de büyümeye devam ettiği kaydedildi. Giderek ekonominin geneline yönelik bir güvensizlik unsuruna dönüşmeye başlayan sosyal güvenlik sorununun daha acil hale gelen çözümünün de yeni anayasa süreciyle birlikte ele alınması gerektiği kaydedilen açıklamada ATO'nun, SSK, Bağ-Kur ve Emekli
Sandığı'nın finansman açıklarının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini araştırdığı bildirildi.
ATO'nun 'Sosyal Güvenlik-Ekonomik Güvensizlik' raporuna göre, sosyal güvenlik sisteminin kamuya son 14 yılda getirdiği yükün, hazine iç borçlanma faiziyle güncellenmiş değeri 715 milyar YTL'yi buluyor. Fon birikimi döneminde, biriktirilen fonlar, bazı KİT'lerin finansmanı gibi verimsiz alanlara yönlendirilen, bu nedenle de 1990'lı yılların başından itibaren finansman açığı vermeye başlayan sosyal güvenlik sistemine, 1994-2006 yılları arasında bütçeden toplam 104.3 milyar YTL aktarıldığı vurgulanan raporda, bu yılın ilk sekiz ayında 22.1 milyar YTL aktarıldığı, yıl sonuna kadar yapılacak aktarımın 28.2 milyar YTL'yi bulacağının tahmin edildiği kaydedildi.
Böylece bütçeden sosyal güvenlik sisteminin finansman açıkları için 14 yılda aktarılan tutarın, ödendiği yıldaki fiyatlarla 132.5 milyar YTL'ye ulaşacağı ifade edildi.
SİSTEMİN KAMUYA YÜKÜ, KAMU BORÇ STOKUNUN İKİ KATI
Rapora göre, sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarının bütçeden karşılanmaya başlanması, bütçe açıklarının alıp başını gitmesine yol açtı. Bütçeden sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerin borçlanılarak gerçekleştirildiği hatırlatıldı. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yaptığı hesaplamalara göre, 1994-2006 yılları arasındaki dönemde bütçeden sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerin Hazine'nin iç borçlanma faiz oranıyla güncellenmiş değerinin 687 milyar YTL'yi bulduğu, bu yılın tümünde aktarılacak olan 28.2 milyar YTL de dikkate alındığında sosyal güvenlik sisteminin ekonomiye olan yükünün güncel değerlerle 715 milyar YTL'lik bir büyüklük oluşturduğu belirtildi. Sosyal güvenlik sisteminin kamuya olan yükünün Hazine iç borçlanma faiz oranıyla güncellenmiş değeri olan 715 milyar YTL'nin, Ağustos 2007 sonu itibariyle toplam 347.3 milyar YTL olan brüt kamu borç stokunun iki katı bir büyüklük oluşturduğu bildirildi.
Rapora göre Hazine, son 14 yılda bütçe açığının finansmanı için net olarak toplam 200.4 milyar dolarlık borçlanmaya gitti. Bu borçlanmanın 119 milyar dolarlık kısmı sosyal güvenlik sisteminin açıkları için yapıldı. Yani bu dönemde her 100 liralık net borçlanmanın 71 lirası sosyal güvenlik sisteminin açıklarına gitti. Türkiye'nin bütçesi 14 yılda toplam 214 milyar dolar açık verdi. Bu açığın yüzde 69'u, sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan aktarmalardan kaynaklandı. Sosyal güvenlik sisteminin
finansman açıklarının bütçeden karşılanmaya başlandığı 1994 yılında sisteme aktarılan tutar, bütçe açığının yüzde 26'sı kadar bir büyüklük oluşturdu. Bu oran 2004 yılında yüzde 62'ye kadar çıktı. 2005 yılında sosyal güvenlik sistemine aktarılan tutar, bütçe açığının üç katına, 2006 yılında ise 4 katına ulaştı. Bu yıl sisteme yapılacak aktarma ise bütçe açığının 3 katını bulacak.
AÇIĞIN KAPATILMASI İÇİN KULLANILAN KAYNAKLAR 2007 MİLLİ GELİRİNİ AŞACAK
Türkiye'nin geçen yıl 567 milyar YTL olan milli gelirinin 2007 yılında 648.9 milyar YTL'ye ulaşacağının tahmin edildiği kaydedilen açıklamada, buna göre son 14 yılda sosyal güvenlik sisteminin finansman açığının kapatılması için kullanılan kaynakların Türkiye'nin 2007 yılı milli gelirini de aşacağı bildirildi. Devlet bütçesinden sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan paranın milli gelire oranının da sorunun büyüklüğünü açıkça ortaya koyduğu kaydedildi. 1994 yılında yüzde 1 olan aktarılan paranın GSMH'ye oranının yıllar itibariyle artarak 2005 yılında yüzde 4.8'e kadar yükseldiği, 2006 yılında birikmiş prim alacakları için getirilen ödeme kolaylığının etkisiyle artan pirim tahsilatı nedeniyle yüzde 4'e gerileyen sistemin açıklarının GSMH'ye oranının bu yıl yeniden yüzde 4.5'e yaklaşacağı belirtildi.
Sosyal güvenlik sisteminin açıklarının devletin son 14 yılda tahsil edilen vergi gelirlerinin yüzde 18'i kadar bir büyüklük oluşturduğu vurgulandı. Bu yıl toplanan her 100 liralık verginin 18 lirasının sosyal güvenlik sisteminin açıklarının kapatılmasına gittiği belirtildi.
ATO Başkanı Sinan Aygün, yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinin önündeki en ciddi tehdit olan sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarının, önlem alınmaması halinde gelecek yıllarda büyüyerek süreceğini belirterek, sistemin Türkiye ekonomisine şimdiye kadar verdiği vereceği zarar bir yana, Türkiye nüfusunun yaşlanma hızının bile tek başına sorunun çözümünü acil hale getirdiğini vurguladı. Sosyal güvenlik sistemlerinin mali açıdan sürdürülebilir olup olmadığını belirleyen en önemli faktörün, nüfusun yaşlanması olduğunu kaydeden Aygün, şu anda genç bir nüfus yapısına sahip olan Türkiye'ye ilişkin yapılan tahminlerin, nüfusun hızla yaşlanacağını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Aygün açıklamasında kgüncel değerlerle 715 milyar YTL'lik bir büyüklükşu ifadelere yer verdi:
"65 yaş ve üstündeki nüfusun 0-64 yaş arasındaki nüfusa oranının 2012 yılında yüzde 7'ye, 2039 yılında ise yüzde 14'e ulaşacağı hesaplanıyor. Türkiye yaklaşık 30 yıl sonra yaşlı nüfus sorunuyla karşı karşıya kalacak. Yapılan araştırmalara gelecek 18 yıllık sürede bağımlı nüfusun oranının, yani 0-14 yaş ile 65 yaş arasındaki nüfusun çalışabilir yaştaki nüfusa oranının azalacağını gösteriyor. Yani Türkiye, sosyal güvenlik sorununun çözümü için bu yıllarda ne yaparsa yapacak. Sorunun çözümü için önümüzdeki birkaç ay içerisinde ciddi adımlar atılamaz ise 5-10 yıl sonra sadece sosyal güvenlik sistemi değil, ekonominin tümü çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak".
Sosyal güvenlikle ilgili olarak yapılan yasal düzenlemelerin büyük bölümünün anayasaya aykırılık oluşturması yüzünden Anayasa Mahkemesi'nden döndüğünü hatırlatan Aygün, yeni anayasa tartışmalarında ele alınması gereken ön önemli sorunun sosyal güvenlik olduğunu savundu.