Sosyal medyada yaygınlaşan ve üç kişiyle oynanan çelme takla oyunu, büyük tehlike oluşturuyor. Sosyal medyada yer alan benzer tehlikeli oyunlara karşı çocukların uyarılması büyük önem taşıyor. Çocukların sanal dünyada geçirdikleri sürenin kısıtlanması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, aile fertlerinin bir arada yapacağı aktivitelerin önemine işaret ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk ve Ergen Uzman Klinik Psikolog Nuran Günana, son günlerde sosyal medyada yayılan çelme takma oyununa ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çocukluk ve gençlik dönemlerinin, bedensel, ruhsal ve zihinsel değişiklerin en yoğun şekilde yaşandığı bir dönem olduğunu kaydeden Nuran Günana, “Böylesine önem taşıyan bu dönemde, çocukların ve gençlerin vakitlerini bilgisayar veya televizyon karşısında geçirmelerine engel olunmalıdır. Genç ve çocuk izleyici kitlesi, birçok şiddet içeren fotoğraflar veya videolara maruz kalarak onları model alma yoluna gidebilirler. İçerikte bulunan şiddet görüntülerine maruz kalmak, saldırgan karakterlerle özdeşim kurmaya neden olur. Bu durum, saldırganlık ve şiddet davranışlarının ortaya çıkma olasılığını yükseltir” uyarısında bulundu.
Şimdilerde sosyal medyada yer alan bazı tehlikeli içeriklerin çocuklar ve gençler üzerindeki zararlarının daha çok konuşulur hale geldiğini hatırlatan Nuran Günana, “Maalesef ki sosyal medyada yer alan bu içerikleri tamamıyla ortadan kaldırmak pek de olası bir durum değildir. Ancak bunun etkilerini daha tehlikesiz bir hale getirmek tabi ki mümkün. Bu konuda, tehlikeleri fark etmek ve önlem almak oldukça önem taşıyor. Şu sıralar bu akımların en çok konuşulanı ‘Kafa Kırıcı’ olarak nitelendirilen, ‘çelme takma’ oyunu. Üç kişiyle oynanan oyun, yandakilerin ortadaki kişiye zıpladığı sırada çelme takarak düşürmesi ile sonlanıyor. Böylesine tehlikeli bir oyun gençler arasında hızla yayılmaya başladı. Bu durumun önlenmesi konusunda bakanlıklar devreye girdi” diye konuştu.
Uzman Klinik Psikolog Nuran Günana, sosyal medyada yayılan böylesine tehlikeli trendlerin önüne geçmek için alınması gereken önlemlere de değinerek en önemli görevin ailelere düştüğünü söyledi.
Ebeveynlerin bilinçlendirilmesi: Ailedeki bireyler arasındaki etkileşimlerin ve duygusal bağların güçlendirilmesi bu hususta önemli yer teşkil ediyor. Aile bireyleri birlikte kaliteli vakit geçirme konusunda bilinçlendirilmeli, çeşitli eğitim programları ve seminerlerle destek sağlanmalı. Ayrıca, ebeveynler çocuklarını internetin kötü etkilerinden korumak maksadıyla ‘Güvenli İnternet Hizmeti’ vb hizmetlerden faydalanabilirler, onlara sınır getirebilirler ve çocukların internette ne ile zaman geçirdiğini kontrol edebilirler.
Ailede ‘Kaliteli vakit geçirme’ kavramı: Ailede kaliteli vakit geçiren çocuklar ve gençler sevildiklerini ve değer verildiklerini hissederler. Böylelikle güven duygusu gelişir ve çocukta sağlıklı bir benlik oluşumu sağlanır. Diğer taraftan, ebeveynlerin çocuklarını daha iyi tanıması ve desteklemesi, ilişkilerinin güven içinde gerçekleşmesine katkı sağlar. Birlikte evde veya dışarıda vakit geçirmek veya aktivitelere dahil olmak gençlerin ve çocukların internette daha fazla vakit geçirmesini engelliyor. Yalnız kalmaya mahkum bırakılmış çocuklar ve gençler ne yapacaklarını bilemedikleri için televizyon, internet, telefonda daha fazla vakit geçiriyorlar. Çocuğun özellikle ergenliğe geçişte kendini yalnız hissetmesi ebeveynleri ile aradaki bağların kopmasına sebep oluyor ve farklı boyutlara kadar giden bir tablo ortaya çıkıyor.
Çocuk ve gençlerin sosyal aktivitelere yönlendirilmesi: Adı her ne kadar ‘sosyal medya’ olsa da çocuk ve gençlerin gittikçe yalnızlaştığı bir ortam oluşmasına sebep oluyor. Onları, ailesinden, çevresinden, arkadaşlarından toplumdan uzaklaştırıyor. Hayattan ve gelişmelerden geri kalmalarına neden oluyor. Bu sebeple, çocuk ve gençlerin sosyal medyayı kararında kullanmalarını sağlayacak aile tarafından yeni kararlar alınması gerekiyor. Ebeveynler, çocuklarıyla birlikte dışarıda vakit geçirmeli (örneğin hafta sonları müzelere gitmek, birlikte spora yazılmak, doğa yürüyüşlerine çıkmak) veya onları spor, sanat gibi sosyal aktivitelere yönlendirmeleri gerekiyor.