Poyrazköy’de toprağa gömülü olarak bulunan silahlarla ilgili davada savunma yapan Kurmay Albay Hüseyin Hançer’in sözleri, sosyal medyayı salladı. 20 aydır tutuklu olan Hançer ‘’ Başı sonu belli bir tiyatro oyunundayız. Kesin cezamızı.. Memleket, biz teröristlerden kurtulsun. Cezaevi de vatan toprağıdır’’ dedi. Sosyal medyada hit olan Albay Hançer’in savunması özetle şöyle:
KESİN CEZAMIZI:
Başı sonu belli, tiyatro oyunundayız. Cezaevi de vatan toprağıdır, kesin cezamızı, ölürüz de hapis köşelerinde. Memleket de kurtulmuş olur biz teröristlerden. Ne uğraşacaksınız İmralı'daki tescilli katil ile. Size ne binlerce insanı şehit eden Kandil katillerinden ? Niye Habur’a gidip seyyar mahkeme için yoruluyorsunuz? Bitirin işimizi, memleket huzura kavuşsun. Ben Türk subayıyım. Ben talimatımı, askerlik yemini ederken Atatürk’ten aldım. O yemin namustur ve değişmez.
BABAM ÖLDÜ AMA:
Ben polis çocuğuyum. 13 yaşında askeri liseye gittim, Deniz Harp Okulundan mezun oldum. Anne ve babamın yanına 33 yıl sonra dönebildim. Gece babam vefat etti, sabah 05.30 da yine mesaimin başındaydım. 3 yabancı dil biliyorum. Kurmay subay oldum, bir gün bile mesaimden çalmaksızın, İstanbul Siyasal’da yüksek lisans yaptım. Ankara Siyasal'daki doktora eğitimimi de tamamlamak üzereyim.
VİCDANLAR PAS MI TUTTU?
Hadi adil davranma ve özgür karar verme iradeniz tutsak alında diyelim. Peki vicdanların pas tutmasına ne demeli? Yargının bizi getirdiği noktaya bakın. Memlekette işkence, kötü muamele iddiaları neredeyse bitti. İhtiyaç kalmadı çünkü. 1-2 dijital veri ya da cd veya ihbar mektubu, işlem tamam. Bu intikamcı adalet anlayışı yerleşirse bedelini evlatlarımız öder. Ne mutlu bana ki milletime, mesleğime, aileme ve silah arkadaşlarıma karşı başım dik.
KELLEŞ ÇETE:
Asker ve polis içinde yuvalanmış bir avuç şerefsizin kurduğu çete tarafından kalleş ve alçakça pusuya düşürüleceğime ihtimal vermemiştim. Sayın yargıçlar, savcılar. Benim söyleyecek sözüm kalmadı, ancak merak ediyorum, sizlerin söyleyecek sözü var mı? Buradan evinize dönünce, evlatlarınızın, hanımlarınızın, büyüklerinizin gözlerine bakacak gözünüz var mı? Ya da yarın sizleri ilahi hesaplaşma gününe taşıyabilecek özrünüz var mı?’’