İZMİR kullanmadıklarını, yeni türleri klasik melezleme yöntemiyle geliştirdiklerini bildirdi. Yakup Karaman, hibrit domates tohumunda Türkiye'nin 10 yıl önce yüzde 95 olan dışa bağımlığının geliştirilen türler sayesinde yüzde 50'ye gerilediğini ifade etti. Ege Tarımsal Araştırma Merkezi'nde geliştirerek tescil ettikleri türler arasında bulunan soya çeşidinin, bu üründe Türkiye'yi dışa bağımlı olmaktan kurtaracak özellikte olduğunu dile getiren Karaman, "Soyada geldiğimiz nokta 'Umut 2002' ve 'Cinsoy" çeşitlerimizin bölgeye adaptasyonu son derece yüksek. Ege Bölgesi ve Çukurova'da yılda iki ürün almak mümkün. Buğday veya arpa gibi hububat hasadından sonra ikinci ürün olarak ekimi sonderece uygun. Veriminin ve iklim adaptasyonunun iyi olması nedeniyle tohumculuk firmalarının ilgi odağında bulunuyor. Bazı firmalarla tohum üretim sözleşmeleri yaptık" dedi. - Soya talebi artıyor Kanatlı hayvan sektöründeki büyüme, sıvı yağ ihtiyacı ve sanayi sektörünün talebiyle birlikte soya ihtiyacının son yıllarda hızla arttığını anlatan Karaman, Türkiye'nin sadece soya yağı ithalatının 1,5 milyon lirayı bulduğunu ifade ederek şunları kaydetti: "Soya, Türkiye'nin ihtiyacı olan bir bitki. Hem yağ hem hayvancılık sektöründen büyük talep görüyor. Özellikye bikisel yağ açığının kapatılması açısından büyük önem kazanıyor. Ürettiğimiz yeni türlerin verimi yüksek. Türkiye kendi tohumuyla üretim yaparsa, bitkisel yağda ithalatı da azaltır. Geliştirdiğimiz bu 2 türe çiftçimiz ve sanayicimiz ilgi gösterip üretirse soya yağı ithalatı için yılda 1,5 milyon dalara yakın dövizimiz yurtdışına gitmemiş olacak. Geliştirdiğimiz türlerle Ege Bölgesi'nde birincil ve ikincil ürün olarak ekilerek yılda iki defa mahsul alınabiliyor. Bölgenin iklim özelliği buna müsade ediyor. Buğday ve arpa hasadından sonrü üretici isterse ikinci ürün olarak soya ekebilir." - "Çiftçi ekerse para kazanır" Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın tarım ürünleri içinde üretimine en fazla prim ve girdi desteği verdiği ürünler arasında yağlı tohumların bulunduğunu dile getiren Karaman, soyanın da bunlardan biri olduğunu vurguladı. Kilogramda 50 kuruş prim desteğinin yanı sıra mazot, gübre, sertifikalı tohum kullanma gibi girdi destekleriyle üretim maliyetinin sıfıra indiğine dikkati çeken Yakup Karaman, "Soya üretimini artırmak için bundan sonraki iş çiftçimize ve bu ürünü girdilerinde kullanan sanayicimize düşüyor. Sanayiciler, yerli üretime gerekli önemi verirse önümüzdeki yıllarda ithalatın önü kesilmiş olacak. Verimle ilgili bir sıkıntımız yok. Türkiye'nin tescil edilmiş 7 çeşit soya türü bulunuyor. Bunlar Türkiye'nin değişik bölgelerine uygun türlerden oluşuyor. Bizim enstitümüz 2 türü tescil edildi. İleride üretime sunabileceğimiz yeni türler üzerinde de çalışıyoruz" diye konuştu. Ege Tarımsal Araştırma Merkezi Soya Geliştirme Sorumlusu Ziraat Mühendisi Eylem Tugay Karagöl ise soyanın özellikle kanatlı hayvan sektörünün ana ürünü olduğunu söyledi. Soyanın hem hayvan yemi hem de insan gıdası olarak kullanıldığını belirten Karagöl, bu ürünü her iki gurubun da çok yoğun olarak kullandığına işaret etti. Geliştirdiğimiz türlerin tohumllarında yüzde 18-24 arasında yağ, yüzde 35-40 oranında protein içerdiğini ifade eden Eylem Tugay Karagöl, "Soyanın çok geniş bir kullanım alanı var. Çok yüksek bir protein değeri içeriyor. Sanayide de çok değişik kullanım alanları mevcuttur. Çeşitlerimizin verim potansiyeli Cinsoy için dekar başına 250 ile 450 kilogram arasında değişiyor. Umut 2002 çeşidimiz için ise yine dekar başına 250 ile 330 kilogram arasında verim alınabiliyor. Yılda iki ürün alınması durumunda ilk ürünün verimi daha yüksek oluyor. Her iki çeşidimizde Güneydoğu Anadalu bölgesinde ekim alanı buldu" şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz