Ey dibi kara kabuğu kuru kaba karaağaç, beni gördün de mi kurudun? Ey dibi kuru kabuğu kara karaağaç, beni görmedin de mi kurudun?
Çatalca’da topal çoban, çatal, sapan yapar, satar; niçin yapar, niçin satar Çatalca’da topal çoban çatal, sapan.
Çağatay'da çarmıha çakılan çarın çavuşu, çamurlu çamçağı çakıllı çayda çalkalarken, çantasından çamaşırlarını çaldırdı.
Bu kara kantar kırk kilo kara katran tartar.
Emiş ile Memiş mahkemeye gitmiş. Mahkemeleşmişler mi, mahkemeleşmemişler mi?
Bir berberi berber, bir berberi berbere; gel beraber bir berberi berberle beraber, bir berberi berber dükkanı açalım demiş.
Hakkı, Hakkı’ya gitmiş, Hakki, Hakkıdan hakkını istemiş, Hakkı, Hakkı
nın hakkını vermeyince, Hakkıda Hakkı
nın hakkından gelmiş.
Sen ne zamandan beri tekere mekere, şekere mekere bir porsuksan, ben de o zamana kadar şekere mekere, tekere mekere bir porsuğum.
Bir tarlaya kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış. Biri kürkü yırtık erkek kel kör kirpi, diğeri kürkü yırtık dişi kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürküne, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürkünü de, kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler.
Adem madene gitmiş. Adem madende badem yemiş.
Madem ki Adem madende badem yemiş, niye bize getirmemiş.
Al bu takatukaları takatukacıya takatukalattırmaya götür, eğer takatukaları takatukacı takatukalatmazsa, takatukaları taktukacıya takatukalattırmadan getir.
Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Balıkesir pazarına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi'den biberli bir papara yedi.
Bu çorbayı nanelemeli mi de yemeli, nanelememeli mi de yemeli?
Bu pikap, şu pikap, o pikap.
Cüce çinici Celali Hoca gizlice marpuççular içindeki züccaciyecilere gidip, içi Çince yazılı cicili bicili cam çubukları cepceğizine indirmiş.
Değirmene girdi köpek, değirmenci vurdu kötek; hem kötek yedi köpek, hem kepek yedi köpek.
Dört deryanın deresini dört dergahın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört dert, dört dergahtan dört dev çıkar.
El alem ala dana aldı aladanalandı da, biz bir ala dana alıp aladanalanamadık.
Eller bazlamalandı da, biz bazlamalanamadık.
Gökten bir damla düştü, şıp benim alnıma, şıp anamın alnına, şıp benim alnıma, şıp anamın alnına.
İndim dereye sarul seke teke çepiç tek otlarlar. Dedim niçin sarul seke teke çepiç tek otlarsınız? Dedi bizim sorumuz sopumuz torumuz topumuz sarul seke teke çepiç tek otlarlar.
İndim kuyu dibine, sildim, süpürdüm, silkindim, çıktım.
İt iti itti, bit iti itti, it biti itti. Bit gitti, it gitti. İtti, bitti, gitti.
Şu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak.
Kartal kalkar dal sarkar, dal sarkar kartal kalkar.
Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp.
Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek; bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe: "Siz de bizim gibi beş boz başlı beş boz ördeksiniz." demiş.
Sizi gidi Şemsipaşa Pasajı'nda sesi büzüşesiceler sizi.
Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi.
Üstü üç taslı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton sac kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır.