Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yapılan AKP grup toplantısında, dünkü yazısından dolayı Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü sert bir dille eleştirdi. Özkök de bugünkü yazısında Erdoğan'a yanıt verdi.
Erdoğan'ın muhtırasına sert yanıt
Başörtüsü düzenlemesiyle ilgili olarak son günlerde medyada çıkan, başörtüsü karşıtı haberleri eleştiren Başkan Erdoğan, yazısında, "Bu serbestliğin böylesine ağır bir çoğunluk zorbalığıyla gerçekleştirilmesi beni korkuttu" diyen, Ertuğrul Özkök'ü çok sert bir dille eleştirdi. Erdoğan, Özkök için isim vermeden "İşte bugün bir tanesi yazmış "Çoğunluğun zorbası" diyor. Bunu edeple alakası var mı?" dedi.
Konuşmasında medyayı Türkiye'yi bölünmüş olarak göstermekle eleştiren Erdoğan, "CHP ile birlikte adım atan medya gurubun nasıl yaygara kopardığını gördük. Bazı medya grupları eski alışkanlıklarından kurtulamadılar. Türkiye'yi bölünmüş gösteriyor. Sanal kutuplaşmalar üreterek netice alacaklarını zannediyorlar." Kendi yaygaralarını delil gösterip, dünyaya bizim gibi düşünüyor diye manşet atıyorlar. Kimseyi yanıltmayın. Cımbızla seçtiğiniz örnekler sizin sesinizin yansımadır" dedi.
Ertuğrul Özkök ise bugünkü yazısında Erdoğan'a yanıt vererek, "Çoğunluk her istediğini yapabilecekse, parlamentoda muhalefete, basında eleştiriye ne gerek var?" dedi.
İşte Ertuğrul Özkök'ün bugünkü yazısı:
Meğer o cümle ciddiymiş
"GEÇEN pazar gününden beri birçok gazeteci arkadaşım aradı.Hemen hepsi endişeyle aynı soruyu soruyordu:
"Okudun mu?"
Hemen hepsi, o meşum son cümleye dikkatimi çekiyordu.
Hükümete çok yakın bir köşe yazarı, Hürriyet'i ve Doğan Grubu'nu açık açık tehdit ediyordu.
"Türban konusundaki muhalefetiniz yüzünden basın dışı çıkarlarınız zedelenir."
Bu cümleyi onun kaleminden ilk defa okumuyorduk.
O nedenle fazla ciddiye de almamıştım.
Ancak dün Başbakan Tayyip Erdoğan'ı AKP Grup toplantısında dinlerken şunu anladım.
O tehdidi ciddiye almalıymışız.
Nitekim Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de o tehdidi ciddiye almış olmalı ki, Başbakan'ın sözlerini eleştiren bir bildiri yayınladı.
* * *
Başbakan'ın konuşmasını dikkatle izledim.
Ben kontrolden çıkmış öfkelerden korkarım.
En büyük hatalar o ruh halinde yapılır.
Erdoğan'ın muhtırasına sert yanıt
Tabii en büyük mantık hataları da...
Basında türban kararını eleştirenlerin, "Menfaatleri tehlikede olduğu için" yazıldığını söylüyor.
Sizce bunda bir mantık hatası yok mu?
Gazeteler sadece menfaatlerini düşünüyor olsa, hep iktidarların yanında yer alırlardı.
Bazen şahsi menfaatler, ülke menfaatleri ile çelişir hale gelir.
Böyle durumlarda, gerçek gazetelerin tercih hakkı yoktur. Ülke menfaatine gördüğü tutumu benimser.
Eğer cemaat gazetesi değilseniz, parti veya biat medyası değilseniz, ideolojik takıntınız yoksa böyle yaparsınız.
Bu tercihi yapıp, hükümetle ters düşmeyi göze almanın elbette riski vardır.
Hele hele karşınızda demokrasiyi, kontrolsüz çoğunluk olarak gören bir iktidar varsa korkmanız normaldir.
Başbakan ilk döneminde birkaç defa yine buna benzer çıkışlar yapmış, aba altından sopa göstermişti.
"Hortumlarını keseceğiz, hortumcuları açıklayacağız" gibi sözler söylemişti.
Aradan neredeyse dört yıl geçti, hálá kamuoyuna onların kim olduğunu söylemedi.
Oysa bütün bilgiler elinde. 2002 yılından bu yana hangi medya grubu ne kadar büyümüş, hangi ihale kime verilmiş?
Bir başbakana yakışan, bildiği ne varsa gereğini yapmasıdır.
Ama hukuki yoldan.
Öyle kendisini eleştirenlere hançeresini patlatırcasına korku veren bir şiddet belagatı ile değil.
Demokrat bir ülkenin başbakanına yakışacak, sakin ve güven veren bir üslupla.
* * *
Günlerdir tartıştığımız konu çok ciddidir. Ülkenin rejimini ilgilendirecek kadar ciddidir.
Tartışmanın sancılı olması, sert geçmesi da normaldir.
Erdoğan'ın muhtırasına sert yanıt
Hele hele bu konuyu bir Meclis oldu bittisine getirme politikası güdüyorsanız, bunlara da katlanacaksınız.
Bakın biz Hürriyet'te günlerdir, ne ordudan söz ettik.
Ne Anayasa Mahkemesi'nden ne de AKP'nin kapatılmasından. Sivil siyaset dışında hiçbir adrese mektup yazmadık.
Kurumları etkilemeye kalkışmadık.
Tartışanlar kimlerdir?
Ülkenin sivil siyasetçileri, aydınlar ve medyası.
Herkes istediğini söylüyor.
Öyleyse bu şiddet niye...
Sonunda kimse kimseyi korkutup sindiremeyeceğine ve böyle bir şeyi de asla düşünmemesi gerektiğine göre.
* * *
Başbakan "çoğunluk zorbalığı" ifademe çok kızmış. Bunu "edep dışı" bulmuş.
Bu 21. yüzyıl demokrasisinde siyasi bir kavramdır. Nitekim Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Ali Ulusoy da yazısında "sosyolojik zorbalıktan" söz ediyor.
Başbakan, demokrasiyi sadece çoğunluktan ibaret bir "İstediğimi yaparım" rejimi olarak görüyor.
Erdoğan'ın muhtırasına sert yanıt
Bense, çoğunluğun da yargı denetimine tabi olduğu bir rejimden söz ediyorum.
Yoksa Türkiye için "hukuk devleti" deyimini kullanabilir miyiz?
İşte o yüzden, demokrasiye bu şekilde bakanlar, "çoğunluk zorbalığına" yol açar diyorum.
Çoğunluk her istediğini yapabilecekse, parlamentoda muhalefete, basında eleştiriye ne gerek var?
Dünkü o şiddetli belagatı gördükten sonra son sözüm şu olacak:
Böyle öfkeli bir üslup, bu hal, bu eda beni artık gerçekten korkutuyor.
Yani demokrasinin çoğunluk zorbalığına dönüşebileceğine bugün dünden daha çok inanıyorum. "