Anayasa Mahkemesinin, Danıştay 12. Dairesinin yaptığı başvuru üzerine aldığı kararın gerekçesi, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan "Sözleşmeli Öğretmenler" konulu 4 Temmuz 2006 tarihli genelgede yer alan "Milli Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde sözleşmeli öğretmen istihdam edilmesine..." ibaresinin anayasaya aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası tarafından dava açılmıştı. Söz konusu genelgenin dayanağını oluşturan itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığının ileri sürülmüştü.
Davaya bakan Danıştay 12. Daire, davacının anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bularak itiraz konusu kuralın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
Kararın esasında, başvuru kararında, kamu görevlilerinde "atama" koşulu zorunlu iken sözleşmeli personel istihdamında "akdi" bir durum söz konusu olduğundan sözleşmeli personelin anayasanın 128. maddesinde yer alan "kamu görevlileri" kapsamında olmadığı belirtilerek, eğitim öğretim hizmetinin sözleşmeli personel istihdamının kapsamını oluşturan geçici iş tanımı içerisine sokulamayacağı, sözleşmeli öğretmenlerin ücret, yükselme durumları ve buna benzer diğer haklarının güvenceden yoksun olduğu, kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenlerin aynı şartlarda aynı işi yapmalarına rağmen özlük ve sosyal hakları bakımından farklılıklar bulunduğu gerekçesiyle itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 10. ve 128. maddelerine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü kaydedildi.
İtiraz konusu kural ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında norm kadro uygulaması sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde sözleşmeli öğretmen istihdam edilmesine imkan sağlandığı ifade edilerek maddenin gerekçesinde bu düzenlemenin amacının öğretmen açığının hızla kapatılmasına yönelik olduğunun da ifade edildiği anımsatıldı.
"Eğitim hizmeti, kamu hizmeti"
Kararda, Anayasa'nın ilgili maddelerinin içerdiği hükümlere yer verilerek, kamu hizmetinin, geniş tanımıyla, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların denetim ve gözetimleri altında, ortak gereksinimleri karşılamak ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olduğu ifade edildi.
Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinimlerinden olan düzenlilik ve süreklilik isteyen eğitim hizmetinin de niteliği gereği kamu hizmeti olarak değerlendirildiği belirtilen kararda, eğitim ve öğretim hizmetlerinin, devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti olduğu, öğretmenler tarafından yerine getirilen görevlerin de bu hizmetin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olduğu kaydedildi.
Anayasa'nın 128. maddesinde, devletin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülebileceği hükmünün yer aldığı anımsatılarak, sözleşmeli öğretmenlerin Anayasa'nın 128. maddesinde sayılan "memurlar" kapsamında olmadığının kuşkusuz olduğu ifade edildi.
Sözleşmeli öğretmenlerin, idare ile aralarındaki sözleşmenin özel hukuk sözleşmesi olmadığından ve gördükleri hizmetin niteliği gereği işçi de sayılamayacakları belirtilerek, "Bu kişiler, idarenin ihtiyaç duyması sonucunda ve yasada belirtilen şartları taşımaları kaydıyla, idarenin kendileriyle idari hizmet sözleşmesi imzalamak suretiyle çalıştırdığı sözleşmeli personeldir" denildi.
"Sözleşmeli öğretmenlerin hizmeti, asli ve sürekli görev"
MEB'in yürüttüğü eğitim ve öğretim hizmetlerinin niteliği itibarıyla belli bir düzenlilik içinde sunulması gereken, kişilerin ve toplumun varlığı ve huzuru yönünden vazgeçilemez, ertelenemez ve ikame edilemez hizmetlerden olduğunun vurgulandığı kararın esasında, şunlar kaydedildi:
"Bu hizmetleri yerine getirmek üzere yeterli kadrolu öğretmen istihdamının sağlanamaması durumunda sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edileceklerde; öğrenim durumu ve diğer yönlerden Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında görev yapan emsali kadrolu öğretmenlerde aranan genel ve özel şartlar aranmaktadır. Sözleşmeli çalışacak öğretmenler ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında idari hizmet sözleşmesi imzalanmaktadır. Hizmet sözleşmesinde, sözleşmeli öğretmenlerin bakanlıkça gösterilecek görev yerlerinde eğitim kurumlarının idari yönetmeliklerinde kadrolu öğretmenler için öngörülen görevleri ve verilecek emirler çerçevesinde göreviyle ilgili kendisine verilen tüm işleri yapacakları hüküm altına alınmıştır. Çalışma saat ve süreleri, emsali kadrolu öğretmenler için belirlenen çalışma saat ve sürelerinin aynıdır. Sözleşmeli öğretmenler, hizmet sözleşmesine göre sözleşme yapmış oldukları öğretmenlik alanı dikkate alınarak emsali kadrolu öğretmenlerin alanları itibarıyla haftada okutmak zorunda oldukları aylık karşılığı kadar ders görevini yapmak zorundadırlar. Ücretleri idare tarafından ödenmektedir."
Tüm bu hususlar gözetildiğinde, sözleşmeli öğretmenler tarafından sunulacak eğitim ve öğretim hizmetlerinin, devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler olduğunun açık olduğu belirtilerek, "Bu durumda, söz konusu asli ve sürekli görevleri yerine getiren sözleşmeli öğretmenler de 'diğer kamu görevlileri' kapsamında yer almaktadır" denildi.
Yasa önünde eşitlik
Devletin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu eğitim ve öğretim hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin kadrolu öğretmenler ya da anayasanın 128. maddesindeki "diğer kamu görevlileri" kapsamında yer alan sözleşmeli öğretmenler tarafından yürütülmesinin yasa koyucunun takdirinde olduğu ifade edilerek, anayasanın 10. maddesinde öngörülen "yasa önünde eşitlik ilkesi"nin hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğu kaydedildi.
Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitliğin öngörüldüğü belirtilerek, eşitlik ilkesinin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu ifade edildi.
Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı vurgulanarak, "Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez" denildi.
"Eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için ..."
Kadrolu öğretmenlerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/A maddesine tabi memur statüsündeki kamu görevlileri olduğu anımsatılarak, memur ile idare arasındaki ilişkinin, yasama organı tarafından hizmetin gereklerine göre düzenlendiği, bu ilişkinin, karşılıklı anlaşmaya dayanarak saptanmadığı kaydedildi.
Sözleşmeli öğretmenlerin ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesine tabi sözleşmeli personel statüsündeki kamu görevlileri olduğu hatırlatılarak, sözleşmeli personelin, kamu hizmetinin insan unsurunun memurlardan (atamayla) oluşturulması ilkesine getirilmiş bir istisna olduğu, sözleşmeli personelin kamu hizmetine sözleşme ilişkisiyle bağlandığı belirtildi.
"Eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için bir yasanın aynı hukuksal durumda olanlar arasında bir ayırım veya ayrıcalık yaratması gerekir" ifadesinin yer aldığı kararın esasında, 657 sayılı yasanın 4/A maddesine tabi memur statüsünde çalışan kadrolu öğretmenler ile 4/B maddesi kapsamındaki sözleşmeli personel statüsündeki sözleşmeli öğretmenlerin aynı hukuksal konumda olmadıkları, farklı hukuksal konumda olanların farklı hukuksal düzenlemelere tabi olmalarının eşitsizliğe yol açtığının ileri sürülemeyeceğinin altı çizildi.
Kararda, açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralın anayasanın 2., 10. ve 128. maddelerine aykırı olmadığı belirtilerek, iptal isteminin reddine karar verildi.
Karşı oylar
Karar oy çokluğuyla alınırken, karara muhalif kalan üyeler de oldu. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt karşıoy yazısında, "Devletin üzerine düşen görevi yapmayarak ihtiyaca yeterli kadro ihdas etmemesi, bu nedenle kadrolu öğretmen istihdam edemez duruma düşmesi ve bu açığı karşılamak üzere, yeni sorun ve eşitsizlikler yaratacak şekilde sözleşmeli öğretmenliği asli bir istihdam şekline çevirmesi, anayasanın 10. ve 42. maddeleri ile bağdaşmaz" ifadesini kullandı.
Üye Mehmet Erten ise karşıoy gerekçesinde, "sözleşmeli öğretmenlerin memur ya da diğer kamu görevlisi olmadıklarının açık" olduğunu savunarak, memur ya da kamu görevlisi olarak kabul edilmemeleri mümkün olmayan kimselere, bir kamu hizmeti olan eğitim hizmetinin gördürülmek istendiği, bunun da anayasanın 128. maddesine aykırı olduğunu öne sürdü.
Karşıoy yazısında üye Engin Yıldırım, dava konusu düzenlemenin sözleşmeli öğretmen istihdamını norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması şartına bağladığını anımsatarak, "Maliye Bakanlığının öğretmen ihtiyacı kadar öğretmen kadrosu vermemesi neticesinde bu durum ortaya çıkmaktadır. Yeteri kadar öğretmen adayının varlığı da bilindiğine göre, sorun idarenin ihtiyaç oranında öğretmen kadrosu ihdas etmemesinden kaynaklanmaktadır" değerlendirmesini yaptı.