A Milli Takımımızın, Hırvatistan galibiyetini spor yazarları değerlendirdi...
İşte Türkiye - Hırvatistan maçı için en dikkat çeken yorumlar...
PAPATYA FALI GİBİ (UĞUR MELEKE)
Hırvatlar’ın stoper pozisyonundaki ikilisini biz Türkler bile ezbere biliyorken, ay-yıldızlarının savunma göbeği her maç papatya falı gibi. İki maç üst üste aynı savunma ikilisiyle çıktığımız henüz vaki değil. Ama enteresandır, dünkü savunmamız, özellikle Mehmet-Çağlar ve Kaan gayet iyilerdi doğrusu.
Dün de Ukrayna maçına göre 7 adam değiştirdik. Şu ana kadar 8 maçta 39 futbolcu değişikliğiyle Avrupa rekoru bizde. Ama Türkler çok garip bir futbol ülkesi gerçekten: Kadro istikrarı yok. Diziliş istikrarı yok. Hoca istikrarı yok. Ama muazzam bir özelliğimiz var. Sonuna kadar vazgeçmiyoruz.
Maçın bitiş düdüğü çalmadan, grubun son dakikası oynanmadan bırakmıyoruz işi. Dün Cenk, elemeler boyunca akan oyunda henüz hiç gol yememiş Hırvatlar’ın filelerini havalandırınca Blick’in manşetini hatırladım yine: “Türkler otobüse binmeden, maç bitmiş sayılmaz.” Durun, Rusya defterini kapatmayın. Çünkü biz daha otobüse binmedik.
KORKTUĞUMUZ OLMADI (GÜNTEKİN ONAY)
Hırvatistan karşısına teknik kapasitesi yüksek bir 11’le çıktık. Barcelona’lı Arda, Dortmund’lu Nuri, Milan’lı Hakan ve Türkiye’de kalitesini tartışmadığımız Oğuzhan’dan kurulu bir orta saha kurgusu ile başladık. Tek çekincemiz acaba savunmada sorun yaşar mıydık? Zaman zaman Hırvatlar, zaman zaman da biz oyunu kontrol ettik. Özellikle de Çağlar ve Kaan’ın iyi futbollarıyla ara sıra pozisyon versek de defansif anlamda korktuğumuz başımıza gelmedi.
Dünlü kaliteli kadro bir iki dokunuşla bize umut verdi. Ancak sanki biraz geç kaldık. Hırvatistan gibi dünya çapında oyuncuları olan bir takımı mağlup etmeyi başaran A Milli Takım’ı ve teknik direktör Lucescu’yu tebrik ederim. Romen teknik adam en azından inatçılık yapmadı ve hatasından çabuk döndü. Bu bir erdemdir.
Dün göre yapan bütün oyuncular formanın hakkını verdi. Hazır olmamasına rağmen Arda Turan da her şeyini ortaya koydu. Ancak özellikle Oğuzhan, Çağlar, Kaan Ayhan, Cenk ve zaman zaman da Nuri iyi bir futbol ortaya koydular. Dünya Kupası umutlarımı devam ediyor. Ancak keşke Ukrayna maçına da benzer bir 11’le çıksaydık.
BİZİ SEVİNDİREN (GÜRCAN BİLGİÇ)
Bizi sevindiren sahadaki takımın her an skor yapabilecek görüntüsünü vermesi ve Eskişehir seyircisini sürekli maçın içinde tutmasıydı. Hırvatların beraberliği yeterli görüp, tempoyu zorlamaması da bizim için doğru tercihti. Cenk'in sezgisini kullanarak tabelayı değiştirmesiyle birlikte, hayat yeniden başladı.
Hırvatlar hakemi ve kararlarını çok konuşacaklar mı, takip ederiz. Ancak meydan okuyan bir takımı özlemiştik. Yedeklerinin tırnaklarını yediği bir kulübeye bakmak da keyifliydi. "Bizim takımımız" gibiydiler. Sağ olsunlar...
HATASINI ANLAMIŞTIR (ÖMER ÜRÜNDÜL)
Lucescu, dün geceden sonra Ukrayna maçındaki takım tertibindeki inanılmaz hatasını herhalde anlamıştır. Zaten büyük bir teknik adam, üç gün içinde 11'indeki 7 oyuncuyu değiştiriyorsa, ne kadar büyük çelişki yaşadığının büyük bir göstergesidir. Cenk'in golüyle çok önemli üç puanın sahibi olduk ama ben yine görüşümü objektif olarak açıklayayım: Lucescu dün takım tertibinde doğruyu buldu ama tek farkla... O da bilhassa güçlü bir rakip ile oynanıyorsa, ya Cenk oynar ya Burak oynar...
DEĞİŞİKLİKLERİN ETKİSİ... (HAKAN ÜNSAL)
Peki 7 oyuncu değiştirdik ve sonuç olarak bu denli etkisini gördük mü? Oynayanlar arasında Çağlar, Nuri ve Burak iyi durumda olanlardı. Bunlara Eskişehir’in büyük taraftar desteği eklenince daha dirençli gözüktük. Mücadele seviyemizi yukarı çektik ama organize olmakta zorlandık.
Maçın ikinci yarısı, tabiri caizse taraftarın çoşkusu ve itmesi ile başladı. Bu anlamda stad seçiminin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Savunmanın ve özellikle Çağlar’ın iyi oyunu bizi ayakta tutarken, Oğuzhan’ın dvereye girmesi ve Emre Mor değişikliği etkisini gösterdi. Bu maç akılla ve sabırla oynanması gerekiyordu ve biz tam olarak bunu yaptık.
Bu maçın bize anlattığı ve dolayısı ile Lucescu’ya anlatması gereken, formda ve hak eden kimse onu oynatırsan kaybetsende kazanan sen olursun. İstekli ve formayı almak isteyen isimler olunca en kötü mücadele eden ve savaşan oyuncular görüyoruz. İşimizi yine sonlara bıraktık ve biz bu işi seviyoruz. Bakalım bu sefer de başarabilecek miyiz?
DENGELİ BİR OYUN (METİN TEKİN)
Çok dengede bir oyun gördük. Aslında özetle tipik bir 1-0 maçıydı. 1-0 mantığındaki bu kritik karşılaşmayı alan taraf biz olduk. Tamamen bir denge oyunuydu. Ukrayna maçından daha mı iyiydik? Tabii ki çok daha iyiydik. Yalnızca skor değil, oyun olarak da bir önceki maçın çok önündeydik diyebiliriz.
KAZANMA MECBURİYETİ (CEM DİZDAR)
Biraz eleştirilerin etkisi biraz ‘kazanma mecburiyeti’nin zorlamasıyla ofansif yanı güçlü oyunculardan kurulu Türkiye, topu ele geçirmekte zorlandıkça Kovacic/Modric merkezli atakların çoğu ürkütücü oldu. Zaten bir arada oynama sorunu olan oyuncularımızın ayaklarının ilk yarıda birbirine dolanmasının diğer nedenleri ise; savunma zaafiyeti, alışkanlıkların gelişmemiş olması, bizdeki her oyuncuya karşı karşıda bir parmak daha üstününün bulunması, moralimizin bozukluğu, toplum olarak her koşulda birbirimize duyduğumuz manasız öfke gibi nedenleri sıralayabiliriz.
SPORDA SON 24 SAATTE NELER OLDU?