Diyarbakır fethinin 1373’üncü yıl dönümü dolayısıyla açıklama yapan bazı sivil toplum kuruluşları (STK), şehrin sahabe ordusu tarafından İslam topraklarına dahil edildiği günün ‘Fetih günü’ olarak kutlanması gerektiğini söyledi.
STK temsilcileri Diyarbakır’ın İslam’la müşerref olduktan sonra tarihin en büyük kazancını elde ettiğini belirterek, “Son yıllarda mübarek şehrimizin asli değerleri olan nebiler, sahabeler ve evliyalar bilinçli veya bilinçsiz olarak görmezden gelinerek farklı ve maksatlı argümanlarla özelikle karpuz ile tanıtması, beldemize yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Bunu kasıt güderek yapmak ise kesinlikle ihanettir.” ifadelerini kullandı.
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen, Hz. Ömer'in hilafeti döneminde İyaz Bin Ğanem komutasında 8 bin kişilik İslam ordusu Mezopotamya'nın en büyük şehri, 'Amed’i' 639 yılında fethederek İslam beldeleri arasına kattığını hatırlattı.
Fetih sırasında Peygamberimiz'in dava arkadaşları olan 27 sahabenin bir yerde, 13 sahabenin ise şehrin farklı bir yerinde şehit olduğunu anlatan Evsen, “İlk vali olarak atanan Hz. Sultan Sasa'nın da fetih sırasında aldığı yaralar neticesinde 6 ay sonra şehit olduğu bilinmektedir. Şehrimizde medfun olan 541 sahabe dışında 6 peygamberin kabri, 3 peygamberin de makamının bulunduğu ifade edilmektedir.” diye konuştu. Diyarbakır halkının İslam’ı seçerken asla tereddüt etmediğini anlatan Evsen, “Bilakis İslam’a severek, isteyerek canı gönülden girmişlerdir. Öyle ki bu toprakların yetiştirdiği ve sahabenin, tabiinin rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce âlim bu topraklardan İslam’ın ve bilimin aydınlığını dünyanın dört bir yanına yaymışlardır. Anadolu’nun İslam’la tanışmasına kapı olan Diyarbakır, sahabenin izzet ve şerefi ile bölgeyi yüceltmesine rağmen, sahabeye gereken ilgi gösterilmemiş, sahabenin izi topraklarımızdan silinmeye çalışılmıştır.” şeklinde konuştu.
Çok sayıda STK’dan oluşan Diyarbekir Fetih Platformu Koordinatörü İbrahim Gökdemir ise Diyarbakır’ın fethi esnasında şehir halkının can ve mal güvenliğine yönelik saldırı iddiaları, sadece asılsız ve menfi propagandalarının ürünü olduğunu belirterek, “ Sömürgeci güçler, işgal ettikleri ülkelerdeki halkların dil, din, gelenek ve yaşam tarzlarını tehlike sayıp asimile etme çabaları, işgal ile fetih arasındaki farklılığın en bariz göstergesi olmuştur. Şehri fetheden Müslümanlar, şehirdeki gayri müslim halkın örf, adet, din ve dillerine yönelik hiçbir müdahalede bulunmamış, hatta İslam’a girmek istemeyenler, günümüze kadar dinlerini ve dillerini muhafaza etmişlerdir. Kürtler, İslam ile tanıştıktan sonra tarih sahnesindeki etkinlikleri artmış, adeta İslam ile yeniden dirilişin sembolü olmuşlardır. İslam inancı ve bu inanç etrafında sergilenen İslam kardeşliği, Kürtler için birleştirici yeni bir kimlik niteliğini almış, aynı kardeşlik ruhuyla birçok yerde hâkimiyet kurup, yönetim kademelerinde söz sahibi olmuşlardır.” diye konuştu.
Gökdemir şunları söyledi: “ Diyarbekir şehri İslam’la müşerref olduktan sonra tarihin en büyük kazancını elde etmiştir. Son yıllarda sıkça yapıldığı üzere mübarek şehrimizin, asli değerleri olan nebiler, sahabeler ve evliyalar bilinçli veya bilinçsiz olarak görmezden gelinerek farklı ve maksatlı argümanlarla özelikle karpuz ile tanıtması, beldemize yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Bunu kasıt güderek yapmak ise kesinlikle ihanettir. Diyarbakır halkı İslam’la tanıştıktan sonra hiçbir zaman işgale uğramamıştır. Bu nedenle 27 Mayıs günü Diyarbekir’in fethi ve milli kurtuluş günü olmalıdır. Bunun için başta valiliğimiz olmak üzere, tüm siyasilere iş düşüyor.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz