2016’dan bu yana merakla takip ettiğimiz Netflix orijinali Stranger Things, 3. sezonu ile 4 Temmuz’da karışımıza çıkacak. Dizinin oyuncu kadrosunda Eleven karakteriyle Millie Bobby Brown, Mike karakteriyle Finn Wolfhard, Dustin karakteriyle Gaten Matarazzo, Lucas karakteriyle Caleb McLaughlin ve Will karakterini canlandıran Noah Schnapp yer alıyor. Eleven, Mike, Dustin, Lucas ve Will’in büyümüş hâllerini görebileceğimiz 3. sezonu merakla bekliyoruz.
Bildiğiniz gibi Hawkins kasabasında geçen hikaye, bu kasabadaki gizemli laboratuvarda yapılan deneyler ve bu deneylerin sonucunda paralel evrene açılan kapıdan geçenleri konu alıyor. İlk sezon da aslında bize tamamen bu olayların girişini yapıyordu. Hawkins’te yaşayan çocuklardan biri olan Will Byers bir gece eve dönerken ortadan kayboluyor. Annesi Joyce Byers oğlunu bulmaya çalışırken, devlet bunun üstünü örtmek istiyor ve sahte bir cesetle olayı kapatmaya çalışıyor. Upside Down olarak adlandırılan bu paralel evrene geçen Will ise hikayenin şanslı isimlerinden. Hem yaratıktan kaçmayı hem de evrenler arası annesiyle iletişim kurmayı başarıyor. Bu da Joyce’u oğlunu ne olursa olsun bulmak için güçlendiriyor. Hikayeye burada Will’in arkadaşları Mike Wheeler, Dustin Henderson ve Lucas Sinclair dahil oluyor. Üçlü arkadaşlarını ararken ise ana kahramanımız Eleven isimli ürkek bir kızla tanışıyor. Eleven’ın laboratuvarda test yapılan çocuklardan biri olduğu ve telekinetik güçlere sahip olduğu ortaya çıkıyor. İlk sezon Eleven güçlerini kullanarak Will’i Upside Down’dan bir şekilde kurtarıyor. Ancak hikaye ne yazık ki bununla sonlanmıyor.
İkinci sezonla gelen yeni karakterler İlk sezon sonunda Eleven ortadan kaybolurken Mike, Dustin ve Lucas da Will’i tekrar bulmanın coşkusunu yaşıyor. O sırada şehre yeni gelen Max ve abisi Billy ile işler değişiyor. Eleven’ın boşluğunu doldurarak ekibe dahil olan Max yeni arkadaşlarıyla yakınlaşırken, Billy de şehirdeki baskınlığını artırmaya başlıyor. Bu sırada Eleven’ın ise ona zarar gelmemesi için gözlerden uzak bir yerde şerif Jim Hopper tarafından saklanıp korunduğunu öğreniyoruz. Bu dönemlerde artık yavaş yavaş ergenliğe ulaşan Eleven, hem arkadaşlarını özlüyor hem de annesine ne olduğunu öğrenmek istiyor. İkinci sezon da aslında biraz bu çerçevede gidiyor. Eleven annesine olanları öğrenmek için evden kaçarken Will içinse işler dilediği gibi gitmiyor. Hala yaratıkla bağlantılı olduğu ortaya çıkan Will bu kez ölüme de fazlasıyla yaklaşıyor. Annesini bularak kendisine olanları öğrenen Eleven ise bu yolculukta kendi gibi deneyler yapılan bir başka genç olan Eight ile tanışıyor. Bu noktada farklı bir çevrede büyüyen ve kendine Kali diyen Eight, daha karanlık bir yola saparken, Eleven bu yolun kendisine göre olmadığına karar veriyor ve öfkesini bir şekilde kontrol etmeyi başarıyor. Hawkins’e geri dönen karakter ise bir kez daha Will’in kurtarıcısı oluyor diyebiliriz. Upside Down ile Hawkins arasındaki portalı kapatan karakterimiz yaratığın bu kez portalın öbür tarafında kalacağından emin oluyor. Ancak işler pek de öyle ilerlemiyor.
Bu sezon ise işler her zamankinden de karanlık bir havaya bürünecek diyebiliriz. Çünkü fragmanlara göre Eleven portalı kapatırken yaratık bir şekilde içeri sızmayı başarıyor. Bu noktada yeni bir beden aramaya başlayan yaratığın Max’in abisi Billy’i seçtiğini düşünüyoruz. Fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla tabii. Bir kez daha bu yaratıkla savaşmak zorunda olan karakterlerimizi ise hayli zorlu bir macera bekliyor. Artık çocuk olmayan ana ekibimiz içinde de dengeler değişirken hem hayata ayak uydurmaya çalışacak hem de düşmanı tamamen yenmeye odaklanacaklar.