Kortizol hormonu yaşamsal ve çok önemli bir hormondur. Gün içinde normal koşullarda bir ritm içinde salgılanır ve buna “Circardian ritm” denir. Akut bir streste salgılanan kortizol ve adrenalin hormonunun etkileri; kalp hızı ve kan basıncı artar, göz bebekleri genişler, kaslardaki kan akımı artar, karaciğerden glikoz serbestleşir. Akut stres geçtiği zaman tüm bu olaylar normal dengesine döner. Akut strese örnek vermek istersek; çok önemli bir sınava girmek, sevgilisi ile buluşup babasına yakalanma korkusu (bu devirde kaldıysa tabi !!), tehlikeli bir durum yaşayıp o durudan kurtulma çabası gibi…
Kronik streste de aynı hormonlar salgılanır ancak etkileri şiddetli ve yıkıcıdır. Kan basıncında artma, immun sistemde bozulma, doğurganlıkta sorunlar, kalp hastalıkları ve bağırsak sorunları (irritabl bağırsak, ülser, reflü vd) gelişebilir. Tabi bu kronik stresin tiroid bezi üzerinde de etkisi vardır. Öncelikle hipofizde tiroid hormonlarının sentezlenmesi emrini veren TSH hormonunu baskılar. Tiroid bezinde sentezlenen T4 hormonundan aktif hormon olan T3 e dönüşümü bloke eder. T3 yerine reverse T3 e dönüştürür. Yani hücre içine T3 hormonu yeteri kadar giremez. Yani kâğıt üzerinde hormonlar normal sınırlarda görünse bile, doku düzeyinde yeterli değildir. Bunun sonucunda da halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, kilo alma, uyku sorunları gibi pek çok belirti ortaya çıkar.
Kötü beslenme, vitamin mineral eksiklikleri kronik stres yanıta neden olur. Bu yönler düzeltildiği zaman sıra kişinin “sosyal stresini” kontrol altına almasına gelmelidir. Stres kontrolünün başarılamaması şikâyetlerin devam etmesine neden olur.
Peki neden biz kendi bedenimizde sürekli kortizol salgılatıyoruz ?
İstanbul’da 2-3 saat süren trafik çilesinden söz ediyoruz. Doğru tabi ama bunun nedenine baktığımız zaman şunu görebiliriz. Ortalama ömrün 70 olduğunu bunun bir bölümünün de çocukluk yaşlılık olduğunu kabul edersek 40 yıllık kısacık yaşamımızda hep mal mülk sahibi olmaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın hayat garantisi için belki de. Bu kadar talep olunca da gökdelenler dikilip duruyor böylece de 3 saat sürüyor güzel evlerimize ulaşmak. Yine bu kaosa neden olan insanoğlu..
Bedenimizde yaş almaya bağlı çizgilere çok üzülüyoruz, çareler arıyoruz. Bankadan kredi çekip çeşitli müdahaleler yaptırıyoruz bazılarımız. Aslında o çizgiler yaşanmışlıkları gösteriyor. Bu işlemleri yaptırsak bile “neden şurada çizgim çıktı” stresine girmeden yaptıralım.
Çocukluk ve ergenlik çağımda anneme hep sızlanırdım “neden biz bodrum katında oturuyoruz, neden evimizin eşyaları güzel değil” diye. Annem de bana “kızım evi olmayanlar var” derdi. Çok kızardım tabi, anlayamazdım. Bizler sabrımızı tevekkülümüzü kaybettik. “En önemli şey sağlık” desek de bunu kalben demiyoruz. Elimizde olanları değil, olmayanları görüyoruz.
Şık bir restoranda yemek yemeye ekonomik gücümüz yetmediği zaman üzülüyoruz, hâlbuki oralarda o çok lezzetli yemeklerde birçok katkı maddesi ve tatlandırıcı olduğunu unutuyoruz. İlla dışarıda yemek yemeliymişiz gibi daha ekonomik olan fast food tüketerek zehirliyoruz kendimizi.
Hepimiz interneti kullanıyoruz aslında, stresimizi arttıracak bilgiler yerine farklı bir bakış oluşturabiliriz. Sevdiğimiz bir türkünün veya şarkının bestecisinin hayatını okuyabiliriz. Bu bilgileri beyaz sayfalı bir deftere yazabiliriz. Veya ilk tarağı kim icat etti acaba diye sorup araştırabiliriz, yine defterimize yazabiliriz. Bu bize kendimizi çok iyi hissettirebilir ve farklılık katar. Bu bilgileri de çocuklarımızla komşularımızla paylaşabiliriz.
Yeşim Erbil
yerbil2003@yahoo.com