Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, bu akşam oynanacak Süper Kupa finali öncesi önemli açıklamalarda bulundu. Kılıç, statların siyaset yapılacak yer olmadığını öne sürdü ve Gezi protestolarını tribüne taşıyanların, bedelini ödeyeceğini söyledi.
İşte Zaman gazetesine konuşan Kılıç'ın söyledikleri...
Süper Lig’in başlamasına artık sayılı günler kaldı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, statlardaki tansiyonun artması halinde bunun bedelini kulüplerin ağır şekilde ödeyeceği uyarısını yaptı. Kulüp başkanlarının 40 gün konuşmamaları halinde polemiklerin biteceğine inanan Kılıç, sporculara verilen başarı ödüllerinin de yüzde 50 azaltılacağını kaydetti.
Sahalardaki şiddet ve Gezi eylemlerinin statlara taşınmak istenmesi, liglerin başlamasına az bir zaman kala spor kamuoyunu meşgul ediyor. Bir çağrı da Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’tan geldi. “Stadyumları şiddetin, siyasi gösterilerin merkezi hâline getirenler hukuki bedelini öder” diyen Kılıç, kargaşanın Türk futbolunu, kulüpleri ve yöneticileri bitireceği uyarısında bulundu. Yasadaki yaptırımların işletileceği, olaylar bitmedikçe elektronik biletin olacağı, spor savcısının göz açtırmayacağı bilgisini verdi. “Can yanabilir, radar var.” ifadelerini kullanan Bakan, kulüp yöneticilerine de sorumluluklarını “40 gün sussunlar, sporda polemik kalmaz” sözleriyle hatırlattı. Doping vakalarında antrenörlere de ceza getirileceğini belirten Kılıç, ödül miktarlarının yüzde 50 azaltılacağını, belirlenen ödülün tamamını alabilmesi için sporcuya ‘olimpiyat şampiyonluğu’ şartının getirileceğini açıkladı.
Gezi Parkı olaylarının tribünlere taşınması durumunda sporun ciddi zarar göreceğini öne süren Kılıç, “Futbol taraftarı arasına siyasi nifak sokanlar, bedelini öder. Kanunda bedeli neyse. Stadyumlar siyaset yeri değil. Kaldı ki, kulüp başkanı ve yöneticilerinin bilgisi dışında bu tür kitlesel eylemlerin yapılabilmesi mümkün değil. Statlarda güvenliğin sağlanması kulüplerin sorumluluğunda. Çakmak, taş, şişe nasıl girer?” dedi.
'Burası muz cumhuriyeti değil; yapan 24 saat içinde bulunur'
Gezi olaylarının çevreyi unutan bir duyarlılığa dönüştüğünü aktaran Spor Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Taraftar gruplarının arasına birileri sızmak isterlerse burası muz cumhuriyeti değil. 30 senedir terörle mücadele eden bir devletiz. Bir-iki, yaşanır. Üçüncüde kontrol altına alınır. Olayların arkasında kim var, tahrik eden kim, kulüpler nereye kadar içinde? Devlet, 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar. Polisle, yargıyla kimseyi korkutmuyorum ama bir eylem için senelerce men cezası almak, kulübü ve kendini ateşe atmak kimseye bir şey kazandırmaz. İnsanlar çocuklarını maça, cepheye mi korkusuyla gönderir hâle gelirse bu durum Türkiye’de futbolu, kulüpleri, yöneticilerini bitirir.”
'Kanun yeterli, uygulansın yeter, uyarıyorum statlarda radar var'
Kılıç, Sporda Şiddeti Önleme Yasası’nın tam manasıyla uygulanmamasını sorunun sebepleri arasında gösterdi. “Tahrikkâr konuşan kulüp başkanı bir yaptırıma maruz kalmayacak mı? Yayınlar, yazılar, kışkırtılan kitleler. Bir sorumluluk oraya çıkmayacak mı?” diye sordu. Spor savcısı, kamera ve elektronik bilet uygulamalarına da değindi. Sporun tepesindeki isim, “Kanunun uygulanacağını herkes bilecek. Temennim can yanmaması ama yanabilir. Uyarıyorum, radar var.” ifadelerini kullanırken ekledi: “Spor savcıları, müsabakaları yerinde izleyecek. Doğrudan görecek. Raporlar, görüntüler önüne gelecek. Kimin hangi koltukta oturduğunun tespiti için elektronik bilet uygulamasına geçiyoruz. Burada bir fişleme yok. Elektronik bilet tribünlerde yaşanan olaylardan çıktı. Olaysız bir sezon geçirebilirsek zannediyorum bir daha konuşulabilir. Elektronik bilet güvenlik, suç işleyeni bulmak ve bir daha stadyuma girmesini engellemek amaçlı.”
'Kulüp Başkanları 40 gün konuşmasın'
Rahat, güzel bir lig umuyorum. İyi transferler var. Kalite, rekabete yansımalı. Kulüp başkanları 40 gün birbirine cevap yetiştirmekten vazgeçsin, Türkiye’de spor alanında polemik konusu kalmaz. Bitmeyen bir kayıkçı kavgası var. Şu anki atmosferde kulüp başkanlarını bir araya getirsem ‘devlet çağırdı, geldik’ olur. Bu kafayla bir araya gelmemek lazım.
Deplasman yasağı
Deplasman yasağını kaldırabiliriz. Bakan, ‘kaldırdık’ dese biter. Ama, biz kaldırdığımızda kulüp yönetimi deplasmana gelen seyircisiyle ilişkisini kesecek, sahip çıkmayacak. İki olay çıktığında da ‘hesabını kaldıranlar versin’ diyecekler.
Üniversite uyarısı: Kimse hayatını karartmasın
Gezi eylemlerini üniversitelerde de deneyebilirler. İstediğimiz, öğrencilerin karşı karşıya gelmemesi. Birisi eğitim almama hakkını kullanmak istiyorsa bahçede oturur, boykot hakkını kullanır. Ama, amfide ders yapan öğrencinin hakkını kısıtlamaya kalkarsa devlet gereğini yapar. Eylemciler, eyleme katılmayanların bu hakkını kısıtlayamaz. Çağrım şu: Kimse hayatını karartmasın, geçmişine sabıka kaydı düşürmesin.
Dopingde antrenöre de ceza
Son 2-3 yıl içerisinde artan doping değil. Çok sık numune alındığı için sporcu yakalanıyor. Sporcu yakalanmasa da, zehirle madalya kazanacaksa kazanmasın. Halter bu adımı attı, atletizm de atacak. Bu ülkenin imajını, zehir tacirlerinin eline bırakmayız. Bazı federasyonlara soruşturma gelebilir. Üzerinde çalıştığımız bir düzenleme var. Doping yakalatan sporcunun antrenörü de bedel ödesin. Bir sporcu dopingliyse ya antrenörüyle danışıklı almıştır ya da sporcusuyla ilgilenmiyordur.
Ödüller yüzde 50 azalacak
2004 yılında ödül yönetmeliği çıktı ama bir madalya patlaması yok. Bir sporcu olimpiyatta altın madalya alınca 2 bin altın bedeli ödül veriliyor. Evlerini arabalarını almış, hesabına 1-1,5 milyon dolar yatmış, tek müsabakayla hayatını garanti altına almış, beklentisi kalmamış gençler çıkıyor karşımıza. Tek seferde yüksek ödül sporcudan bekleneni berhava ediyor. Ödülleri asgari yüzde 50 indiriyoruz. Antrenörlerinkini bir miktar artırıyoruz. Ödülleri olimpiyatlara entegre ediyoruz. Belli bir oranı peşin alsın, kalanı olimpiyat şampiyonu olunca.