Suda doğum nedir, nasıl yapılır?

Günümüzde adını sıklıkla duyduğumuz ama uygulamaya gelince insanların biraz çekindiği bir yöntem suda doğum. İnsanların suda doğumdan çekinmelerinin temelde iki sebebi var:

Birincisi, ilk duyulduğu günlerden beri ünlü isimlerle anılması ki bunun halk arasında yüksek maliyet gibi bir anlamı var.

İkinci sebebi ise bebeğin suya doğmasının boğulma riskini de beraberinde getirdiğinin düşünülmesi.

Suda doğum, normal doğum ya da sezaryene alternatif gibi düşünülse de aslında normal doğumun bir çeşididir ve bu pek az insan tarafından bilinir. Adından da anlaşılacağı üzere doğum, normal yollardan ama su içinde gerçekleşir.

Suda doğum, ilk defa Fransa’da 1900’lü yıllarda bir kaza sonucu olmuştur, yıllar sonra da doğum uzmanları tarafından hayata adapte edilmiştir. Çeşitli devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde ekibin, ünitenin ve düzeneğin olduğu yerde suda doğum yapılabilir. Yurt dışında bu yöntemi evlere adapte eden ve düzenek hazırlayan çeşitli ekipler bile mevcuttur.

Suda doğum son zamanlarda iyice yaygınlaştı ve ünlü isimlerin doğum yöntemi olmaktan çıktı. Her sosyal gruptan insanın tercih edebileceği bu yöntemin maddi niteliğinin de sanıldığı gibi diğer yöntemlerden çok yüksek olmadığını söyleyelim. Normal doğumun bir çeşidi olduğunu söylediğimiz bu yöntem, doğru adres bulunduğunda normal doğumla aynı fiyata gerçekleşir ve doğru olan da budur.

Bebek şaşırtıcı bir biçimde doğduktan sonra suda küçük bir tur atıyor denebilir. Bebek, suda doğumda boğulmaz. Yeni doğanda ilk refleks olan solunum refleksi, doğum kanalından çıktıktan sonra başlar. Ama bebek, anne rahmindeki suyla aynı ısıdaki başka bir suya geçiş yaptığında o ilk solunum refleksi uyarılmamış olur ve nefes alma başlamaz. Ta ki annesinin göğsüne yatırılana kadar. Bu arada nefes almadığı için, bebeğin su yutma gibi bir tehlikesi kalmamış olur ve boğulma gibi bir şey olmaz.

Tahmin edildiği üzere ılık suyun gebeyi rahatlatması amaçlanır, bu rahatlık ağrının daha az hissedilmesini sağlar, daha az ağrıyla doğum gerçekleşmiş olur. Suyun derecesi vücut ısısına yakın olmalıdır ve bu da 34-36 derecedir. Bu sıcaklık termometre ile denetlenir. Suyun sıcaklığı bebeğin nefes almasını etkiler. Suda doğumlarda suyun sıcaklığı annenin sıcaklığına çok yakın olarak tutulur ve burada amaç, suda doğan bebeğe farklı bir ortama doğmadığını hissettirmektir.

Gebe suyun içinde kendisini gevşemiş, daha rahat ve daha mutlu hisseder. Özellikle suyun ısısı vücut ısısına yakın olduğu zaman bu mutluluk daha da artar. Hepimizin bildiği gibi su, özellikle ılık su aynı zamanda vücut ağırlığımıza da iyi gelir, kaslar gevşer ve mutluluk verir. Eğer daha sıcak olursa sıcak suyun yarattığı halsizlik, bitkinlik, elinin kolunun kalkmaması gibi durumlar doğum sürecinde istenmeyen olaylardır ki bu durum rahmin kasılmasını da azaltacağı için baştan doğumu uzatmış ya da bloklamış oluruz. Soğuk su ise gebenin hiç tercih etmeyeceği , suda doğumun amacına aykırı olan, rahatlamayı önleyen bir durumdur ve tercih edilmez.

Gebe en uygun zamanda havuza alınmalıdır. Erken girişi beraberinde erken yorulmayı da getireceği için tercih edilmez, geç girdiğinde de amacını yitirmiş olur. Doğumda düzenli kasılmaların olduğu ve rahim ağzının 4-5 cm olduğu zaman, havuza alınma için doğru zamandır ve bu zamanda gebe rahatlıkla havuza alınabilir.

Sıcaklığı ayarlanmış su musluk suyu olabilir. Gebenin beklemesi bebeğin çıkacağı vajen dokusunun esnekliğini artırır. Böylece dikişli doğum, yani o bölgelerin genişletilmesi için gerekli kesme işlemi (epizyotomi) yapılmaz.

pudra.com'da yer alan habere göre; Hekim gebeye bu konu hakkında tüm bilgileri anlatır ve suda doğum için bir engel olup olmadığına karar verir. Eğer engel yoksa doğum öncesinde annenin suya alışması için bir süre suda bekletilebilir, bağırsakların boş olması sağlanır ki bu lavmanla yapılabilir.

Genel anestezinin etkisiyle bebekte olabilecek olan yan etkilerden kurtulmuş olunur ya da doğum çok rahat olabileceği için bebek strese girmeden dünyaya gelmiş olur.

Annede hipertansiyon ve diyabet varsa,

Gebe özellikle derin suda uzanmalıdır, su gebenin karnını tamamen örtmeli ve göğüslere kadar çıkmalıdır. Karnı dışarıda bırakan suda doğumun çok fazla faydası olmaz.

Gebe suda yatar, uzanır, dizlerinin üzerinde durabilir, diz dirsek pozisyonunda durabilir, çömelebilir ve sağa sola her türlü yöne hareket edebilir. Suya aldığımız gebelerin ağrıları dayanamayacakları kadar fazlaysa ve hekim uygun görürse ağrı kesici ilaçlar veya anestezi kullanılabilir.

Gebe suyun içindeyken bebeğin kalp atışları ağırlıklı olarak takip edilir ve doğum ağrılarının şiddeti ve sıklığı doktor tarafından takip edilir. Her şey yolundaysa bebek, suyun içerisine doğurtulur.

Bebek doğduktan hemen sonra uygun pozisyon yaratılarak annesinin göğsüne konur, bir sonraki aşama göbek kordonunun kesilmesi ve eşin (plasenta) çıkarılmasıdır. Anne havuzdan çıkarılır, doğum masasına alınır, eşin çıkması sağlanır, aynı zamanda herhangi bir yırtık varsa tamir edilir.

Gebe havuzun içindeyken çeşitli nedenlerden dolayı strese girerse, ağrıya dayanamıyorsa ya da bebekle ilgili ters bir durum olduysa doktoru gebeyi hemen havuzdan çıkartıp diğer yöntemlere başvurabilir.

Şunu unutmamak gerekir ki suda doğum epiduralli doğum gibi tamamen ağrısız bir doğum olmayabilir ve bu hekim tarafından dile getirilmeli, gebeye mutlaka anlatılmalıdır.

Sonuç olarak her gebe farklıdır, her gebenin gebelik süreci de farklıdır. Bu yüzden doğumun hangi yöntemle gerçekleşeceği anne adayının da fikri ve isteği göz önünde bulundurularak gebelik şartlarına uygun biçimde, gebeliği takip eden kadın doğum uzmanı tarafından belirlenmelidir.