HABER

Süleyman Aslan'ın avukatı: Reza Zarrab'ın açıklamaları yüzünden Türkiye'ye...

ABD’nin New York kentinde süren ‘ABD Hakan Atilla’ya karşı’ davasında, Reza Zarrab ifade vermeye devam ediyor. Zarrab, geçen 3 günde verdiği ifadelerde İran ile ilişkili işlemlerin Halk Bankası’nda yapılması için eski genel müdür Süleyman Aslan’a rüşvet verdiğini iddia etti. Süleyman Aslan’ın avukatı Prof. Ersan Şen'e göre, Reza Zarrab'ın mahkemedeki açıklamalarından hareketle Türkiye'deki dava tekrar açılamaz.

Süleyman Aslan'ın avukatı: Reza Zarrab'ın açıklamaları yüzünden Türkiye'ye...

17-25 Aralık sürecinde Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları içinde 4.5 milyon dolar civarı para bulunduğu öne sürülmüş; Aslan o paraların ‘yardım parası’ olduğunu söylemiş ve 14 Şubat 2014’te tahliye edilmişti. Peki Zarrab’ın iddiaları ne anlama geliyor? Türkiye’de takipsizlik kararı verilen dava yeniden açılabilir mi? Süleyman Aslan şimdi nerede? Habertürk'ten Kübra Par'ın, Süleyman Aslan’ın avukatı Prof. Ersan Şen’le yaptığı röportaja göre, "Zarrab’ın ABD’deki ifadelerinden hareketle Türkiye’deki dava yeniden açılamaz."

İşte o röportajdan öne çıkan satırlar:

"ZARRAB’IN ABD’DEKİ İFADELERİNDEN HAREKETLE TÜRKİYE’DEKİ DAVA YENİDEN AÇILAMAZ"

ABD’de görülen davada Reza Zarrab’ın sanıklıktan tanıklığa geçmesi, Türkiye için ne anlam ifade ediyor?

Zarrab’ın sanıklıktan tanıklığa geçmesi meselesinin esasında Türk hukukunda karşılığı yok. Çünkü bizde savcı pazarlık yapmak suretiyle, “Ben bu davada bu kişiyi tanık olarak dinleteceğim, sanık olarak yargılanmasını istemiyorum” diyemez. Bizde etkin pişmanlık vardır ama yetki mahkemededir. ABD’de ise savcı ile Zarrab, avukatı huzurunda bir anlaşmaya varmış gözüküyor. Burada bu tanıklığın doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlayan bir tarafı yok. Çünkü biz Uluslararası Adalet Divanı’nda veya BM’nin İran meselesinde tatbik ettiği herhangi bir kısıtlamayı ihlal ettiği iddiasıyla itham edilen bir ülke değiliz. Bu şahsın tanıklığının Türk hukukunda da bağlayıcı bir tarafı yok. Türkiye’de bitmiş bir yargılama var. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nde İran ticareti ve yaptırımları konusunda 16 Ekim 2014 tarihinde verilmiş bir takipsizlik kararı var. 63 sahifeden ibaret bu karara da bakılıp süreç ona göre değerlendirilmelidir. Türkiye’deki yargılamanın yeniden açılması yeni delil, etkili delil ve sulh ceza hâkimliğinin izniyle mümkün olabilir. Ancak bizde “Suçu kabul ediyorum” baskısı olamayacağı için verdiği ifadenin burada hukuki bağlayıcılığı yoktur, dikkate alınacağını da düşünmüyorum. Özetlemek gerekirse, Zarrab’ın orada ceza tehdidi altında ifade vermesi ve bu şekilde bir usulün bizde olmaması nedeniyle burada “Yargılama sürecini tekrar açalım” denilemez.

“Zarrab’ın ABD’deki ifadelerinden hareketle, burada takipsizlik kararı verilen davanın yeniden açılma ihtimali yok” diyorsunuz, doğru mu anladım?

Ben, olmayacağını düşünüyorum. Olmayacağını düşünme sebebim, ABD’nin delillerin oraya taşınmasında usule uygun hareket etmemesi ve dediğim gibi Zarrab’ın ceza baskısı altında tanıklık yapıyor olmasıdır. ABD Reza Zarrab’a bu deliller üzerinden baskı yapıyor ama deliller oraya usule uygun götürülmedi. Türkiye Cumhuriyeti’nden bu belgeleri nasıl götürdünüz? Aramızda Adli Yardım Sözleşmesi’nin 20 ve 21’inci maddeleri var. Bunların ne şekilde Türkiye’den alınacağına dair sözleşme var. Ayrıca o delillerin burada hukuka aykırı olarak elde edildiği savcılık kararlarına geçti. ABD hukuk sisteminde usule uygun toplanmayan deliller sanık aleyhinde kullanılamaz. Bunu nasıl aşacaklar? O delilleri nasıl muteber hale getirecekler?

Ama “Milli menfaatlerimiz açısından ABD’nin bu yaptıklarına kesinlikle karşı çıkalım, fakat ortada milyonluk rüşvet iddiaları var. Burada da bunlarla ilgili soruşturma açalım, toplum vicdanını rahatlatalım” de düşünenler de var...

Bu soruşturma zaten yürütüldü. Bu soruşturmalarda uygulanan usulsüzlükler her şeye mani oldu. Ama bunların başlangıcı 2007’lere dayanıyor. O zaman sessiz kalırsan, önünü açarsan, o senin başbakanını da dinler. Eğer hukuk varsa eğilip bükülmemeli ama herkese uygulanmalı. Zaten Türkiye’nin ana sorunlarından birisi bu. Siz kuralları doğru dürüst koyacaksınız ama kişiye göre uygulamayacaksınız. Hukukun üstünlüğü budur. Ama ‘Türkiye Cumhuriyeti bu ticareti yapmalı mıydı?’ konusunu tartışabiliriz. Ben yapılması gerektiğini söyleyenlerdenim.

"O PARALAR SÜLEYMAN ASLAN’A İADE EDİLMEDİ"

Türkiye’de o günlerde görülen davaya geleceğim ama önce şunu sorayım; siz o dönem Süleyman Aslan’ın avukatıydınız. Hâlâ avukatı mısınız?

Vekâletnamem var ama şu an aktif bir işini takip etmiyorum.

Bu sizin tercihiniz mi, onun mu?

Bu bir tercih değil. Ben bu işe 17 Aralık 2013 tarihi gecesi sabaha karşı girdim ama Süleyman Aslan’ın veya bir yakınının davetiyle değildi. Beni çağıran, Halk Bankası yönetimiydi. Gittiğimde şahsın ev ve işyeri araması bitmişti, polisler henüz çıkmamıştı. Kendisini orada değil, götürüldüğü emniyet binasının nezarethanesinde, zannediyorum 18 Aralık 2013 gecesi 01.30- 02.00 sıralarında gördüm. Öncesinde tanışmıyorduk. Bu işle sınırlı olarak avukatlığını yaptım.

"ŞU AN NEREDE, BİLMİYORUM"

Zarrab’ın ABD’de yargılandığı bugünlerde Süleyman Aslan sizinle irtibata geçti mi? Nerede olduğunu biliyor musunuz?

Avukatlık Kanunu sınırları çerçevesinde konuşmak durumundayım; irtibata geçmedim, nerede olduğu konusunda da bilgim yok. Bağlantımız, o dosya kapandıktan sonra bir müddet meseleyi değerlendirmenin ötesinde devam etmedi.
Halk Bankası Genel Müdürlüğü görevinden alındıktan sonra Halk Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine geçmişti. Sonra da Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu.

En Çok Aranan Haberler