BİZE ULAŞIN
Adana Aladağ'da yurt yangını facia ile sonuçlanırken, 12 kişi öldü, 22 kişi ise yaralandı. Yaşanan yangının ardından çeşitli iddialar ortaya çıkmaya başladı. Önce, yurdun yangın merdivenlerinin kapalı olduğu ortaya çıkarken, çocuğundan haber alamayan bir babanın feryadı dikkat çekti. Aladağ'da yangın çıkan yurdun Süleymancıların yurdu olduğunu belirten baba, devlet yurdunun yıkıldığını ve çocuklarının buraya yerleştirildiklerini söyledi. Yangının ardından çeşitli basın kuruluşları ise haberi, "Süleymancıların yurdunda yangın" şeklinde servis etti.
"BURASI SÜLEYMANCILARIN YURDU"
Süleymancıların yurdunda yangın iddiası haber ajanslarının abonelerine servis ettiği görüntülerin ardından ortaya çıktı. DHA muhabirinin "Siz gördünüz mü, nasıl oldu?" sorusuna endişe ile çocuğunun bulunmasını bekleyen bir babadan yanıt geldi. Yangında çocuğunun kayıp olduğunu söyleyen baba, "Benim çocuğum kayıp. Burası Süleymancıların yurdu. Yurdu yıktılar, buraya yerleştirdiler." ifadelerini kullandı.
ALADAĞ'DAKİ YURT YIKILDI
8 Temmuz 2016'da AA'nın servis ettiği haberde Aladağ Belediye Başkanı Mustafa Akgedik, "Aladağ Belediye Başkanı Mustafa Akgedik, Sinanpaşa Yatılı Bölge Ortaokulu Müdürlüğü'nün yıkılan 160 kişilik yurt binasının yerine inşa edilecek 300 kişilik öğrenci pansiyonun ihalesinin, 11 Temmuz'da gerçekleştireceğini bildirdi." ifadelerini kullandı. Bu yurdun yerine 300 kişi kapasiteli bir öğrenci pansiyonu yapılacağını söyleyen Akgedik, "11 Temmuz'da, İller Bankası tarafından yapılacak ihale sonucunda herhangi bir aksilik olmazsa, pansiyonun inşaatı Ağustos veya Eylül içerisinde başlayacak." şeklinde konuşmuştu. Sözü edilen inşaat 2 Kasım 2016'da başladı.
SÜLEYMANCILAR KİMDİR?
1920 yılında Süleyman Hilmi Tunahan'ın Daru'l-Hilafeti'l-Aliyye medresesinde öğretmenliğe başladı ancak 1924'de Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkarılması ile medrese usülü eğitim yasaklandı. Tunahan öğretmenliği bırakmasının ardından İstanbul vaizliğine atandı. Ancak medrese eğitiminde vazgeçmek istemeyen Süleyman Hilmi Tunahan, Gedikpaşa ve Lüleburgaz gibi yerlerde topladığı talebeleri işçi olarak gösterdi ve onlara dersler vermeyi sürdürdü. Ancak bu faaliyetleri nedeniyle 1939'da üç gün, 1944'te ise sekiz gün gözaltında tutuldu. 1943 yılında vaizlik yetkisi elinden alındı. 1949 yılında ise Kur'an kurslarının açılmasına yasal olarak izin verilmesinin ardından 1951'de Süleyman Hilmi Tunahan, Çamlıca'da ilk Kur'an kursunu açtı ve eğitimlerini burada sürdürmeye başladı. Tunahan, Müderrisler Cemiyeti'nin kaldırılması üzerine bir araya gelen 520 müridle toplanarak, orada hazır olan herkesin, memleketin her tarafında bir-iki öğrenci okutmak suretiyle dîni öğretmelerini öğütlemiştir.
Kökenleri, 14. yüzyılın ikinci yarısında kurulmuş olan Nakşibendîlik'in Hindistan ve Pakistan'da yaygın olan Mûceddidî koluna kadar uzanır. Erenköy, Işıkçılar, İskenderpaşa, İsmailağa, ve Menzil cemaatlerinde olduğu gibi Süleyman Hilmi Tunahan'nın silsilesi de Nakşibendi şeyhlerinden Şâh Ghulam Ali Dehlevî'ye bağlanır. Türkiye'de yaygın olan diğer Halidiye kollarından farklı olarak, Süleyman Hilmi Tunahan'nin mürşidi olan Selahüddin İbn-i Mevlana Siracüddin, Nakşilikten daha ziyâde Hindistan ve Pakistan'da yaygın bir kolu olan Mûceddidî dalının temsilcisi Ebû Saîd Sâhib Mûceddidî'nin torunu Muhammed Mazhar İş’an Can-ı Canan'ın müridiydi.
Süleymancılar'ın yurtdışında birçok ülkede faaliyetleri vardır. Yayın organları İnsan ve Hayat, Çamlıca Çocuk, Yedikıta dergileri ve Çamlıca Yayınları'dır. Birçok ülkede de dernekleri bulunmaktadır.
