Yazı: Yazgülü Yüksek / fotoğraflar: Yusuf Aslan
Elle yazılarak çoğaltılan kitaptır yazma. İlk yazmalar papirüs, daha sonra parşömen üzerine yukarıdan aşağıya sütun halinde yazılır, rulo yapılarak saklanırdı. Bugünkü kitapların ilk biçimi olan dörde katlanmış sayfalar üstüne yazılması 3. ve 4. yüzyıllarda ortaya çıktı. Yazma kitap, zahmetli bir çalışmanın ürünü olduğu için hem Batı hem de Doğu uygarlıklarında çok değerli sayılırdı. Kitaplar çoğu zaman altınla ve değerli taşlarla bezeli kapaklarla ciltlenir, içine minyatürler eklenir, tezhip edilerek (yaldızla süsleme) zenginleştirilirdi. Doğu’da yazmaların üretilmesi için saraylarda nakışhaneler olurdu. Osmanlılarda yazma kitaplar 18. yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürdü.
İstanbul’un Fatih ilçesi, değerli yazma koleksiyonlarının yer aldığı önemli bir araştırma kütüphanesini barındırır: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi. Fas’tan Hindistan’a, Belgrad’dan Orta Asya’ya, Kazan’dan Yemen’e dek uzanan geniş coğrafyada bin yıldan bu tarafa yazılan, ciltlenip kitap haline getirilen yazma ve Arap harfli matbu eserlerin önemli kısmı Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir arada bulunur.
Süleymaniye Külliyesi’nin yapım aşamasında Mimar Sinan’ın bir kütüphane tasarladığı planlardan anlaşılmamakla birlikte müderrisler için saraydan getirilen bir miktar kitap, bir kütüphaneci ve kâtibin bazı kayıtlarda yer alışı, kuruluş aşamasındaki çekirdek kütüphaneyi işaret eder. Gerçek anlamda ilk kütüphane, cami içinde parmaklıklı özel bir bölümde 1751-1752 yıllarında oluşturuldu. Daha sonra İstanbul’un çeşitli semtlerinde mevcut kütüphanelerdeki kitapların bir araya toplanmasıyla 1918 yılında Süleymaniye Umumi Kütüphanesi ortaya çıktı. Kütüphane bugün Süleymaniye Külliyesi’nin birinci ve ikinci medreseleri (Medrese-i Evvel, Medrese-i Sani) ve sıbyan mektebinden meydana gelen bölümlerde yer alıyor.
Süleymaniye Kütüphanesi, Türk - İslam kültürünün ana kaynaklarından yazma ve Arap harfli matbu eserleri barındırıyor. Burada, hayırsever kişilerin yanı sıra Fâtih, Hamidiye, Sultan Ahmed, 1. Mahmud tarafından kurulan Ayasofya ve Lâleli gibi padişah kütüphanelerinin de bulunduğu toplam 152 koleksiyon mevcut. Kütüphanede cilt, tezhip, minyatür, hat ve ebru gibi geleneksel sanatların en güzel örneklerini görebilmek mümkün. Bu eserler içerisinde tarihi çok eski, müellif hatlı (yazarın kendi el yazısı), dünyada tek nüsha veya sultanlara ithaf edilmiş çok değerli yazmalar da var.
“Tanrı bir kanadı Batı’da, bir kanadı Doğu’da bir melek yaratır. Biri nurdan, diğeri karanlıktan oluşan cihan üzerindeki meleğin elinde iki örtü vardır. Nur örtüsünü sağ elinde, karanlık örtüsünü sol elinde tutar. Gündüz olduğunda sağ elindeki örtüyü açar ve bu örtü dünyaya yayılır. Sol elindeki karanlık örtüyü açtığı vakitse gece olur.”
Hikâye, bir örneği Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Ahval-ı Kıyamet adlı anonim eserde geçer. Bu el yazması kitap, kıyamet alametleri hakkında bilgi; hadis ve ayetlerden alıntılar yaparak dini öğütler verir. Eski Anadolu Türkçesi ile sade bir dilde yazılan eser, 16. yüzyılın sonuna tarihleniyor.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Nezihe Seyhan, Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki minyatürlü yazma eserler için 1991 yılında bir katalog hazırlamış. Türkçe eserlerden özet anlatımlara da yer veren katalog, oldukça yararlı bir kaynak. Ahval-ı Kıyamet’te geçen diğer ilginç hikâyeyse şöyle:
“Ye’cüc ve Me’cüc iki karış boyunda bir karış eninde iki padişahtır. Bunların askerlerinin sayısı Muhammed ümmetinin bin katıdır. Bunlar bölük bölük ortaya çıkarak tüm suları içip her şeyi hatta balıkçıları bile yer. Sakalı olmayıp ancak bıyıkları olan bu yaratıkların kulakları topuklarına kadardır. Yatacakları zaman birini döşek, diğerini yorgan yaparlar. En zayıfları bile çok ağır taşları taşıyabilir. Dişileri, erkek ve dişi olmak üzere en az bin ikiz doğurur. Bunlar ortaya çıktıktan üç yıl sonra dünyayı tutarlar. Buna işaret olmak üzere doğudan batıya bir yılda giden ok atarlar.”
Tüm bu değerli eserlerin özenle saklanması, arşivlenmesi, onarılması büyük emek istiyor. Kütüphanede 1950’de kurulup 1957’de İstanbul Bölge Mikrofilm Merkezi haline getirilen serviste beş bin civarında mikrofilm toplanarak önemli bir arşiv oluşturuldu. Üzerlerinden uzun zaman geçmesiyle yapraklarında oksitlenme ve mantar oluşan, böceklerce tahrip edilen veya kötü kullanımdan ötürü zarar gören yazmalar, cilt ve patoloji servisi tarafından onarım gördü. Bu servis, günümüzde Konservasyon ve Araştırma Merkezi adında, Süleymaniye Kitap Şifahanesi binasında çalışmalarını sürdürüyor.
Fotoğraf: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Arşivi