Suudi Arabistan'da Kabe'de tavaf alanı genişletme çalışmalarında kullanılan vincin devrilmesiyle 8'si Türk 107 hacı adayının hayatını kaybetmesinin ardından İzmir'de yaşayan ve olaya tepki gösteren Avukat Senih Özay, gazeteci Feyzi Hepşenkal ile işadamı Mehmet Soyer, sorumluların bulunması için uluslararası alanda çalışma başlattı.
Senih Özay ve arkadaşları, hem Birleşmiş Milletler (BM) hem de UNESCO nezdinde soruşturma başvurusunda bulundu. Eğer başvurulardan sonuç alınamazsa uluslararası hukuk zorlanacak.
Kabe'de tavaf alanın genişletme çalışmaları sırasında yaşanan vinç kazasında 8'si Türk olmak üzere 107 hacı adayı hayatını kaybetti, 238 hacı adayı ise yaralandı. Vincin yanlış konumlandırılması ve şiddetli rüzgardan kaynaklanan kaza sonrasında, birçok kurumdan da Kabe'deki aşırı inşaat çalışmalarına tepki gösterildi.
KABE'DE ÖNCEKİ YILLARDA DA BİRÇOK KEZ KAZALAR OLMUŞTU
-1987: İranlı hacılara, Suudi güvenlik güçleri ve bedevi aşiret üyeleri müdahale etti, 402 kişi öldü, 649 kişi yaralandı.
-1989: İki bombalı saldırıda bir hacı öldü , 16 kişi yaralandı.
-1990: Yaya tünelindeki izdihamda 426’sı Türk, 1426 hacı öldü.
-1994: Şeytan taşlamadaki izdihamda 270 hacı öldü, 7’si Türk’tü. -1997: Mina’da çadırlar yandı, 343 kişi öldü.
-1998: Bir köprüde yaşanan izdihamda 180 hacı yaşamını yitirdi.
-2001: İzdihamda 35 kişi yaşamını yitirdi.
-2004: Şeytan taşlarken izdihamdan 270’e yakın kişi öldü.
-2006: Şeytan taşlamada 350’ye yakın hacı yaşamını yitirdi.
BİR TEPKİ DE İZMİR'DEN
Kabe'deki kazaya bir tepki de İzmir'de oturan Avukat Senih Özay, İZFAŞ eski genel müdürü ve gazeteci Feyzi Hepşenkal ile işadamı Mehmet Soyer'den geldi. Olayı, Birleşmiş Milletler, UNESCO ve hukuk boyutlarıyla inceleyen üç kişi, daha sonra da olayı uluslar arası boyuta taşımak için çalışma başlattı.
Avukat Senih Özay ve arkadaşları, hazırladıkları dilekçeleri, hem UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz aracılığıyla UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova'ya hem de Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Kamal Malhotra aracılığıyla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a gönderdi.
Başvuruyu yapanlardan işadamı Mehmet Soyer, insanlık adına böyle bir çalışma yaptıklarını, ortak hareketle de bu işi uluslararası boyutta anlatmak istediklerini söyledi. Soyer, "Şehirlerin uyumu, insanların yaşamındaki gelişmeler, kentlerdeki yaşam gibi konular konuşulduğu sırada Kabe'deki kaza gündeme geldi. Kabe'de büyük inşaatlar sonunda İslam aleminin merkezi olan böyle bir yerdeki sıkıntıyı gündeme getirdik. Ülkemizde buna duyarlı olduğunu söyleyen iktidar varken, maalesef bu olayların yaşandığı halde ciddi reaksiyonların çıkmamasından dolayı bu konuya değinmeye karar verdik" dedi.
Vince düşen yıldırım böyle görüntülenmişti
Gazeteci Feyzi Hepşenkal da, "Kabe meselesinde dikkat etmek gereken sıkıntılı durum, süreç var. İnşaat meselesi kabus gibi birşey. Fotoğraflara bakınca Kabe gibi kutsal bir alanın etrafının böyle inşaatla çevrilmesi ve boğulmasıyla, insan kendisini kabul edilemez nokta buluyor. Dünyada korumaya alınan alanlara baktığımıda bir yığın kutsal yer var. İslamiyetinin kurucusu olan peygamberimizin bunduğu yer korumayı hak etmiyor mu? Müslüman sıfatını kalın kalın çizenler, bu korkunç tabloya neden ses çıkartmıyorlar. Kabe bugünde bu halde mi olmalıydı? Yoksa etrafı açık, ferah kendisine gıbtayla bakılan yer mi olmalıydı. Bizim işaret ettiğimiz temel nokta bu. Bütün dünya başta islam dünyasını harekete geçmeye ve Suudi Arasbistan'a baskı yapmaya çağırıyoruz" dedi.
HUKUKSAL MÜCADELE VERİLECEK
Olayı eğer bu müraacatlarında sonuç alamadıkları takdirde süreci, uluslararası mahkemelere taşıyacaklarını anlatan Avukat Senih Özay ise, "Birleşmiş Milletler'in eğitim, bilim ve kültürden sorumlu kurumu UNESCO'nun dünyadaki kültürel mirasları korumaya yönelik çabaları her türlü takdirin ötesindedir. Yine de eksik kalan bazı yönleri vardır ki, bunların başında İslamiyet'in kurucusu Hazreti Muhammed'in (s.a.v.) kabrinin bulunduğu Suudi Arabistan'ın Mekke şehrindeki Kabe alanının koruma altına alınmış olmamasıdır" dedi.
Dünya'da UNESCO tarafından korumaya alınmış dinen kutsal yerlerin olduğunu da vurgulayan Avukat Senih Özay, "Kenya'daki Lamu Şehri, Hindistan Bodh Gaya'daki Mahabodi Tapınağı, İran'daki Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili`nin Turbesi, İsrail Hayfa'daki Kutsal Yerler ve Batı Galilee, Japonya Nikko'daki Tapınak ve Mabetler, Kuzey Kore'deki Koguryo Krallığı'nın Mezarları, Almanya'daki Speyer Katedrali, ABD'deki Monticello ve Virginia üniversiteleri, Avusturya'daki Schönbrunn Sarayı ve Bahçesi, İngiltere'deki Londra Kulesi, Bulgaristan'daki Rila Manastırı, Danimarka'daki Kronborg Kalesi, Fransa'daki Fontenay Sistersiyan Manastırı, Uganda Kasubi'deki Buganda Kraliyet Mezarı ve daha onlarca yer koruma altında olacak ama müslümanların en kutsal mabedi ile çevresi her türlü müdahaleye açık bırakılacak. Buna hayır diyoruz. Bu durum asla kabul edilemez. O nedenle başta Birleşmiş Milletler ve UNESCO olmak üzere, dünya ulusları ve devletlerinin bu kötü gidişi derhal önlemesi kaçınılmazdır" dedi.
Korkunç kaza böyle görüntülendi
Özay, başvuruları sonrasındaki gelişmelere göre, Suudi Arabistan İmar ve Çevre Bakanlığı'na, Mekke Valiliği'ne, Mekke Belediye Başkanlığı'na, Kabe çevresi inşaatlarının en yüksek müteahhidi ile alakalı taşeronlarına karşı idari, icrai, adli davalarla hukuksal mücadelelerini sürdüreceklerini anlattı.