Türkiye geçen hafta vahşet dolu bir haberle uyandı güne. Sakarya’da hamile bir kadın tecavüze uğrayıp öldürülmüştü. Olayın vahşeti bununla sınırlı kalmıyordu. 10 aylık bebeği de kendisiyle beraber vahşice katledilmişti.
Kadın ve bebeğinin başı taşla ezilmişti. Ve aslında olayın en önemli ayrıntısı, o kadın bir mülteciydi. Suriye’deki savaştan kaçıp ailesiyle birlikte ülkemize sığınmıştı. Henüz 20 yaşında genç bir kadındı ve ismi Emani Arrahman’dı.
Olayın arka planında bir kadın daha vardı katil zanlısı iki kişiden birinin eşi. Eşi ise olaydan sonra kocasından boşanmayı istediğini açıkladı.
“Ben böyle bir caninin ortadan kaçıp kaybolmasını beklerdim. Evdeyken telefon geldi. Polis arıyordu. Komşu olduğumuz için beni ve eşimi ifadeye çağırdılar. Ayrı yerlerde ifade verdik. Olay ortaya çıktıktan sonra şok geçirdim. Böyle bir caniden ilk işim boşanmak. Çocuğum için babası öldü. Hayatımda böyle biri olmayacak. Zaten başka bir cinsel saldırı olayından cezaevinde yattığını bilsem evlenmezdim. Artık çocuğumla kendi başıma ayakta durmaya çalışacağım. En büyük isteğim, o caninin soy isminden kurtulmak.”
Bu olaydan sonra katil zanlıları yakalandı ve halk tarafından linç edilmeye çalışıldı. Görünüşte münferit gibi duran bu olayın arka planında ne vardı? Mülteci kadınlar Türkiye’de nelerle karşılaşıyordu? Biz onları yeterinde koruyabiliyor muyduk? İşte mülteci kadınların gerçekleri...
Tecavüz ve taciz haberleri yeni değil. 2014 yılından beri Türk medyasında yer buluyor. Cüzi miktarlara satılan kadınlar, ucuza çalıştırılanlar, her gün tacize uğrayanlar, aç bebekleri için yiyecek peşinde koşanlar...
Mülteci kadınların %63'ü hak ihlaline uğruyor, bu sadece bilinenler.....
KADEM’in ‘Göç Yolunda Kadınlar’ projesi kapsamında Gaziantep ve İstanbul’da yaşayan mülteci kadınlarla görüşerek yaptığı araştırmaya göre Suriyeli kadınların yüzde 63’ü Türkiye’de hak ihlaline uğradığını söyledi. Sadece bununla bitmiyor maddi imkansızlıklar açlık düzeyinde. Ankete katılanların yüzde 81,5’inin aylık geliri 1500 TL veya daha altı miktarda.
Bazıları Türkiye'ye geldikten sonra fuhuş çetelerinin eline düştü. 15-16 yaşındaki kız çocukları 2 bin lira karşılığı köle gibi satılmaya başlandı.
Onların son durumuyla ilgili elimizde veri yok ama sınırdan geçen kız çocuklarını ve kadınları esir alıp sattıklarını biliyoruz. Asıl kendimize sormamız gereken ise bu kadınları kimlerin satın aldığı? Eğer bu kadar hassas isek bu konuda, vatandaşlarımız bu satın almanın neresinde?
Zihinsel engelli kadınlara fuhuş yaptırılıyor iddiaları sıralandı. Hatta kendi iradesi olmadığı için bunun ismi fuhuş değil kölelik olarak anılmalıydı.
Gaziantep’te çalışan Suriyeli kadın aktivist Raja Altalli tarafından da dillendiriliyor.
“Fuhuş olduğunu biliyoruz. Son olarak Kilis’te bir zihinsel özürlü Suriyeli kadın mültecinin pazarlandığını duyduk. Ama son derece hassas konular olduğu için kimse konuşmak istemiyor.”
Gaziantep gibi göç alan ilk bölgelerde benzin istasyonlarında kadınların listesi olduğu söyleniyordu.
Mülteci kızlarla imam nikahıyla yapılan ve ticarete dönüşen evlilikler, onların durumlarını istismar etmekten başka bir şey değil.
Bazıları aile için cinsel tacize de maruz kalıyor. Bazı haklardan mahkum oldukları için ve dil bilmedikleri için nereye başvuracaklarını bilmiyorlar.
Dil sorunu ve vatandaşlık sahibi olamamak, onları kanunların korumasından da mahrum bırakıyor. Enseste maruz kalan çocuklar ve kadınlar, nereye nasıl başvuracaklarını bilmiyorlar.
Bazı mülteci kadınlar, aileleri için fedakarlık yaptığını düşünerek; bazı aileler de kızları kurtulsun diye parayla evlenmeye onay veriyorlar.
Yetersiz maddi imkanlar, ailede yaşanan sağlık sorunları derken para karşılığı evlenmeye gönüllü olmaları, onların istismar edilmediğini göstermiyor. Mühim mesele onların bu mesele suçlu değil, onları bu koşullarda bırakanların suçluluğu. İş vermeyen patron, ev vermeyen ev sahibi, sadece birer et parçasıymış gibi davranan erkekler...
Herkes vatanına dönmek, oraya yaşamak ister.. Peki biz onları yeterince anlıyor muyuz?
Evlerine düşen bombalar sonucu kocalarını ve çocuklarını kaybetmiş binlerce mülteci kadın var. Savaşın ağırlığı üzerlerine çökmüş, hayata tutunmaya çalışıyorlar. Günlüğü 10 liraya çalıştırıldıkları atölyeler, çocuk işçi olmak zorunda kalan yavrular, her gün tacize maruz kalıp tecavüz tehlikesiyle başbaşa olan bu kadınları yeterince anlıyor muyuz?
Tek yol kadın dayanışması! Mülteci kadınların emeğini paraya dönüştürmek ve onlara destek vermek için sivil toplum örgütleri çalışmaya devam ediyor.
Bunlardan bir örnek olarak Kadın Kadına Mülteci Mutfağı projesini inceleyebilirsiniz. Yerel olarak bulunacak çözümler bile bir kadının ve bir kız çocuğunu fuhuştan, zorla evlendirilmekten koruyabilir. Birlikte güçlüyüz, bunu unutmayın. Örneğin: https://www.facebook.com/kadinkadinamultecimutfagi/
Kaynak: