Taliban, 11 Eylül saldırıları sonrası 2001'de ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin müdahalesiyle Afganistan'da iktidardan uzaklaştırılmıştı. ABD'nin askerlerini Afganistan'dan çekme kararı alması sonrası yeniden güç kazandı ve dün başkent Kabil'de de kontrolü sağladı. Taliban'ın geri dönüşüyle, kadınların ve kız çocuklarının son 20 yılda elde ettikleri özgürlük ve kazanımlar da tehdit altında.
Kadınlar, Taliban'ın kendi şeriat kanunları altında idam, sokak ortasında kırbaçlanma gibi sert ceza uygulamalar ile "karanlık günlere" geri dönüleceğinden kaygılı.
Taliban'ın şeriat kurallarına uydukları ve örtündükleri takdirde kadınlara "saygı göstereceğini" açıklaması, endişeleri gidermedi.
Peki Taliban öncesi ve sonrası kadınların ve kız çocuklarının toplumsal hayatta konumları nasıl değişti? Taliban'ın dönüşüyle riske atılan özgürlük ve kazanımlar hangileri?
1990'lı yıllarda Taliban'ın şeriat kanunları altında kadınlara ve ve kız çocuklarına sıkı yasaklar getirilmişti.
Taliban 1996'da başkent Kabil'i ele geçirdi ve ardından hızla kadınların günlük hayatta özgürlük alanını daralttı.
Kadınların yanında bir erkek olmadan ve saçlarını ve bedenini saklayacak şekilde tamamen örtünmeden evden çıkması, siyasete atılması ya da kamusal alanda konuşması yasaklandı. Sağlık çalışanlarının tamamen erkeklerden oluşması nedeniyle yanında bir erkek olmadan kadınların sağlık hizmetlerine erişmeleri de mümkün değildi.
Kadınlar, Taliban'ın şeriat yasaları uyarınca günlük hayatta her alanda acımasız cezalarla karşı karşıya kalıyordu.
Burkasının altında vücutlarının en ufak bir kısmı görünse dahi kadınlar sokak ortasında kırbaçlanabiliyor, okula gitmek isteyen bir kız çocuk dayak cezası alabiliyordu. Zina ile suçlanan kadınlara verilen ceza ise sokak ortasında taşlanmaktı. Taliban savaşçıları 1996'da oje süren bir kadının baş parmağının ucunu kesmişti.
Kadınlar ve kız çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar da çok yaygındı.
ABD'nin işgali sonrası 2001'in sonuna gelmeden Taliban artık ülkede gücünü kaybetti ve bunu takip eden yıllarda kadınların günlük yaşamında bazı özgürlüklerin önü açıldı.
Burka zorunluluğunun kalkması ile, Taliban ve diğer muhafazakar grupların kısmen kontrolü devam ettirdiği yerler dışında kadınların tamamen örtünmeden sokağa çıkması mümkün oldu.
Okullar yeniden kız çocuklarına kapılarını açtı.
Kadın-erkek eşitliği kapsamında yasal değişikliklere gidildi. 2003'te kadınların hakları Anayasa'da güvence altına alınırken, 2009'da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kanunu getirildi.
Kadınlar çalışma hayatı ve siyasette de daha görünür oldu.
Afganistan'da çalışma yasağının kalmasıyla, kadınların iş hayatına katılımı arttı.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Afganistan'da 2010'da yüzde 15 ve 2015'te yüzde 19 olan kadınların iş gücüne katılım oranı, 2020 itibarıyla yüzde 22'ye yükseldi.
Afganistan Ulusal İstatistik ve Bilgi Kurumu'nun (NSIA) 2009'da paylaştığı verilere göre devlet kurumlarında yeni iş alımlarında kadınların işe alınma oranı, erkeklere göre daha yüksekti. NSIA, aynı büyüme hızı devam ederse 2020 yılına kadar hükümetin işe alımlarında kadınların oranının yüzde 40'ı aşacağı tahmininde bulunmuştu.
Daha sonraki süreçte kadınlar emniyet ve orduda işe alınmaya başladı.
Bakanlıklar, büyükelçilikler ve valiliklerde üst düzey pozisyonlara yükselen Afgan kadınlar, ülkenin geleceği için kritik meselelerde söz sahibi olmaya başladı. Son olarak Fawzia Koofi, Afgan hükümetinin Taliban ile barış müzakerelerinde aktif rol aldı.
Dünya Bankası verilerine göre, 2020 itibarıyla Afganistan Meclisi'mnde kadın milletvekillerinin oranı yüzde 27.
Taliban'ın iktidardan uzaklaştırılması sonrası Afganistan'da en büyük ilerleme eğitimde kaydedildi.
Kız çocukların eğitime katılımında da hızlı bir artış görüldü.
Taliban yönetimi altında 2001 yılında okula giden kız çocukların sayısı sıfır iken, okula kayıtlı yalnızca bir milyon erkek çocuk vardı. Dünya Bankası verilerine göre 2012'ye gelmeden okula giden kız çocukların sayısı 3 milyona çıktı, okula kayıtlı kız ve erkek çocukların toplam sayısı da 7.8 milyon oldu.
Ancak ilkokuldan sonra okula devam eden kız çocukların sayısı hala çok sınırlı.
Bitmek bilmeyen çatışmalar ve ülkenin sert iklimi ve zorlu coğrafyasının yanında, yoksulluk ve kültürel unsurların da etkisiyle özellikle kırsal bölgelerde kız çocukların eğitime erişiminde yaşanan zorluklar devam ediyor.
BM Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) geçen yıl yayımladığı rapora göre devam eden silahlı çatışmaların da etkisiyle okul çağındaki çocukların üçte biri (yaklaşık 3,7 milyon çocuk) okula gidemiyor. Bu rakamın yüzde 60'ını da kız çocuklar oluşturuyor.
Kız çocukların erken yaşta evlendirilmesi ve kızların toplumdaki konumuna yönelik bazı kültürel normlar da, bu ilerlemeyi yavaşlattı.
UNICEF verilerine göre ülkede 15 yaşından önce evlenen kız çocukların oranı yüzde 17.
Afganistan yüzde 43 ile halen dünyada okur yazarlık oranının en düşük olduğu ülkelerden biri ve bu alandaki cinsiyet ayrımı aşılabilmiş değil.
Dünya Bankası verilerine göre, erkekler için yüzde 55 olan okur yazarlık oranı, kadınlar için yüzde 30.
Afganistan, tüm bu kazanımlara rağmen 2011'de kadınlar için "dünyadaki en tehlikeli" ülke unvanını aldı.
Reuters haber ajansının yaptığı bir araştırmaya katılan kadın hakları savunucuları, Afganistan'da yaşanan şiddet olayları, sağlık hizmetlerinin durumu ve yoksulluk gibi unsurları bu tespitlerine gerekçe gösterdi.
Araştırma raporunda, Afganistan'da kadınların yüzde 87'si okuma yazma bilmezken, yüzde 70'e yakınının da evliliğe zorlandığı belirtilmişti.
Uluslararası Af Örgütü de kadın-erkek eşitliği yönündeki çabalara karşın kadınların düzenli olarak ayrımcılık ve istismara uğradığını belirtiyor.
Afganistan'da kadına yönelik şiddet de son derece yaygın.
BM'nin 2015'te yayımlanan bir raporu, ülkede yaşayan kadınların yüzde 90'ının en az bir tür aile için şiddete, yüzde 17'sinin cinsel şiddete, yüzde 52'sinin de fiziksel şiddete maruz kaldığını ortaya koydu.
Afgan hükümetinin 2014'te yayımlanan verileri de, intiharlar vakalarının yüzde 80'inin kadınların teşebbüsüyle gerçekleştiğini gösteriyor. Afganistan, kadın intiharlarının erkeklerininkine oranla daha yüksek olduğu çok az ülkeden biri.
TIME dergisinin analizine göre, bunun başlıca nedeni yoksulluk ve sonu gelmeyen şiddet sarmalı.