HABER

Tarihe düşülen not: Belgeleriyle Erbakan-FETÖ kapışması

Türkiye'de sol ve sağ akımları uzun yıllar izleyen ve en iyi analiz eden gazetecilerden Fehmi Çalmuk, FETÖ'nün sağ partilerle olan ilişkisini, derlediği bilgilerle yazı dizisi haline getirdi.

Tarihe düşülen not: Belgeleriyle Erbakan-FETÖ kapışması

Yıl yıl Fethullah Gülen'in Milli Görüş mücadelesi... Erbakan'a 1966 yılında "devlete sızmayı" önerdi... Erbakan'ın partisinde Nurcuların rolü... 1977 yılında Erbakan'ı indirmek için Özal'ı nasıl kullandı?.. 1980 sonra İslami cemaatler ile nasıl uğraştı? İskender Paşa nasıl bitirildi?.. RP-MHP-IDP ittifakına karşı son anda neler dedi... Erdoğan belediyede Gülen'i nasıl tersledi... 28 Şubat'taki rolü?.. Hangi yazar İslami hareketi Erbakan'dan Gülen'e teslim ettiler dedi...

Fehmi Çalmuk HÜRSES gazetesindeki köşe yazısının ilk bölümünde, Fethullah Gülen'in başlangıçtan bu yana siyasi partiler ve olaylara sergilediği yaklaşımı ortaya koyuyor. Örneğin Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan'ın 60'larda yeni ortaya çıkmaya başlayan Fethullah Gülen'i tanımak amaçlı İzmir'e yaptığı seyahat şöyle anlatılıyor:

"Yıl 1966... Erbakan, masonluğu ayyuka çıkmış Demirel'in AP içinde dindar ve mukaddesatçıları tasfiye etmeye hazırlandığı bir dönemde İTÜ'de hocalık yaparken TOBB içinde Sanayi Odası başkanıdır. İzmir'e gittiğinde Buca Dokuz Çeşmeler'deki Nurcu'ların kampını ziyaret etmişti. F. Gülen öğrencilerin başındaydı. Erbakan, parti kurma fikrinden bahsetti. Gülen'in kaşları birden çatıldı. 'Ben siyasete girmem. Siz de girmeyin. Beraber talebe yetiştirelim. Siz üniversitede hocasınız, asistan yetiştirerek, siyasetle değil devleti içeriden fethedelim, eleman yetiştirelim.' dedi. Necmettin Erbakan birden ayağa kalkarak şöyle dedi: 'Olmaz öyle şey. Bu iş yapılacaksa çıkılır siyasette yapılır. Senin dediğin gibi içeriden gizli, illegal yollarla böyle bir şey yapılmaz, devlet de bundan rahatsız olur. İslami de değil.' "

MİLLİ SELAMET NURCULARLA BİRLİKTE KURULDU

12 Mart'tan sonra 1973 yılında Erbakan'ı Milli Selamet Partisi yolculuğu ve F.Gülen ilişkisi şöyle gelişti:

"... Erbakan başına geleceklerin farkında değildi. Nurcular ile birlikte MNP'yi kurdular. Parti bir yıl içinde kapatıldı. Erbakan Milli Selamet Partisi'ni kurdurdu. MNP içindeki Nurcular'dan bir çoğu destek oldu. Başta Ahmet Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu, Gündüz Sevilgen, Oğuzhan Asiltürk, Ahmet Remzi Hatip, Ahmet Gedemenli, Bülent Arınç gibi isimler bu dönemin Nurcu isimlerindendi. Ancak CHP ile kurulan koalisyon, Demirel'in kışkırtmasıyla parti içindeki Nurcular'ın isyanını getirdi. Erbakan 'yeşil komünistlik' ile suçlandı. Hatta Erbakan'ın 163. Madde mağduru binlerce Nurcu'nun cezaevinden çıkmasını sağlamak için af kanuna destek olması bile Nurcuların kapı kapı 'Erbakan komünistleri cezaevinden çıkarttı' kampanyasına neden oldu. Sonrası, rakı sofrasında Erbakan resimleriyle yetinmediler, mayolu bir kadını Nermin Erbakan diye gazetelere manşet yaptılar. İslamköylü Demirel'e destek vermek imanın bir şartı olmuştu."

ERBAKAN'IN "KELLESİNİ" İLK KİM ALMAK İSTEDİ?

Çalmuk, Erbakan'ın MSP'sinin 1977 seçimlerinde milletvekili sayısını düşürünce Erbakan'ın kellesini almak için ilk öne çıkanların yine Nurcular olduğunu belirtti. Heyet adına sözcülük yapan Özal kardeşler, Mehmet Zahit Kotku'ya "Savaş kaybedenin başını keserler" diyerek Erbakan'ın istifasını istedi. Bu gerçekleşmeyince 1978 kongresinde liste mücadelesi yapıldı.

EYLÜL FIRTINASINDAN SONRA...

Çalmuk'un kaleminden "yeni çağ" 80'lerdeki F.G.- Milli Görüş ilişkisi şöyle:

"Yıl 1986...Türkiye'de İslami yayın yapan Milli Gazete dışında günlük gazete yoktu. Yeni Devir Gazetesini çıkarmak için istişareler devam ederken 1980 öncesi MSP saflarında görülen Alaattin Kaya, İhsan Arslan, Fehmi Koru, gibi isimler Türkiye Yazarlar Birliği'nin desteğini alarak Zaman Gazetesi'ni yayınlamaya başladı. D. Mehmet Doğan, Nabi Avcı gibi kalemler yazı yazmaya başladı. İslami kesimin ikinci gazetesi oldu diye sevinilirken, Harp Okulu'ndan, astsubaylıktan ayrılan gençler gazetede muhabir olmaya başladı. Bir yıl sonra İhsan Arslan ve Yazarlar Birliği kadrosu darbeyle gazeteden uzaklaştırıldı. İslami kesimin Alaattin Kaya ve Fehmi Koru gazeteyi çıkartmaya devam etti. Her hafta boy boy F. Gülen röportajları yayınlanmaya başladı. RP'ye mesafeli duran gazete ANAP'ın yayın organı olmuştu. Ali Bulaç ise o yıllarda Ahmet Taşgetiren, Hüsnü Aktaş gibi yazarların yer aldığı Vahdet Gazetesi'ni çıkarıyordu. ANAP'tan Kahramanmaraş Milletvekili seçilen, 'Yedi Güzel Adam'dan biri olan Erdem Beyazıt, bizzat Ali Bulaç'ın köşesinden 'Kıblesi Washington olanlar' başlığıyla eleştiriliyordu. İslami kesimin yazarların birlikteliği bu hamlelerle bozulmuş, farklı yerlere savrulmalarına neden olmuştu.

Yapılan referandum ile siyaset yasağı kalkan Erbakan'ın 1987 yılında RP'nin başına geçmeye kalkması öncülüğünü Nurcuların çektiği bir grup eski MSP'li tarafından engellenmeye çalıştı. Kongreden birkaç gün önce RP Genel Merkezinde genel sekreter odasında yapılan istişare toplantı karar aşamasındayken Erbakan tarafından basıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yıllar sonra bu görüşmeyi deşifre etmişti."

90'LAR: ÖZAL ORTA ASYA'YA AÇILMA PROJESİNDE FG'YE HAYATİ ROL VERDİ

12 Eylül'de Erbakan hapiste partisi kilit halindeyken F. Gülen'in Kestanepazarı Camii'nden başlayarak il il gezerek, ayılan bayılan vaazlarını vermeye başladığını hatırlatan Çalmuk, kasetlerin Milli Görüş'ün teşkilatlarında dahi satıldığını bildirdi.

Çalmuk 90'lardan AK Parti'nin sağda bayrağı devraldığı döneme kadar F. Gülen-Sağ ilişkisini şöyle özötledi:

"1990'larda Erbakan'ın kurduğu Refah Partisi'nin beslendiği ana damarın kesilmesi gerekiyordu. Erbakan ile tasavvuf çevrelerinin irtibatının kesilmesi için İskenderpaşa hedef gösterildi. Aynı ana damardan feyz alan merhum Prof. Dr. Esad Coşan'ın bir konuşması dönemin istihbarat örgütüyle Gülen Cemaatinin marifetiyle manşetlere taşındı. O yıllar, Gülen Cemaatinin boşalan alanı doldurması, hoşgörü projesiyle sanatçılara daha doğrusu Beyaz Türkler'e yönelmesiyle sonuçlandı. Artık lüks otellerde yemekler, davetler ile cilalanmış F. Gülen vardı. Turgut Özal'ın Orta Asya'ya açılma projesinde hayati bir rol verildi. Masrafları örtülü ödenekten ödenmek suretiyle Gülen Cemaatine Türki Cumhuriyetlerde okullar açma görevi verildi. Amaç Türk diasporası oluşturmaktı. Bina önlerine Türk bayrağı çekilirken öğretmenler arasında CIA ajanları müfredatları çoktan hazırlamıştı. Nurcular ve Süleymancılar AP'yi destekledikleri gibi Özal'ın ANAP'ını destekliyor, Erbakan'a karşı çıkıyorlardı.

Yıl 1991...Birinci körfez harbinin başladığı günlerde Bağdat bombalanırken, Erbakan başta Irak olmak üzere İslam ülkelerine çağrıda bulundu. Suudi Arabistan'da toplanan İslam Ülkeleri Irak'ın işgalini kınayan bildiri yayınlama gayretindeydi. Erbakan ile birlikte hareket eden Suud kökenli Abdullah El Muslih'in ABD'nin yanında yer aldığının Zaman Gazetesi tarafından iddia edilmesi Milli Görüş camiasının ayağa kaldırdı. Bütün bunlara F. Gülen' in Bağdat bombalanırken 'Tel Aviv'e atılan bombalarla ölen çocuklara ağlaması' eklenince Milli Görüş ile F. Gülen cemaati arasında kavga büyüdü. O zaman en sert tepki gösterenlerden biri RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Zaman Gazetesi'nin alınması, Gülen'in vaaz kasetlerinin satılması bir çok yerde yasaklandı. Zaten o yıllar, evlerine televizyon bile koymayan Şakirtlerin dönüştüğü, öğrenci evlerinin Risale-i Nur yerine F. Gülen kitapları okumaya başladığı yıllardı.

Yıl 1991...Özal Çankaya köşküne çıkınca genel seçimlerde RP, MHP ve IDP seçim ittifak yaptılar. Bu TBMM dışında kalan Milli Görüş ve Ülkücü hareketin güç birliğiydi. Bunun için adı Kutsal ittifaktı. Tabanda 'Başbuğ Erbakan, Mücahid Türkeş' sloganları makes buluyordu. Zaman Gazetesi'nin 'İnananların ittifakı' dediği birliktelik için F. Gülen seçimlerden önce destekler gibi göründüğü Kutsal İttifakı sert bir dille eleştirdi: 'Eğer bu araya geliş itilaf (geçici birliktelik) değil de hakiki ve kendi manasında ittifak olsaydı, taban belli bir yere varıldıktan sonra ayrılığa şartlanmasaydı, daha önceden birbirleriyle kanlı bıçaklı olan kitleler bir araya gelerek aralarında aşılmaz gibi görülen engel ve engebelerin ne kadar basit teferruatlar olduğunu idrak edebilecek ve bilhassa genç nesil, birbiriyle sarmaş dolaş olup bütünleşecektir. Ancak bu ittifaktan bu neticenin doğacağını üzülerek ifade edeyim ki beklemiyorum.' "

"Yıl 1994...Yerel yönetimlerdeki kasalar Erbakan'ın adamlarına emin ellere geçmişti. F. Gülen araya aracılar sokarak Erdoğan ile görüşmek istedi. Erdoğan davetlere gitmeyince, Gülen Saraçhane'deki belediye binasına gitti. Bir saate yakın görüşme sürdü. Gülen ne kadar da iltifat etse, yüceltse de Erdoğan 'Ümmete zarar veren' çıkışlarını eleştirdi. Görüşme bitip asansöre bittiğinde F. Gülen'in gözleri patlayacak gibiydi...

Yıl 1997... Erbakan 95 seçimlerinden birinci parti çıkmıştı. F. Gülen cemaati ancak ısrarla RP'nin iktidar olmaması için uğraşıyor ANAP-DYP koalisyonu için çalışıyordu. Gülen 'Hem içeriden hem dışarıdan çok büyük baskı gelir, tepki olur, Refah Partisi iktidar olmamalı.' diyordu. RP iktidar oldu. Erbakan'ın çoğu Diyanet işleri Başkanlığı kadrosunda bulunan din adamlarını Başbakanlık konutunda yemeğe davet etmesi için gelen teklife Gülen karşılık bile vermedi. Kendisi de kadrolu vaiz olan Gülen bununla da yetinmedi. Askere Erbakan'ı yemek için her türlü imkanı verdi. Türkiye'de Batı Çalışma Grubu'nun varlığını ve irtica ile mücadeleyi içeren ilk belgeyi Zaman Gazetesi haber yapmıştı. Gülen'in son salvosu da geldi. Kanal D'de Yalçın Doğan'ın programında Erbakan'a 'Beceremediniz artık çekilin' diyordu. Bunu 28 Şubat meteor yağmurundan korunmak için yapmış, kendini ve cemaatini kollamak için darbeciler ile iş birliği yapmıştı. Gülen'in ve cemaatinin kılına bile kimse dokunmadı. Başörtüsü teferruattır diyerek kız öğrencilerinin bürokrat eşlerinin başını açtı. Kapanan İmam Hatip Okullarına karşı kendi okullarında daha iyi din eğitimi verildiğini hem de üniversite yolunun açık olduğunu bildirdi. Erbakan ile kalpten kalbe giden bir yolu olmadıkları belliydi. Hedef Erbakan'ı tasfiye etmekti.

Nitekim Mehmet Bekaroğlu'nun iki binli yıllarda oluşturduğu platformun Bolu Koru Otelinde yaptığı toplantıda Ali Bulaç '28 Şubat İslami Hareketi Erbakan'dan alıp Fethullah Gülen'e teslim etme operasyonudur' demişti. Erbakan vefatından az bir süre önceye kadar yasaklı kaldı. Bir de üzerine Erbakan için "Kayıp trilyon" davası açıldı. Parti'nin genel muhasibi davadan beraat ederken Erbakan ileride AK Partili Adalet Bakanının büyük blokajı ile karşılaşacak, itibarsızlaştırılacaktı. Artık İslami alan F. Gülen cemaati için uygundu. Siyasi partileri kapatmak siyasi terbiye modeliyse, terbiye edilmiş Milli Görüş artık kırılacak, yeni bir yol ayrımına gidecekti."

(ANKA)

En Çok Aranan Haberler