Cemhan ŞEN/ÇANAKKALE, (DHA) - ÇANAKKALE Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı'nca Çanakkale Savaşları'nda şehit olan öğretmen Hasan Ethem'in annesine yazdığı mektup, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde paylaşıldı.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından Öğretmenler Günü'nde, Çanakkale Savaşları sırasında Mustafa Kemal Atatürk'ün kumandanlığını yaptığı 57. Alay'da yedek subay olarak görev yapan şehit öğretmen Hasan Ethem'in, 17 Nisan 1915'te annesine yazdığı mektup, sosyal medyadan paylaşıldı. Hasan Ethem'in, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıfa devam ederken, aynı zamanda Beyazıt Numune Mektebi'nde öğretmen olduğu aktarıldı. Ethem'in, gönüllü olarak katıldığı Çanakkale Savaşı'nda mektubu yazdıktan sonra şehit olduğu kaydedildi.
Şehit öğretmen Hasan Ethem, annesine yazdığı mektubuna, "Valideciğim, Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi! Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, oldukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı" diyerek başlıyor.
Şehit öğretmen Hasan Ethem'in mektubundan bir bölüm şöyle:
"O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu. Ey Allah’ım, bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namaz kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm. Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum. Ellerim kaldırım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:
Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
'Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlar tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyler!' Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilmezdi. Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı? Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.
Oğlun Hasan Ethem 4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915)"
FOTOĞRAFLI