Emekli Büyükelçi Yalım Eralp’in Akşam gazetesine yaptığı açıklama herkesin dilindeki olayı belgeledi.
Eralp yaptığı açıklamada, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin komutanlarından Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın rüşvetle suçlandığını söyledi.
Eralp, olayı şöyle özetledi: "1981'de ABD'liler bana, askeri uçak seçiminde rüşvet alındığını anlattılar. Tarif, Tahsin Şahinkaya'ya uyuyordu. 1981 sonbaharında bir gün Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Percy'nin yardımcısı Hans Binnedijk beni arayıp, 'Şu anda Percy, Büyükelçiniz Elekdağ'la görüşüyor, biraz sonra seni Kongre'ye çağıracağız' dedi.
Biraz sonra Şükrü Bey beni çağırdı, belli ki Percy'le yaptığı konuşmadan bir büyükelçi olarak rahatsız olmuş. Percy ona demiş ki: 'Bir olay var, ayrıntısını Yalım'a vereceğiz, yarın da birisi sizi görmeye gelecek. Bu konunun üzerine gidin, yoksa Kongre'de komisyon olarak bir oturum yapıp bu konuyu tartışacağız. ''Yalımcığım çok vahim bir durum var. Kongre'de bana ayrıntılı bilgiler verip 'Türkiye bir uçak seçimi yapacak, teklif verenlerden General Dynamics firması kendi uçağının performans kriterlerinin kasten düşük gösterildiği kanaatinde varmış'' dediler. Yani 'Sizinkiler olayı kasten manipüle edip rüşvet karşılığında öbür uçak F-18'i almaya gayret ediyorlar'' demeye getiriyorlar. Bilgilerde rüşvet ayrıntıları da var. Şahinkaya'nın adı yok ama, öyle bir tarif yapılmış ki, ister istemez öyle bir sonuca varıyorsunuz.
MÜHÜRLÜ MEKTUP Ertesi gün konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi şirketin genel müdürü gelip Şükrü Bey'e verdi. Şükrü Bey'le baş başa kaldık. Şükrü Bey bunu Ankara'ya klasik metot şifre dediğimiz kapalı mesaj göndermeyi düşünüyordu. Kendisine 'Böyle bir şey yazarsanız en aşağı 9 tane basılır, bir çok kimse okur. Böyle bir hassas dönemde böyle bir hassas konuyu kimsenin bilmemesi lazım'' dedim. Çözüm için fikrimi sorunca 'Siz Devlet Başkanının büyükelçisiniz, kendisine özel mektup yazarsanız, bir kuryeyle gider'' dedim. Şükrü Bey fikrimi beğendi, bir cumartesi günü zamanın Devlet Başkanı Kenan Evren'e ayrıntılı bir şekilde benim kaleme aldığım bir mektup yazıldı. Çift kırmızı mühürlü zarftaki mektup 3 gün sonra Ankara'dan gelen kuryeye teslim edildi. Ancak, Sayın Evren mektubu buruşturup çöpe atmış, yani hiç ciddiye almamış."