Psikolog Harry Harlow, sevgi kavramı üzerine çalışmalarıyla tanındı. Sevgiyle alakalı yaptığı bu çalışma onu ruhen hasta duruma getirdi. 1970’li yıllarda maymunlar üzerinde sevgiyle ilgili etik olmayan birçok deney yaptı. Deneyin asıl odaklandığı konu ise, “Anne beslenme ihtiyacını karşılayan kişi midir?” sorusuydu. Harry Harlow, bu deneyde annenin çocuğun sağlıklı gelişimindeki rolünü incelemek istedi. Ancak deney sonucunda Harlow, hayvan koruma dernekleri, üniversiteler ve bilim çevrelerince ağır bir şekilde eleştirildi.
1905 yılında doğan Harlow, psikoloji tarihine yaptığı etik açıdan oldukça tartışmalı deneylerle adını yazdırdı. Gelişim psikologları uzun yıllar bebeğin bağlanacağı kişinin, onun beslenme ihtiyacını karşılayan kişi olacağı fikrine odaklanmıştı. Başka bir ifadeyle çocuğun kendisini doyuran kişiye karşı bağlılık geliştirdiğini düşünmüşlerdir. Ancak; 1971 yılında Harry Harlow'un maymunlarla yaptığı bir çalışma, süregelen bu fikri yıkıma uğratıyor. Harlow sadece beslenmenin bağlanmayı açıklamak için yetersiz kalacağı düşüncesindeydi. Nitekim çalıştığı laboratuvardaki Resus maymunları ile yaptığı gözlemler bunu doğrular nitelikteydi.
Doğduktan hemen sonra annelerinden ayrılan yavru maymunlar için 2 farklı figür tasarlandı. Biri tamamen demirden yapılmıştı, diğeri ise yumuşak bir havludan. Ancak demir olan figür aynı zamanda yavruların bir biberondan süt içebileceği şekilde tasarlandı. Yavru maymunlar figürlerin yanına koyulduğunda sadece acıktıklarında demir figürün yanına gidip karınlarını doyurdukları, diğer tüm vakitlerini ise havlu olan figürle geçirdikleri görüldü. Bir süre sonra demir figür sıcak, havlu olan ise soğuk bir hale getirildi ve maymunların demir figürle vakit geçirmeye başladıkları gözlemlendi.
Deneyi çeşitlendirmeye karar veren Harlow, ortama bir korku nesnesi ekleyerek bebek maymunların tepkisini ölçtü. Maymunların çok büyük bir bölümü korkuyla peluştan anneye sarıldı. Bunun üzerine bağlanma ihtiyacının yanında annesel güvenin önemine de vurgu yaptı ve başka bir varyasyon olarak bebek maymunları, çeşitli uyaranların olduğu 12 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. Peluş anneyle odada yalnız kalan maymunlar, ilk etapta korkup vekil annenin yanından ayrılmasalar da daha sonradan etrafı keşfe çıkıyolardı, odada tek başına bırakılan bebek maymunlar ise parmaklarını emiyor, yere kapanıyor ve saldırgan davranışlar göstererek ağlıyorlardı.
Deney sonucu, anneliğin sadece beslenme ihtiyacıyla alakalı olmadığı, şefkat, konfor ve sıcaklığın da önemli unsurlar olduğu ortaya çıktı. Ayrıca anne-çocuk ilişkisinde ve çocuğun gelişiminde bedensel temasın ne kadar önemli olduğu görüldü. Deneylere maruz kalan bebek maymunlar ergenliğe girdiklerinde diğer maymunlarla çiftleşmeyi reddetti ve anti-sosyal davranışlar sergilemeye başladı. Nadiren ve zorla da olsa çiftleşip doğum yapan anneler ise ya bebeklerini öldürdü ya da düzgün bir şekilde bakım sağlayamadıkları için bebekler kendiliğinden öldü.