Cumhuriyet'in ilanından sonra İstanbul'da bir kabul töreni verilir.
Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir. Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz ataşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz.
Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.
Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir.
Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:
- Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:
- Git sor bakalım babasının Çanakkale'de ne işi varmış?
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada Gandhi'nin üzerinde herzamanki gibi beyaz örtüsü vardır.
davetten çıkınca bir gazeteci sorar;
-Kıyafetiniz bir kralla buluşmak için yeterli miydi? Gandhi aldırmadan cevap verir;
-Kral ikimize de yetecek kadar giyimliydi.
Bir toplantıda bir genç M. Akif'i küçük düşürmek için:
- Af edersiniz, siz veteriner misiniz? demiş.
M. Akif hiç istifini bozmadan şu cevabi vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
Ben savaş çıktığında ata binmeyeceğim. Ben ata bindiğimde savaş çıkacak.(Henüz okuldayken bir arkadaşının savaş çıktığında nasıl ata bineceğini sorarak kısa boyuyla alay etmesi üzerine...)
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans
topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği
askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru
yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
Churchill, kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir:
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye
hasımlarından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz
büyük değil mi?
Galile:
- Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için
biraz büyük ama,
seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.