HABER

"Taslak bilgimiz dahilinde hazırlanmadı"

ANKARA (İHA) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dört konuda kandırıldığına ilişkin yaptığı açıklamalara cevap niteleği taşıyan bir basın toplantısı düzenledi.

Teziç, TBMM'ye gönderilen taslağın ne YÖK'ün ne de Üniversitelerarası Kurulun (ÜAK) taslağı olmadığının altını çizdi. YÖK Yasa taslağı çalışmaları sırasında yaşanan anlaşmazlıklar ve çalışmalardan geri çekilme kararlarının alınması sonucu ortaya çıkan ve tartışmalara neden olan 'güven bunalımı' konusuna da değinen Teziç, taslak çalışmaları sürecinde yaşanan olaylar karşığında güven bunalımının ortaya çıktığını doğruladı. YÖK ile çalışmaların sürdüğü bir sırada Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'Danışma Kurulu' ile çalışmaya başlamasının güven bunalamını ortaya çıkarttığını belirten Teziç, "Bu ikinci bir güvensizliktir, aramızda güven yok" dedi. Teziç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın YÖK kanun tasarısıyla ilgili olarak "Bu taslak uzlaşmayla oluşmuştur" şeklindeki sözlerinin kendisinde sağlam bir zemine oturduğu kanaati taşımadığını bildirdi.

Teziç, Anayasa'ya göre egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söyleyerek, "Ancak, egemenliğin kullanılması yetkili organlar eliyle olur. Bu demektir ki, egemenliğin aidiyeti başka bir şeydir, onun kullanılması başka bir şeydir" dedi. Teziç, gazetecilerin Başbakan Erdoğan'ın AK Parti TBMM Grubu toplantısında dile getirdiği konuşmaları hatırlatması üzerine YÖK ve hocalar hakkındaki bazı eleştirilere değindi. Göreve geldiğinde kendisine bir taslak metin verildiğini anımsatan Teziç, "Yükseköğretimin yapısı, bunun arasında Üniversitelerarası Kurul var, Rektörler Komitesi, YÖK Genel Kurulu var. 'Bu süreçlerden geçmeden bir metin sunmamız isabetli olmaz' dedim. Bugünkü konuşmadan da şunu anladım. YÖK'ün yapısı hakkında bazı bilgi eksiklikleri var Başbakanlık çevrelerinde" diye konuştu. Teziç, Başbakan Erdoğan'a taslak metnin sunulması için 2 Ocak 2004 tarihini benimsediklerini, kendisinin de metni 21 Ocak 2004'te sunduğunu belirterek, "Kendilerine de 'Oluşturacağınız metne yardımcı olmak üzere bir metin sunuyorum' dedim" açıklamasında bulundu. Teziç, Başbakan Erdoğan'ın, hükümetin TBMM'ye gönderdiği YÖK Yasa Tasarısı'na ilişkin "Bu taslak uzlaşmayla oluşmuştur" şeklindeki ifadesinin sağlam bir zemine oturduğu kanaati taşımadığını" ifade etti.

Başbakan Erdoğan'ın, bugünkü konuşmasında, "TBMM'nin vereceği karar, nihai, uyulması gereken kararsa, egemenlik hakkının kullanıldığı çatı burası ise o zaman herkes buna saygı duymak zorundadır" ifadesini kullandığına işaret eden Teziç, açıklamalarını şu cümleler sürdürdü: "1961 ve 1982 anayasalarındaki aynen kullanılan ifadeler: Egemenlik, kayıtsız şartsız Türk Milleti'ne aittir. Ancak, egemenliğin kullanılması yetkili organlar eliyle olur. Bu demektir ki egemenliğin aidiyeti başka bir şeydir, onun kullanılması başka bir şeydir. Egemenliğin aidiyetinin millete ait olması, kayıtsız şartsızdır. Ama egemenliğin kullanılması ise yetkili organlar eliyle olur, o kayıtlı ve şartlıdır. TBMM, egemenliği bir bütün, yegane, sadece kendisi kullanan konumunda değildir, yetkili organlardan biridir. Yani egemenlik hakkını kullanan başkaca organlar da vardır. Örneğin yargılama organları, mercileri kararlarını verirken, millet adına karar verir. TBMM bu egemenlik yetkisini kullanırken Anayasa'nın çizdiği sınırlar çerçevesinde bağlıdır. Çünkü, oluşacak irade, kararın nihai olup olmadığı bir süre sonra ortaya çıkar. O da eğer Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuşsa ki Anayasa Mahkemesi kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetleyen bir makamdır. O mahkemenin yaptığı denetim sonucu kanun metninden bazı hükümler ayıklanabilir, aykırı hükümler ayıklanabilir. TBMM'nin düşünmediği bir irade ortaya çıkabilir. İşte bu şekilde TBMM son sözü söyleyen yer değildir. Meclis bitirir tamamlar ama onun yaptığı siyasi tercihtir. Kanun dediğiniz işler, parlamentodaki çoğunluğun siyasi iradesini gösterir. Bu siyasi tercihin Anayasa'ya uygun olup olmadığının denetim yeri ise Anayasa Mahkemesi'dir".

AB'ye uyum sürecinin yaşandığını hatırlatan Teziç, bu dönemde "Türk demokrasisi çoğunlukçu bir bakış açısına mı, yoksa çoğulcu bir bakış açısına mı sahip?" sorusunun önem kazandığını dile getirerek, "Çoğunlukçu, mutlak yetkili tek irade benim iradem diyorsak, bu demokratik olma özelliği taşımaz. Eğer çoğulcu diyorsak, yani muhalefet, denetleyen yargılama organları, sendikalar, dernekler kuruluşlar, üniversiteler, barolar, vs. vardır. Parlamento'nun kullandığı yetkinin mutlak, dokunulmaz, mutlaka saygı duyulması gereken bir yetki olarak baştan ortaya konulması, bir doğru ifade değildir. Kaldı ki Anayasa diyor ki hiç kimse, hiçbir sınıf, egemenliğin kullanılmasına tek başına sahip olamaz. Onun için, Sayın Başbakan'ın, Parlamento'nun iradesine kimse ambargo koyamaz, karşı gelemez anlamına gelecek ifadeleri, kendileri tarafından Anayasa hukuku karşısında tekrar değerlendirilmeli" diye konuştu.

En Çok Aranan Haberler