Türk Kızılayı Genel Müdürü Ömer Taşlı, Florence Nightingale’in baş tacı olduğunu ancak bu yapılırken Gevher Nesibe’yi, Pir Sultan’ı, Hacı Bayram’ı, Hacı Bektaş Veli’nin unutulduğunu belirterek, “Nasıl ki bir ulus kendi değerleri üzerinde yükselirse, aynı şekilde bir kurum da kendi değerleri üzerinde yükselir” dedi.
Türk Kızılayı tarafından hayata geçirilen ‘Kızılaycılık Kültürünü Geliştirme ve Yaygınlaştırma Projesi’ kapsamında başlatılan bölge seminerleri devam ediyor. Türk Kızılay Derneği Adana Şubesi’nin ev sahipliğinde Seyhan Oteli’nde gerçekleştirilen seminere; Adana’nın yanı sıra Gaziantep, Hatay, Kilis, Kahramanmaraş, Karaman, Mersin, Niğde ve Osmaniye’den de katılım sağlandı. Yoğun ilgi gösterilen oturumda konuşan Türk Kızılayı Genel Müdürü Ömer Taşlı, kuruma 1999-2000 yıllarında yöneltilen tüm eleştirileri bir avantaj olarak değerlendirdiklerini ve bu kapsamda da kendi öz eleştirilerini yaparak yeniden yapılanma sürecine girdiklerini anlattı.
“İÇİMİZE SİNEN VE BENİMSEDİĞİMİZ BİR STRATEJİK PLAN OLUŞTURDUK”
Hazırlanan stratejik planın 780 şube ve bu şubelerde görev yapan çalışanlar ile birlikte yaklaşık 12 bin kişinin katıldığı anket ve görüşmeler sonucu ortaya konulduğunu vurgulayan Taşlı, “Ankete katılanlara, ‘2015’e giden yolda nasıl bir Türk Kızılayı görmek istiyorsunuz?’ diye sorduk. O kadar ilginçtir ki, kurum içi kişilerle toplumun görüşleri çok örtüşüyordu. İstedikleri Kızılay’ı tarif ettiler. Gece gündüz demeden bir yıl çalıştık ve stratejik planımızı hazırladık. Bazı kurumlar sırf bir stratejik planı olsun diye çalışır ve bunu bir ‘kitap’ olarak görürler. Ancak biz, içimize sinen ve benimsediğimiz bir plan oluşturduk. Buradaki amaç, Kızılaycılık kültürünü tanımlamak ve bu kültürü toplumda daha da yaygınlaştırmak” diye konuştu.
“KIZILAYCI OLMAK İÇİN EKSTRA BİR ÇABAYA GEREK YOK”
“Herkes Kızılaycılığı tarif ediyor. Merhamet, acı her ne derseniz akla hep Kızılay geliyor. Her kelimede Kızılay’ı bulabilirsiniz” diyen Taşlı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu noktada Kızılay kültürünü ve değerlerini ortaya çıkarmaya başladık. Yaptığımız çalışmalarda bugüne kadar farkına varmadığımız bir şeyi fark ettik. Benim anne ya da babamın bana 1 yaşından beri öğrettiği şeylerin tamamı Kızılaycılık. İnançların, dinimizin öğrettiği şeyler de Kızılaycılık. Aile kültürümüze, dinimize, sosyolojimize göre de Kızılaycıyız. Anadolu’ya, Kafkaslara ve dünyaya hem evrensel hem yerel olarak dedik ki, ‘İyi ki Kızılaycıyız.' Yani Kızılaycı olmak için ekstra bir çaba ya da gayrete gerek yok. Yaratıldığınız gibi olmanız, anne ve babanızın öğrettiği gibi davranmanız yetiyor. Mühendis olmak için ekstra bir gayrete ihtiyaç var ama Kızılaycı olmak için Mevlana’nın da dediği gibi, ya göründüğün gibi olmak ya da olduğun gibi görünmek yeter.”
“GEVHER NESİBE’Yİ, PİR SULTAN'I, HACI BEKTAŞ VELİ’Yİ UNUTTUK”
Florence Nightingale’nin baş tacı olduğunu ancak bunu yaparken Gevher Nesibe’yi unuttuklarını, bunun da kendilerine çok üzdüğünü söyleyen Ömer Taşlı, sadece Gevher Nesibe’yi değil, aynı zamanda da Pir Sultan’ı, Hacı Bayram’ı, Hacı Bektaş Veli’yi unuttuklarını söyledi. Taşlı, “Türk Kızılayı 1868 yılında kuruldu ama kökleri o kadar derinden geliyor ki, tüm dünyaya Kızılaycılığı biz öğretmişiz. Ne mutluluk verici bir şey bu. Medeniyeti, hayrı, merhameti dünyaya biz öğretmişiz. Daha da derinleri inip bakıldığında kendi değerlerimizden çok uzaklaştığımızı görüyoruz. Bu dünyayı tarif etmekle alakalı biraz da. Aristo’nun sözüyle olduğu gibi, bunu Pir Sultan’ın sözü ile de tarif edebiliriz. Dönem dönem kendimizi gözden geçiriyoruz. Nasıl ki bir ulus kendi değerleri üzerinde yükselirse, aynı şekilde bir kurum da kendi değerleri üzerinde yükselir” ifadelerini kullandı.
“EĞER HRİSTİYAN OLSAYDIM YİNE MÜSLÜMANLIĞI SAVUNURDUM”
Türkiye’de, ‘Çağdaşlık, modernlik nedir?’ gibi kör tartışmalar yapıldığını savunan Taşlı, bu tür tartışmaların aşılmasının tek yolunun toplumun kendi değerlerini algılaması ile mümkün olabileceğini kaydetti. Taşlı, “Eğer yine bu ülkede bir Hristiyan olarak yaşasaydım yine de İslam’ı savunurdum. Çünkü o İslam toplumunun yüzde 99’u değerli. Türk Kızılayı olarak inançlara, milliyetlere, kültür ve diğer değerlere böyle bakıyoruz. Hepsi bizim ve hepsi bizim için önemli. Ayrım yapma gibi bir hesabımız yok. Kızılaycıların tek bir hesabı var, o da Allah rızasıdır. Böyle bir kurumda çalışmak, şereflenmek ve ömrünün bir bölümünü hiçbir ücret almadan, hiçbir karşılık beklemeden kendini insanlığa adayan şube başkanları, yöneticilerimizle birlikte olmak, yola devam etmek inanılmaz bir mutluluk” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz