HABER

"Tavukta hormon söz konusu olamaz"

İZMİR (İHA) - Günlerdir süren "tavuk etinde hormon" tartışmalarına Prof. Dr. Servet Yalçın son noktayı koydu. Prof. Dr. Yalçın, "Tavukta hormon diye bir şey söz konusu olamaz, hızlı kilo artışı ve kısa sürede kesime gelme, 40 yıldır süren seleksiyon çalışmalarının bir sonucudur" dedi.

Erman Toroğlu'nun ortaya attığı tavuk etinde hormon olduğu ve bu eti yiyenlerde eşcinsel olma riskinin bulunduğu yolundaki iddialar, toplumda panik meydana getirerek ülke çapında beyaz et tüketiminde önemli ölçüde düşüşlere neden olurken, İzmir'de tersine tavuk (piliç) tüketimi arttı. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Servet Yalçın yaptığı açıklamada, "40 yıldan beri en çok verimi veren tavuk, ölüm oranını düşüren ve en ucuz yemle beslenerek, yemi en iyi ete çeviren hayvanların seçimi (seleksiyonu) için 50 jenerasyon çalışma yapılıyor. Her yıl en az 5 gram daha fazla ağırlık kazanabilecek hayvan seçiliyor" dedi.

Başlangıçta tavukların 50-60 günde, 80 günde kesime gelirken şimdi bu sürenin 35 güne düştüğünü bunun 40 yıllık çalışmanın sonucu olduğunu, hormon kullanmayla kesinlikle bir ilgisinin bulunmadığını belirten Prof. Dr. Yalçın, "Firmalar artık sadece en iyi eti ve en çok eti veren değil, aynı zamanda eti en ucuza mal edecek üretim teknikleri üzerinde çalışıyor" diye konuştu.

Bazı kişilerin uzmanlık alanı olmayan konularda sonucunu düşünmeden konuşmasının, beyanat vermesinin, o alanda çalışan, üretim yapan kişilerle topluma büyük zararlar verdiğini belirten Prof. Dr. Yalçın şunları söyledi:

"Biz tavukçular hep, dünyayı besliyoruz diye öğünürüz. Çok önemli bir protein kaynağı, sadece et için değil, yumurta için de geçerli. Ama ne oluyor, bütün bunlar düşünülmeden bilinmeden biri bir gün çıkıyor -yumurta sağlığa zararlı, kolestrol yapıyor- diyor. Başka biri bir gün çıkıyor -tavuk etinde hormon var- diyor. Ertesi gün biri çıkıyor, -antibiyotik kullanılıyor- diyor. Kesinlikle güvenilerek tüketilecek bir et. Kaldı ki bizim kesimhanelerimizde bazıları şu anda, daha AB'ye girmeden sertifika almak üzere. Dolayısıyla, etlerimiz yurt dışına ihraç edilebilecek durumda. Sertifika alındıktan sonra da, kesinlikle şöyle bir kural vardır: Tavukçulukta kesimden 10 gün önce yemdeki bütün katkı maddeleri çekilir. Antibiyotik verilmez. Ancak bir hastalık çıkarsa antibiyotik verilir. Bunlar da AB tarafından kullanımına izin verilen antibiyotiklerdir."

"TAVUKÇULUKTA HORMON KULLANIMI DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL"

Tavukçuluğun şu anda büyük bir endüstri olduğunu ve bu işin tamamen kurallara uygun olarak yapıldığını belirten Prof. Dr. Servet Yalçın, "Hormon akla gelecek en son şeydir. Tavukçulukta hormon kullanımı diye bir şey söz konusu olamaz" dedi. Hormonlu yemler söylentilerine de değinen Prof. Dr. Yalçın, "Asla böyle bir şey yok. Bir kere hormon çok pahalı, yani hormonu yeme katamazsınız. O zaman, tavuğu 3-4 milyona yiyemezsiniz. Tavukla ilgili ürünlere de hormon katamazsınız" diyerek seleksiyon hakkında şu bilgileri verdi:

"Seleksiyon, en verimli sonucu alacağımız en iyi aileleri belirleme çalışmasıdır. Bu, bir kerede olacak bir şey değildir. Bugün piyasaya verilebilecek bir hayvanın seçilebilmesi için 50 jenerasyon çalışma yapılıyor. 50 jenerasyon tavukçulukta tabi çok hızlı gerçekleşiyor. Bir jenerasyon 20 günlük süreyi kapsıyor. Memeliler gibi 9 ay beklenmiyor. Bir sığır gibi değil 21 günde sonucu alabiliyorsunuz. Civciv çıkıyor. Onu 5 hafta beslediniz mi bu sefer et verimini de görebiliyorsunuz. Jenerasyon aralığı çok kısa olunca çok hızlı bir şekilde 50 jenerasyon boyunca seçim yapılır, ondan sonra piyasaya verilir. Her seçim sonunda en iyiler ayrılır. Her yıl en az 5 gram daha fazla ağırlık kazanabilecek hayvan seçiliyor."

Özellikle beyaz etin daha ucuz olması nedeniyle tercih edildiğini belirten Prof. Dr. Servet Yalçın, "Ben meslek hayatıma başladığımda tavuk eti tüketimi 5-6 kilo civarındaydı. O yıllarda dünyadaki beyaz et tüketimi de 20 kiloydu. Şimdi kişi başına 12-13 kilo tüketiyoruz. İsrail yılda 43, AB ülkeleri 25-28 kilo, ABD ise 40 kilo tüketiyor" dedi.

Prof. Dr. Yalçın, Türkiye'nin teknoloji üretmeyip, son teknolojiyi ithal ettiğini, bu nedenle de Avrupa'daki kesim hanelerden daha modern tesislere sahip olduğumuzu alet ve ekipman üretiminin ülkemizde gerçekleştirildiğini ifade etti.

En Çok Aranan Haberler