Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, “Türkiye bir mozaik değildir. Türkiye herkese eşit yurttaşlık sağlayan, Atatürk milliyetçiliğinin etrafında kenetlenmiş, sapasağlam, tek parça bir mermerdir” dedi.TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Çorum Barosu’nun yeni hizmet binasının açılışına katıldı. Açılışta birlik ve beraberlik mesajları veren Feyzioğlu, ayrıca gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.Çorum’un Türkiye’nin ders alması gereken bir yer ve Türkiye’nin kalbi olduğunu dile getiren Feyzioğlu Çorum’un acı hatıralarla ders aldığını ve tüm Türkiye’ye bu tecrübeleri öğretmesi gereken bir kent olduğunu söyledi.Savunma makamının temsilcisi olarak tüm Türkiye’ye seslendiğini dile getiren Feyzioğlu, “Biz farklılıklarımızı ayrıştığımız noktaları öne çıkararak, değil, benzeşmelerimizi, ortak ülkümüzü, ortak geçmişimizi öne çıkararak, altını çizerek büyük harflerle yazarak beraberliğimizi korumak zorundayız. Biz niçin ayrı olduğumuzu değil, ezelden beri birlikte olduğumuzu ve sonsuzluğu da birlikte akmaya kararlı olduğumuzu öne çıkarmak zorundayız” dedi.Türkiye’nin bir mozaik olmadığının altını çizen Feyzioğlu, Türkiye’nin sapasağlam, tek parça, herkese eşit yurttaşlık sağlayan, Atatürk milliyetçiliğinin etrafında kenetlenmiş sapasağlam, tek parça bir mermer gibi olduğuna vurgu yaptı.Mozaiklerin tek tek sökülürken, mermerlerin dimdik, taş gibi durduğunu dile getiren Feyzioğlu, “Bu noktada da hukukun üstünlüğünü sağlamak her yurttaşımızı eşit yurttaşlık paydasında buluşturarak üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü egemen kılmak, vatanıyla, milletiyle, bölünmez bütünlüğün vazgeçilmez şartıdır. Yaptığımız faaliyet, yargı faaliyeti bu ülkenin birliğinin, bütünlüğünün, dirliğinin ve geleceğinin teminatıdır. Bizim elimizde yurttaşlarımızın canı vardır. Bizim elimizde bize emanet yurttaşlarımızın malı, namusu, şöhreti, şanı, şerefi vardır. Attığımız her adım insanların hayatını etkiler. Ve bizim hukukun üstünlüğünü talep etmemiz, kitaba göre ne karar verilecekse o kararın verilmesi gerekir diye ısrar etmemiz, tanıdığı olan değil, haklı olanın kazanması için mücadele etmemiz ve bunu dile getirmemiz bir siyasi söylem değil, hukukun üstünlüğü siyasetinin söylemidir. Eğer siyaset yapıyorsak yaptığımız siyaset budur ve yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.HÜKÜMETLE İLİŞKİLERBir gazetecinin “Daha önceki hükümetle ilişkileriniz gergindi, yeni hükümetle ilişkileriniz nasıl olacak” yönündeki sorusunu ise, "Bizim kimseyle ilişkimiz gerilmez. Biz doğru olduğunu söylemeye devam ederiz. Kararlılıkla söyleriz. Bizimle ilişkisini germek isteyen buyursun gelsin. Ama biz düşündüğümüzü söylemeye devam ederiz. Kendileri de söylediklerimizin haklı olduğunu, doğru olduğunu eminim düşündüklerinde göreceklerdir. Devlet yönetimi duygusallığı kaldırmaz. Her zaman akılcı davranmak gerekir. Her zaman soğukkanlı davranmak gerekir. Öfke ile kalkan zararla oturur. Belli makamlarda bulunanların öfkesi sadece kendilerine değil, tüm ülkeye ve bulundukları makamlaradır. O yüzden öfkelenmek yerine düşünmelerini tavsiye ediyorum" diye yanıtladı.IŞİD ve Türkiye hakkında çıkan haberlerle ilgili de açıklamalarda bulunan Feyzioğlu, “Bir kere vahim bir olay bu. Uluslararası hukuk açısından bakıyorum. Şu anda çok gazetelerde ve yabancı basın organlarında ve kamuoyuna yansıyan raporlarda Türkiye’nin IŞİD adlı o en kanlı, en vahşi terör örgütüne çeşitli müsamahalarda bulunduğu ve sınırlarımızı yeteri kadar en azından kontrol etmediği ifade ediliyor. Bunlar uluslararası hukukta Türkiye’yi çok ama çok sıkıntıya sokacak açıklamalar. Umarım aslı astarı yoktur. Ama bunlar efelenerek, ‘sen kim oluyorsun’ demekle olmaz. Gerçekten eğer IŞİD’i desteklemek veya müsamaha etmek şeklinde, göz yummak şeklinde pasif bir destek varsa bu uluslararası hukukta çok ciddi sıkıntıya sokar. Sadece uluslararası hukukta sıkıntıya sokmakla kalmaz. Ortadoğu’da bugün devletler yıkılıyor. Devletlerin yıkılmasını takiben insanlar korunma ihtiyaçlarını, yaşamlarını koruma, hayatlarını devam ettirme ihtiyaçlarını 500 ila bin yıl önceki bağlarıyla yerine getirmeye çalışıyorlar ve mezhepçilik hortluyor. Etnik ırkçı milliyetçilik hortluyor. Devletler yıkılınca o devletin insanlarını koruma görevini insanlar belli bağlarını kullanarak yerine getiriyor. Eğer vatandaşlık Türkiye’de Atatürk milliyetçiliği etrafında oluşturulmasaydı, eğer vatandaşlık kavramının içerisinden her türlü etnik unsur, dini unsur, mezhepsel unsur çıkarılıp sadece ‘Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olanlar bu açıdan Türk sayılır, vatandaşımızdır’ denilmeseydi bugün Ortadoğu’da yaşanan o katliamların, o faciaların tamamı Türkiye üzerinde olacaktı. Türk vatanı üzerinde olacaktı. Aynı şekilde birilerinin ’tu kaka’ yaptığı laiklik eğer olmasaydı mezhepçilik sebebiyle Türkiye’de kan gövdeyi götürürdü. Bugün cumhuriyetin sermayesini yerden yere vurmak ve tüketmek yerine bu değerlere iyice sarılma zamanı. Sarılırken dün yapılan yanlışlardan ders almamız gerekiyor. Laikliği özgürlükçü anlamamız, dinlere, mezheplere, inançlara saygılı bir laikliliği benimsememiz gerekiyor. Vatandaşlık kavramını cumhuriyetin kuruluş felsefesine göre anlamamız, her türlü ırkçılığı, mezhepçiliği, ayrımcılığı elimizin tersiyle itmemiz gerekiyor. Dün yapılan yanlışlar bugün yapılan yanlışların mazereti olmaz. Aydınlık bir gelecek kurabilmemiz için dersler çıkarmamız lazım. Bu cumhuriyetin değerlerini kötüleyerek değil, cumhuriyetin ne sağladığını görerek, farkına vararak olur. Anlamayanlar varsa dün sınırımıza canlarını kurtarmak için sığınan 40 bin mültecinin çektiğine baksınlar yeterli” ifadelerini kullandı.49 TÜRK REHİNENİN KURTARILMASI11 Haziran’da kaçırılan ve bugün serbest bırakılan Musul Başkonsolosluğu’nda görevli 49 personelle ilgili de görüşleri sorulan Feyzioğlu, “IŞİD’in bu şekilde güçlenmesinden kimler sorumlu merak ediyoruz. Ama aynı zamanda merak ettiğimiz bir husus var. Eğer Neçirvan Barzazi’nin açıklamaları doğruysa sorumluların ortaya çıkması lazım. Neçirvan Barzani, ’IŞİD, Musul’u almak üzere. Biz şehri tahliye ediyoruz. Sizi de kaçıralım. Kurtaralım’ dedi. Bu beyan eğer doğruysa konsolosluğumuzun tahliye edilmemesinin sorumlusu konsolos olamaz. Dışişleri Bakanlığı’dır. Bir konsolosluğun tahliye edilmemesine sadece ve sadece bakanlık karar verebilir. Anlaşılan bakanlık aldığı istihbaratın gereğini o zaman yerine getirmemiştir. Ve 49 yurttaşımız bu şekilde rehin alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlettir. O yüzden ben danışıklı dövüşlere, bunlar rehin değildir diye mesnetsiz komplo teorilerini dikkate almıyorum. Ama sorduğum soru çok açık, Barzani’nin açıklamalarından sonra neden konsolosluk tahliye edilmemiştir. Bu çok büyük bir başarısızlıktır. Bu çok büyük bir basiretsizliktir. Çok önemli bir hukuksuzluktur. Üstü örtbas edilemeyecek bir görevi ihmaldir. Yani sorumluluk gerektirir. Bu sorumluluğun sahipleri ihmalle buraya gelmesinin müsebbipleri bugün çıkıp ’rehinelerimiz kurtarıldı’ diye bir gurur tablosundan söz edemezler. Rehinelerimizin kurtarılmasından elbette mutluluyuz, elbette şükürler olsun ama Türkiye Cumhuriyeti gibi Ortadoğu’da benden habersiz kuş bile uçmaz diyen bir geçmişten bugün konsolosluğumuzun işgal edileceğinin haberini alamayan alsa bile gereğini yapamayan bir duruma düşmek gurur tablosu değildir maalesef” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz