Kurtulmuş, MIKTA'nın 10. Parlamento Başkanları Toplantısı'na katılmak üzere Meksika'ya ve ardından resmi ziyaret için Küba'ya yaptığı ziyaretlerin dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yeni anayasa konusunun başkanlık sistemi üzerinden yürütülmesinin sürece zarar verip vermeyeceğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, bu konunun iklim meselesi olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, "Cumhuriyet'in ikinci asrı, yeni bir yüzyıl, Türkiye Yüzyılı, burada Türkiye'nin hedefleri var. Parlamento da önüne yeni bir anayasayı yapabilme işini hedef olarak koymalıdır. Öncelikle bu iklimin oluşabilmesi için müzakere, fikirleri karşılıklı söyleme, el sıkışma önemlidir." dedi.
"Anayasanın değişmesi meselesi bir bakıma matematik işidir." diyen Kurtulmuş, 400'ün üzerinde bir oyu hedefleyen yaklaşımın esas alınması gerektiğini belirtti.
Parlamentoda 400'ün çok üzerinde bir destek bulunursa toplumsal olarak çok ciddi bir mutabakat sağlanacağına işaret eden Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
"Anayasa tartışmaları, toplumsal mutabakatın sağlanmasına vesile olmalıdır ama toplumsal ayrışmaya, kutuplaşmaya vesile olacak anayasa tartışmalarının Türkiye'ye faydası olmaz. Şunu kesinlikle belirteyim. Bu işin tartışma yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, anayasa yapma iradesine de gücüne de yetkisine de sahiptir. Bu süreci kimsenin zehirlemesine müsaade edilmemesi lazım. Bu süreç, ciddi bir şekilde parlamenterler arasında, siyasi iradeyle olacak bir şeydir. Siyasi iradenin temsilcileri, konularını gündeme getirirler ve tartışırlar."
Kurtulmuş, bu süre içinde denge denetim mekanizmaları, parlamentonun gücünün artırılması, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ile hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi konuların gündeme gelebileceğine işaret ederek, "Burada mühim olan, anayasanın zamanın ruhuna uygun bir şekilde, kapsayıcı, kuşatıcı, demokratik ve özgürlükçü olmasıdır." ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, "Siyasetteki bu iklim, böyle tatlı bir rüzgar gibi geçecek mi?" sorusuna, "Ben seçimden, Türkiye'nin güncel tartışmalarından ziyade karşı karşıya kaldığımız küresel ve bölgesel tehditlerin, Türkiye siyasetinin üslubunun değişmesini zorladığına inanıyorum." karşılığını verdi.
Bölgede büyük sıkıntı ve problemler yaşandığına işaret eden Kurtulmuş, "Son olarak İsrail, Gazze'de insanlık dışı saldırılarını, katliam boyutlarını aşan soykırımını sürdürüyor. Biz bu bölgenin insanları, kendi farklılıklarımızı aşılmaz engeller olarak görüp ya tek tek her birimiz emperyalizmin hedefi olacağız ve tek tek hepimiz çok ağır bedeller ödeyeceğiz ya da biz sorunlarımızı oturup medeni ve fikri olan insanlar olarak tartışıp çözüm üreteceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin çok engin bir demokrasi tecrübesine sahip olduğunu söyleyen Kurtulmuş, demokraside çok ağır bedeller ödemiş olan Türkiye'nin bölgesel ve küresel sorunlara artık yüksek perdeden ses çıkardığını belirtti.
Kurtulmuş, "Görüyorsunuz bütün dünyayı dolaşıyoruz. En çok sevindiğim husus şu. Herkes Türkiye'yi farklı bir yere koyuyor. Yani Afrika, Asya, Latin Amerika, Karayip ülkeleri de Türkiye'yi farklı bir yere koyuyor ve Türkiye'yi bir oyun kurucu, dünya üzerinde de sözü olan bir ülke olarak görmeye başlıyor. Bu çok kıymetli bir şey." dedi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin kendi sorunlarını çözebilmek için oturup konuşmasını başarabilen bir siyaset diline ve üslubuna kalıcı şekilde sahip olmak zorunda olduğunu vurgulayarak, "Çünkü bugün karşılaştığımız meseleler hiçbir zaman geçici değildir, sadece kılıf değiştiriyorlar. Bu bölgenin bu kadar büyük bir aktörünü kimse tek başına bırakmaz, kimse göz göre göre Türkiye'nin güçlenmesinin önünü açmak istemez. Biz mücadele ederek, gayret ederek bu yolda yürüyeceğiz. Bunun ilk şartı da demokrasiyi güçlendirerek, kendi aramızda ortak kararlar alarak ilerlemektir. Bu iklime doğru Türkiye'nin gitmesinin zorunlu olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, siyasetteki son durumda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in etkisinin sorulması üzerine, "Siyasette şahıslar üzerinden konuşmak istemem. Doğru bulmam ama Sayın Özel'in, 'Sayın Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmek istiyorum' diyerek daha hemen en başında bir çıkış yapmasını son derece olumlu bulduğumu ve bir diyalog arayışı içerisinde olmasını takdirle karşıladığımı ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, tasarruf tedbirlerine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in açıklamaları ve kendisinin uygulamaları anımsatılarak, "Meclis'in bir tasarruf tedbiri olacak mı?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, Meclis Başkanlığı görevine gelir gelmez koruma ve araç sayısı ile protokolü asgari düzeye indirdiklerini söyledi.
Bu konuda Genel Sekreter Yardımcısını görevlendirdiğini belirten Kurtulmuş, "Meclis'te yapılabilecek bütün tasarruf tedbirleri masaya yatırıldı. Bunlarla ilgili çalışmalar yapılıyor. Meclis'te en çok harcama kalemlerinden birisi, basılı malzeme. Meclis'te basılı olan malzemeleri ciddi oranda azalttık. Meclis tutanakları dahil. Buradan çok büyük bir tasarrufun olduğunu biliyoruz. Geri dönüşümle ilgili de çalışmalarımız var. Ayrıca Meclis'teki araçlarla ilgili yapılan ihalede hemen hemen yarı yarıya bir tasarruf sağlandı. Meclis'teki idari kısmın makam araçlarını Togg ile değiştirdik. Meclis'te elektrikli araç şarj istasyonlarını da kurduk." diye konuştu.
23 Nisan'da makam aracı yerine otobüs kullanılması yönündeki uygulamanın tasarrufu teşvik etmek için yapıldığını söyleyen Kurtulmuş, "Tabii ki tek başına o uygulamayla Meclis'in büyük bir tasarruf yapmayacağını biz de biliyoruz. Bu durum karşısında bazı kötü niyetli zihinlerin ortaya döküldüğünü görmek gerçekten üzüntü verici. 'Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, AK Partilileri aldı gitti.' diyenler bile oldu. Bunu diyen kişinin yayımladığı haberin fotoğrafında CHP'li arkadaşımız da var." dedi.
Kurtulmuş, 23 Nisan'da Meclis'ten Anıtkabir'e oradan da Birinci Meclis'e ve tekrar TBMM'ye geçtiklerini belirterek, toplu bir şekilde hareket etmenin büyük bir zaman tasarrufu sağladığını da gördüklerini söyledi. Kurtulmuş, "Meclis kuvvetli bir tasarruf yaparsa, bunu da gösterirse, bu diğer bakanlıklara ve kamu kurumlarına da örnek olur." ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, "Tasarruftan bahsettiğiniz bir yerde 'Neden özel uçakla Meksika'ya gittiniz' diye eleştiriler oldu. Burada CHP, MHP, AK Parti'den milletvekilleri var. Buna dair değerlendirmeniz ne olur?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Bu, resmi bir ziyaret. Göreve geldiğimiz günden bu yana tarifeli uçakla gitmemiz mümkün olan her yere tarifeli uçakla gittim. Milletimizin emanetine halel getirecek hiçbir adımı atmadığım gibi bu yöndeki haksız eleştirileri yapanlardan çok daha ciddi bir şekilde kamu malının nasıl korunması gerektiğini biliyorum. Mesela aynı gün içerisinde sabah Antalya'da, öğle vakti ise Denizli'de bir programımız vardı. Bu iki programı Meclis Başkanı olarak nasıl yapacağım? Geçenlerde çok haksız bir şekilde dile doladıkları, iftira attıkları, 'Aile ziyareti için gitti' dedikleri Mardin'e, 'Akademi ve Siyonizm: Baskılar, Korkular ve İtirazlar' ana temasıyla düzenlenen Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu'nun açılış konuşmasını yapmak üzere gittim. Gittiğimiz uçakta 5 milletvekili arkadaşımız da vardı. Uçakla gitmemizin bir diğer nedeni, aynı gün Ankara'daki programlarımızın yoğunluğu. O gün Irak Temsilciler Meclisi Başkanvekili ile görüştük, programa yetişmek için de uçağı kullandık. Bütün bu ziyaretleri, şahsi gezim olarak yapmıyorum. Hiçbir ziyarete de tek başıma gitmiyorum. Gerçekleştirdiğim bütün ziyaretler resmidir ve hepsi de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili arkadaşlarımızla beraber gerçekleştirilmiştir. Bu son derece maksatlı ve haksız bir eleştiridir."
Kurtulmuş, Filistin'e destek verdiği için okuldan uzaklaştırılan üniversite öğrencileri ve akademisyenlerle ilgili konunun daha güçlü bir şekilde gündeme gelmesi için neler yapılacağının sorulması üzerine, Mardin Artuklu Üniversitesince düzenlenen Uluslararası Akademik Sempozyum'da bu konuda çağrıda bulunduğunu ve bu çağrısını tekrarladığını söyledi.
Türkiye'nin, dünyanın dört bir tarafında zor durumda kalan öğretim üyelerine hep kucak açmış bir ülke olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Atatürk zamanında, Almanya'da Nazilerin zulmünden kaçan Yahudi bilim adamları Türkiye'ye gelmiştir ve Türkiye'de bilimsel hayatın gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Dünyanın dört bir tarafında şu anda siyonizmin baskılarıyla işini bırakmak zorunda kalan öğretim üyelerinin, akademisyenlerin tamamına çağrıda bulunuyoruz. Dünya üniversitelerinde siyonist baskılar yüzünden işinden atılan insanlara Türkiye üniversitelerinin kapıları açıktır." diye konuştu.
Amerika'da ve başka ülkelerdeki üniversiteler ile meydanlarda Filistin gösterileri olduğunun anımsatılması ve "Türkiye'deki üniversitelerde kitlesel bir eylem yok. Bunu aynı zamanda bir akademisyen olarak nasıl değerlendirirsiniz?" diye sorulması üzerine Kurtulmuş, "Ben bir akademisyen olarak bana yapılan ilk teklifi değerlendirdim ve Mardin Artuklu Üniversitesinin sempozyumuna katıldım. Orada çok sayıda yabancı bilim adamıyla da bir arada olduk, dayanışmayı ortaya koyduk. Gazze meselesine duyarlılık konusunda, halkla hükümetin mutabık olduğu ender ülkelerden biri Türkiye'dir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hükümetin ve kendilerinin Gazze konusundaki duyarlılığının, halkın duyarlılığı ile birebir aynı olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Çok büyük gösteriler Türkiye'de de oldu, büyük mitingler oldu. Dolayısıyla her platformda destekler sürdürüyor. Mühim olan bunun istikrarlı bir şekilde sürdürülmesidir. Filistin davasında yeni bir dönemin başladığına inanıyorum. İki gelişme bu kanaate sahip olmamda çok önemli. Birincisi, Batılı ülkelerdeki üniversitelerde yapılan gösteriler, hatta ondan önce hükümetlerinin 'Sakın sokağa çıkmayın' diye tehdit etmesine rağmen büyük kalabalıkların gerçekleştirdiği kitlesel gösterilerdir. İnsaf ve vicdan sahibi insanlar dini, dili, rengi, siyasi fikri ne olursa olsun artık bir araya geliyor. Bu tasarlanamayacak bir şeydir. Bu kadar büyük bir katliamın sonunda, soykırımın sonunda insanlık vicdanı harekete geçmiş ve 'insanlık cephesi' kurulmuştur. Bu kadar güçlü bir insanlık cephesinin kurulması, bütün insanlığın yüz akıdır.
İkincisi ise şu an yaşadığımız için anlamadığımız ancak ileride çok daha net anlaşılacak olan şey, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanı'na başvurusudur. Sorgulanamaz, yargılanamaz, hesap sorulamaz, toz kondurulamaz İsrail hükümetine toz kondurulmuştur. Güney Afrika'yı da bir kere daha tebrik ediyorum. Çok büyük, tarihi bir iş yaptılar. Bundan sonra çok yoğun bir mücadele sürecek. İsrail ve destekçileri her türlü baskıyı ortaya koyacaklar. Sonuçta hükümetler ne yaparsa yapsın halkın vicdanı var, halkın sesi var; bu ses her yerde çok güçlü bir şekilde gündeme gelecek."
(AA)