HABER

TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu toplandı

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öztürk: - "Su potansiyeli değişimi, havzalar özelinde değerlendirildiğinde en kayda değer su açığının gözlendiği havzalar genel itibarıyla Doğu Akdeniz ve Konya kapalı havzalarıdır" - Meteoroloji Genel Müdürü Coşkun: -"Türkiye'de 2020 yılında alansal yağış ortalaması 500 milimetre olarak gerçekleşti, 2021 yılı yağışlarda normale göre yüzde 20 azalma tespit edildi"

İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Öztürk, su potansiyeli değişiminin, havzalar özelinde değerlendirildiğinde en kayda değer su açığının Doğu Akdeniz ve Konya kapalı havzalarında gözlendiğini belirtti.

TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı.

Komisyona video konferans yöntemiyle bağlanarak sunum yapan İzzet Öztürk, Türkiye'de yer üstü ve yer altı suyu miktarının yıllık bazda 112 milyar metreküp olarak belirlendiğini, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1300 metreküp olduğunu ve bu durumun Türkiye'yi su stresine aday bir ülke konumuna taşıdığını söyledi.

Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de iklim değişiminin etkilerinin görülmeye başlandığını, gelecek onar yıllık dönemlerde bu durumun daha da belirginleşmesinin beklendiğini ifade eden Öztürk, su kaynaklarının havza bazında sürdürülebilir kullanımının sağlanmasının öncelikli hale geldiğini belirtti.

Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Su potansiyeli değişimi, havzalar özelinde değerlendirildiğinde en kayda değer su açığının gözlendiği havzalar genel itibarıyla Doğu Akdeniz ve Konya kapalı havzalarıdır. Konya kapalı havzası için elde edilen sonuçlara göre sıcaklık değerleri artma eğiliminde olacak, yağış rejiminde önemli azalmalar görülebilecek. 2050 yılından itibaren yağıştaki azalma belirginleşecektir. Bu durum da su açığının artarak devam edeceği beklentisini ortaya koymaktadır."

Öztürk, kurumlar arası görev ve sorumlulukların ortaya konması gerektiğini, iklim projeksiyonları ve hidrolojik modelleme tahminlerinin, Türkiye geneli ve 25 akarsu havzasındaki sektörel etkilerinin, hazırlanacak master planlarda temel girdi olarak yer almasının önemine değindi.

Güncel yer altı suyu rezervlerinin dikkate alınarak özellikle aşırı su çekimi yapılan yer altı suyu ovalarından başlamak suretiyle tüm ovaları kapsayacak şekilde yeniden etüt çalışmalarının yapılması gerektiğinin altını çizen Öztürk, şöyle konuştu:

"Özellikle ülke turizminin ve tarımsal faaliyetin yoğun olduğu kıyı ovalarında gelişmiş olan deniz suyu girişimini öncelikle engelleyici ve geriletici yönde gereken idari ve teknik çalışmalar planlanmalıdır. İzinsiz yer altı suyu kullanımı önlenmeli, mevcut sondaj kuyuları envanteri resmileştirilmelidir. Suyun etkin ve verimli kullanımı kapsamında özellikle kentsel alanlardaki şebeke kayıp ve kaçaklarının azaltımı sağlanmalı, standardın üzerinde kayıp ve kaçak oranı kaydedilen belediyelere yeni su tahsisi yapılmamalıdır.

Yağmurlama ve damla sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması uygulamaları sürdürülmelidir. Mevcut dış politika stratejimiz ve su bırakma garantilerimiz gözden geçirilmelidir. Ülkemizde 25 akarsu havzasının 17'si kıyı havzaları olup bütünleşik kıyı alanları yönetimi konusunda stratejik planlamalar yapılmalı ve bu çalışmalar hızlandırılmalıdır. Özellikle Konya Ovası'nda tarıma göre su uygulamasından suya göre tarım uygulamasına geçilmelidir. Yer altı su kullanımı ölçülmeli ve makul bedelle ücretlendirilmelidir. Az su gerektiren ürünler teşvik edilmelidir."

- "2021 yılında yağışlarda yüzde 20 azalma tespit edildi"

Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun da iklim değişikliğinin tüm dünyanın gündeminde yer alan ve önlem alınması gereken küresel bir sorun olduğunu söyledi.

Türkiye'de farklı merciler tarafından merkezi ve yerel iklim değişikliği uyum eylem planları, afet azaltım planlarının hazırlandığını ifade eden Coşkun, Meteoroloji Genel Müdürlüğü olarak gözlemden analize, erken uyarıdan iklim projeksiyonlarına kadar üretilen veri, ürün, bilgi ve raporlar ile bu faaliyetleri desteklediklerini ifade etti.

İklimin, bir coğrafya parçasının meteorolojik kimliği olduğunu aktaran Coşkun, "Kayıtlara göre 2020 yılı 2016 ve 2019'dan sonra dünyada en sıcak üçüncü yıl olmuştur. 2020 yılı sıcaklık ortalaması endüstri öncesi dönemin sıcaklık ortalaması olan 13,7 derecenin 1,2 derece üzerindedir. Ülkemizde 1998 yılından itibaren 2011 yılı hariç ortalama sıcaklıklarda artış yaşanmaktadır." dedi.

Coşkun, "Türkiye'de 2020 yılında alansal yağış ortalaması 500 milimetre olarak gerçekleşti, 2021 yılı yağışlarda normale göre yüzde 20 azalma tespit edildi." diye konuştu.

Yağışlardaki azalmanın en fazla olduğu bölgelerin ise İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olduğunu vurgulayan Coşkun, "2020 su yılında özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara'da azalmaları görüyoruz. 2021 su yılında ise son yağışlarla İzmir'de artışın olduğunu, Ankara'da hala azalmanın devam ettiğini, İstanbul'da da normaller civarında olduğunu görüyoruz. 25 su havzamıza ait de çalışmalar yapılmaktadır. 2020 su yılı havzalarının alansal yağışlarında Fırat ve Dicle için artış görüyoruz. 2021 yılı için de azalma görüyoruz. Bunu da küresel iklim değişikliğinin yansımaları olarak değerlendiriyoruz." ifadesini kullandı.

En Çok Aranan Haberler