MERSİN (İHA) - Ketre, Siirt'te yaşanan olayları ele alarak; bölgenin kültürel değerlerinden basıl bir bozulma yaşandı ki bu denli bir sapma görüldüğü sorusunu sordu ve bu konunun ciddiyetle ele alınmasını istedi.
Siirt'in Pervari ilçesinde 2009 yılında 13-14 yaşındaki 8 öğrencinin 2 ve 3 yaşlarındaki iki çocuğa tecavüz etmesi olayını değerlendiren Ayla Ketre, taciz ve tecavüz olaylarının iki açıdan ele alınması gerektiğinin altını çizerek; yetişkin bir bireyin herhangi bir çocuğa yönelik cinsel istismarının taciz ya da tecavüz olarak değerlendirilebileceğini, 11-14 yaşlarındaki ergenlerin söz konusu davranışınınsa ergenlik döneminin 'merak ve deneyim elde etme çabası' olarak düşünüldüğünü anlattı.
Ketre, 11-14 yaş gruplarındaki çocukların ilk cinsel deneyimlerini yaşama peşinde olduklarının altını çizerek, hala oğlunun dayı kızına, komşu çocuklarının birbirleriyle olan ilk cinsel deneyimlerininse aile içinde gizlendiğini ve açığa çıkartılmak istenmediğini vurguladı. İlk cinsel deneyimini yaşamanın peşinde olan ergenlerin, bunu nerede yaşayacaklarının arayışı içinde olduklarını kaydeden Ketre, bu noktada da hala kızına, bir bebeğe veya bir hayvana ilgi duyabileceği gibi aşırı bir mastürbasyon
eğilimi de gösterebileceğine dikkat çekti. Belirtilen yaş aralığındaki çocukların özellikle Doğu kültüründe ve kırsal bölgelerde; 'kim daha erkek' gibi bir ispat çabası içinde olduklarını vurgulayan Ketre, Siirt'te yaşanan olaylara bakıldığındaysa suç işleyen çocukların, hayatlarının en keskin virajını büyük bir uçuruma atlayarak aldıklarını belirtti.
"NASIL BİR KÜLTÜREL BOZULMA YAŞANDIKİ BU OLAYLAR OLDU?"
Ketre, "Geçmiş yıllarda yetişkin kadın tecavüzleri daha çok duyuluyordu. Ancak toplumsal olarak cinsellik konusunda geliştirdiğimiz tutumlar nedeniyle tecavüz ya yok denecek kadar azaldı ya da artık basına yansıyacak kadar değerli olmadı. Son günlerde artış gösteren iki şey var. Bunlardan biri yetişkin bireylerin çocuklara yönelerek, çocuklara cinsel istismarda bulunması; taciz, tecavüz girişimine kalkışması, diğeri de ergenlik deneyimi olarak gençlerin obje olarak kendilerine çocukları seçmesi. Peki
neden çocuklar hedef olarak seçiliyor? Çünkü çocuklar savunmasızdır, kolay tehdit edilip susturulabilir, kolay kandırılabilir, ne yaşadığını anlamlandıramaz" dedi.
Çocuğun istismara uğradığını ya ileriki yaşlarda anlayacağını ya da yaşadıklarını bir yetişkinle paylaştığında, söz konusu kişi bunun bir istismar olduğunu anlamlandıracağını ifade eden Ketre, Siirt olayına da bakıldığında ilköğretim öğrencilerinin adı geçen kız çocuğunu tehdit yoluyla çıplak fotoğraflarını çekerek, istediklerini elde ettiklerini hatırlattı.
Ketre, "Tabi Siirt olayında bir de yetişkin bireylerin, diğer küçük yaştaki çocuklara yönelik istismarı var ki burada da başka bir sorun çıkıyor karşımıza. Bölgenin kültürel değerlerinde ne tip bir bozulma olmuş olmalı ki bu denli bir sapma görülüyor? Bu konu çok ciddi bir şekilde araştırılmalıdır. Yetişkinlerin çocuklara yönelik bu eylemi, daha sonra tacize uğrayan çocuklarda başka çocuklara tacizde bulunma şeklinde bir davranış olarak ortaya çıkar. Biz buna agresörle özdeşleşme diyoruz. Yani kendisine
saldırıda bulunan kişiyi kendisine model alıp, o da başkasına saldırıyor ve böylece içindeki travmayı çözümlüyor" diye konuştu.
"İSTİSMARA UĞRAYAN VE BUNU YAPAN ÇOCUĞA DA PSİKOLOJİK DESTEK VERİLMELİ"
Cinsel istismara uğrayan çocuğun; 'dünya güvenilmez bir yer' şeklindeki bir düşünceye kapılıp, kaygı bozlukları geliştirebileceği gibi kendini ve yaşadığı alanı sürekli olarak güvensiz hissedeceğini anlatan Ayla Ketre, bunun yanında çocuğun; 'tacize uğradıysam bunda benim de suçum var' gibi kendini suçlayan ve değersizleştiren bir yaklaşım içinde 'kirlenmişlik duygusu' hissedebileceği uyarısında bulundu. Ketre, tüm bu durumların da ergende; gelecekte bir takım saplantılı düşünce ve davranış
bozukluklarına, sosyal uyum sorunlarına, karşı cinsle ilişkilerde bozukluklara neden olabileceğini söyledi.
Cinsel istismarda bulunan çocuğun psikolojisininse değişiklik gösterdiğini dile getiren Ketre, açıklamasını da şöyle sürdürdü; "Antisosyal kökenli bir birey olma yolunda gidiyorsa yaptığından hiçbir suçluluk hissetmeyeceği gibi garip bir haz da alır bu durumdan. Ama eğer aslında arkadaşlarıyla arada o da suça bulaşmışsa ve kimliği aslında hassas bir kimlikse; bu olay onun için yıkıcı bir etki oluşturabilir. Yani sadece istismara uğrayanların değil, aynı zamanda suça bulaşan çocukların da psikolojik destek almaları önemli."
"OLAY KLASİK PSİLOKOJİK DANIŞMANLIK YAKLAŞIMIYLA ELE ALINMAMALI"
Olayın bir de görülmeyen bir başka yüzünün daha olduğunu, Siirt'te yaşanan gelişmeleri basın yoluyla takip eden ve geçmişte benzer bir olayı yaşayıp, bunu bilinçaltına gizleyenlerin, yaşananlara karşı yoğun bir öfke, kızgınlık, düşmanca duygular ve depresif belirtiler gösterebileceğine işaret eden Ketre, çocuk sahibi olan anne ve babalarınsa kendilerini adeta bir tehdit altındaymış gibi hissederek, çocuklarına karşı aşırı koruma iç güdüsüyle yaklaşıp, kuşkucu ve güvensiz bir çocuk yetiştirebileceğini
kaydetti. Ketre, "Gerek istismara uğrayan, gerekse de istismar eden çocukların klasik psikolojik danışmanlık yaklaşımından ziyade travmayı bilinçaltından söküp atacak terapi teknikleriyle çalışmaları daha uygun olacaktır" dedi.