İtalya'nın Milano kentinde 17 Şubat 1992'de Sosyalist Partili bürokrat Mario Chiesa, bir işadamından rüşvet alırken suçüstü yakalandı.
7 milyon liretlik (yaklaşık 3500 euro) rüşvet gözaltısı ilk başta pek de sıra dışı olmayan bir adli vaka gibi görünüyordu. Ancak Chiesa'nın birkaç hafta sonra yaptığı itiraflar, yolsuzluk çarkının devasa boyutlarını ortaya çıkararak İtalyan siyaset dünyasını yerle bir eden Temiz Eller operasyonuna yol açacaktı.
İtalya'da "rüşvet skandalı" (tangentopoli) olarak da anılan Temiz Eller soruşturması, ülkenin en büyük partilerinin dağılması ve "Birinci Cumhuriyet" olarak anılan dönemin kapanışıyla sonuçlandı.
Soruşturmanın ilk aşamalarda yarattığı "temizlik" umudu, vatandaşları savcılara destek gösterileri yapmaya itiyordu.
Siyasetçiler, yöneticiler ise kendilerini, canlı yayımlanan duruşmalarda sanık sandalyesinde buluyordu.
Halkın siyasi liderlere tepkisinin en sembolik dışavurumlarından biri de 1993'te İtalyan Sosyalist Parti lideri, dönemin İtalyan Başbakanı Bettino Craxi'nin, sürgüne kaçtığı Tunus'ta hayatını kaybetmeden önce bir grup gösterici tarafından "Bunları da istiyor musun" haykırışları arasında bozuk para yağmuruna tutulmasıydı.
3500 euro'luk rüşvetle patlak veren yolsuzluk skandalının boyutları bugün yıllık 9 milyar euro olarak hesaplanıyor.
1992-1994 yılları arasında süren Temiz Eller soruşturmasında yolsuzluk, şantaj, kamu finansmanı yasalarının ihlali gibi suçlamalarla siyasetçiler, yerel idareciler, kamu kuruluşlarının yöneticileri ve iş insanlarının da aralarında olduğu 4525 kişi hakkında dava açıldı, yaklaşık 1300 mahkumiyet kararı çıktı.
Skandallara adı karışan onlarca kişi intihar etti.
Eski başbakan Craxi soruşturmalar sürerken Tunus'a kaçtı ve gıyabında görülen davalarda suçlu bulundu.
Tunus'ta sürgün hayatı yaşayan Craxi 2000'de 65 yaşındayken öldü.
Ancak Temiz Eller'den 30 yıl sonra, siyasetin yolsuzluktan arındırılması umudunun gerçeğe dönüştüğünü söylemek mümkün değil.
Temiz Eller operasyonu, Hristiyan Demokrasi Partisi, İtalyan Sosyalist Parti gibi siyaset sahnesinin başrolündeki partilerin yok olması ya da dönüşmesiyle sonuçlandı.
Soruşturma sonrası 1994'te yapılan ilk genel seçimler yeni parti ve liderlerin siyaset sahnesine girdiği "İkinci Cumhuriyet" döneminin başlangıcı kabul ediliyor.
1994 seçimlerini, siyasete henüz girmiş olan Silvio Berlusconi kazandı ve İkinci Cumhuriyet dönemine damgasını vuran lider oldu.
Temiz Eller operasyonunun yıldönümü vesilesiyle yapılan anketlere göre İtalyanların yüzde 60'ı, 1992'den bu yana hiçbir şeyin değişmediğini düşünüyor.
Demos şirketi tarafından yapılan ankete göre Temiz Eller'den bu yana yolsuzluğun azaldığını düşünenlerin oranı yalnızca yüzde 16.
İtalyanların yüzde 22'si ise son 30 yılda yolsuzluğunun daha da yaygınlaştığına inanıyor.
İtalya'yı sarsan soruşturmanın gerçek bir temizlikle sonuçlanmamasının nedenleri 30 yıldır tartışılmaya devam ediyor.
2017'de Temiz Eller'in 25. yıldönümünde BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Kurumu (Anac) Başkanı Raffaele Cantone bunu, "Maalesef, kelepçelerin İtalya'yı reform etmeye yeteceği yanılgısına düşüldü. Yolsuzluğun kökten sökülebilmesi, ilk olarak kültürel bir savaş gerektirir" sözleriyle açıklıyordu.
Öte yandan, Temiz Eller'in yolsuzluğu tamamen silmese de nispeten azalttığı da yaygın bir görüş.
Temiz Eller sonrası yıkılan Birinci Cumhuriyet döneminde kamu işlerinin sırf rüşvet çarkını döndürmek için yapıldığını, bugünse yolsuzluk ağının nispeten azaldığını savunanlar da var.
Soruşturmayı yakından takip eden gazetecilerden Paolo Biondani de bu görüşe katılanlardan.
Biondani 2017'de BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada "(Temiz Eller) yolsuzluğu yok etmese de azalttı" diyordu.
Biondani, operasyonun yolsuzluğu tam olarak bitirememesinin ardındaki nedenlerden birini ise şöyle açıklıyordu:
"Temiz Eller yalnızca elit kesime dokunduğu sırada tüm kamuoyu tarafından destekleniyordu. Ne zaman ki yolsuzluk soruşturmaları daha alt seviyelere inmeye başladı, vergi vermemek için rüşvet ödeyen küçük işletmeleri, oğlunu askere göndermemek için para ödeyen babaları da kapsamaya başladı, o zaman savcılara destek de azaldı."
Kamuoyu yoklamaları da bu görüşe destek verir nitelikte.
Demos araştırma şirketinin geçen hafta sonu yayımlanan anketine göre İtalyanların yüzde 78'i siyaset dünyasındaki yolsuzluğun toplumun aynası olduğunu düşünüyor.
Tarihi soruşturmayı yürüten ekipte yer alan savcılardan Gherardo Colombo da 30. yıldönümü için yaptığı açıklamalarda "Soruşturma bitti ama yolsuzluk bitmedi" görüşünü tekrarlıyor.
Colombo geçen hafta La Stampa gazetesinde yayımlanan bir söyleşide yolsuzluğa gerçek ve kalıcı bir çözümün ancak kültürel bir değişimle mümkün olabileceğini şu sözlerle anlattı:
"Güvensizlik girdap gibi büyür, toplumsal doku yıpranır, dağılır, tükenir. Ama bir çare var: Kültüre, eğitime büyük ve uygun yatırımlar yapılmalı; insanların, gazetecilerin, hukukçuların, kamu yöneticilerinin eğitilmesine yatırım yapılmalı."