KADIN

Ten Uyumu: Mazeret mi, Gerçek mi?

Bilim insanları işi gücü bıraktılar, tenlerinizin uyuşup uyuşmadığını açıklamaya koyuldular...

Ten Uyumu: Mazeret mi, Gerçek mi?

Evrende hayat var mı? Okyanusların dibinde neler saklı? Zamanda yolculuk, dördüncü boyut mümkün mü?

Uzaylılarla kontakt kurulması, Stephen Hawking'in de değindiği gibi tehlikeli bir şey midir? Elon Musk'ın uyardığı gibi, bizleri yakın gelecekte bir insan-robot savaşı tehlikesi mi bekliyor? Dünyaya, insanlığa dönelim: Nefes almadan yaşamak mümkün mü örneğin? Biraz daha basit ilerleyelim: Kanserle savaşan besinler nelerdir?

Ama yok... Tüm bunların yanında, bilim insanlarının önemli bir bölümü de diğer canlılar için çiftleşmek, üremek gibi kelimelerle andığımız şeyle; iş insanlığa gelince aşk yapmak, seks ve tonla küfürlü sözcükle; hem romantik, hem iddialı, zaman zaman da komik ifadelerle isimlendirdiğimiz şeyle ilgilenmek zorunda.

Çünkü varoluşumuzun başlangıcı, çünkü kafamızı en çok kurcalayan kavram bu, değil mi?

Mesela ten uyumu... Gerçek mi?

Madem bilim insanları ten uyumunu açıklamak, bilimsel gerçeklerle bu deyişin altını doldurmak amacına yöneldiler, bize de daha fazla eleştirmek düşmez artık... Bakalım neler demişler;

Öncelikle nereden çıktığı belli olmayan, bir şekilde tüm dünyada var olan bir kavram.

İlk olarak hangi milletin hangi atası, hangi kültüre mensup bir yüksek zekalı bu kavramı ortaya atmış, bilinmiyor... Ancak neredeyse tüm dillerde ten uyumuna karşılık gelen deyişler mevcut. Örneğin İngilizler ''Birds of a feather flock together'' (Aynı tüyün kuşları birbirine yapışır) diyorlar... Almanlar ''Jeder topf hat einen deckel'' diyorlar, bizdeki ''Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş'' atasözüyle aynı anlamda, einen.

Bilim insanları da bu yaygın inanışı araştırıyorlar tabii, araştırıyorlar ama henüz ruh eşi, ten uyumu gibi kavramlara bilimsel açıklamalar yapabilmiş değiller.

Ki aşk dediğiniz ne ki!? Aslında tüm mevzu hormonlarımızda, sinir hücrelerimizde olup bitiyor.

Arizona Üniversitesi Nöroloji Departmanı başkanlığı görevini yürüten Dr. David M. Labiner aşık olduğumuzda, cinsel arzularımız arttığında beynimizde ve salgılanan hormonlarda değişiklikler yaşandığını doğruluyor. Ancak ten uyumu dediğimiz şey bir anlık değildir, bildiğimiz kadarıyla uzunca süren bir uyum söz konusu olmalı, değil mi ama?

İşte bu noktada Power of Pleasure (Zevkin Gücü) kitabının yazarı Dr. Kristen Mark devreye giriyor.

Dr. Kristen Mark, beyindeki ve hormonlardaki aktiviteleri incelediğimizde hangi özelliklere sahip insanların bizi heyecanlandırdığının anlaşılabileceğini doğruluyor, ancak ona göre işin uzunca bir süre incelenmesi gereken bir de sosyolojik boyutu var. Çünkü beyin, arzuladığı bir kişi hakkında aralıksız olarak ve aynı düzeyde elektrik üretmiyor, feromonlar da (aynı türün üyeleri arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen, insanlarda daha çok eşeysel davranışları kontrol eden hormon) zaman zaman normal seviyelere düşüyor.

Bu yüzden ten uyumu hakkında kesin yargılara varabilmek için, nörolojinin yanı sıra kişisel deneyimlerin, yalnızca fiziksel değişimlerin değil aynı zamanda duygu değişimlerinin de incelenmesi gerek.

Ten uyumuna getirilmiş en makul açıklama Dr. Helen Fisher'dan gelmiş:

Attraction and Attachment in Mammalian Reproduction (Memeli Üremesinde Etkilenme ve Bağlılık) isimli kitabın yazarı Dr. Helen Fisher'a göre, norepinefrin isimli sinir iletkeni, çekici bulduğumuz kişinin hafızamızda kalmasını sağlıyor, -ki bize göre bu uzun süreli ten uyumu üzerine yapılmış, gayet makul bir çıkarım.

Dr. Fisher'a araştırmalarına göre bu olayla ilgilenen bir dizi sinir iletkeni ve hormon daha var:

  • Örneğin Feniletilamin. Bu sinir iletkeni, aşık olan kişilerin beyinlerinde daha yüksek seviyelerde elektrik akımına yol açıyor.

  • Vasopressin isimli hormon ise kişinin bütün dikkatini eşine yönetmesini, bir anlamda sadakati sağlıyor.

  • Oksitosin hormonu, partnerlerin birbirlerine dokunmayı arzulamalarını sağlıyor.

Tüm bu sinir iletkenleri ve hormonlar bir arada çalıştıklarında etkilendiğiniz kişiyi gördüğünüz, sesini duyduğunuz, ona dokunduğunuz ve tahrik olduğunuz an vücut ısınız artıyor, ter bezleriniz harekete geçiyor, sadece burnun derinlerinde saklı afrodizyak algılama bölgeleri tarafından anlaşılan ince bir koku salgılıyorsunuz.

İşte tüm bunların güçlü çalışması da ten uyumu anlamına geliyor.

Bilimsel olarak güç bela da olsa açıkladığımıza göre, artık son soru: Ten uyumu olmadan da güçlü ilişki yaşanabilir mi?

Cevabı kadın hastalıkları ve doğum uzmanı - cinsel terapist Operatör Doktor Gökçen Erdoğan'dan: ''Ten uyumu bir ilişkinin olmazsa olmazı değil ama mükemmel bir ilişki için önemli bir girizgah.''

Dr. Gökçen Erdoğan, bu yönü geliştirmek isteyen çiftlere seanslar uyguluyor. Bu seanslarla ilgili cümleleri şöyle; ''Ten uyumunun yakalanmasıyla beynimizin salgıladığı maddeyi istediğimiz anda ortaya çıkaramayız, ancak nitelikli bir beraberlik yaşanması için çaba sarf ederek, yol aldığımız hastalarımız var. İkiliye aşk ve ilişki konusunda aynı kelimelerle konuşmayı, duygulara aynı anlamı yüklemeyi öğretiyoruz ve lişkilerini yeniden keşfetmeleri konusunda katkıda bulunuyoruz.''

Yani Dr. Kristen Mark haklı, olay yalnızca beyinde ve hormonlarda değil, sosyal ilişkilerde, kişisel deneyimlerde de bağlanıyor, çözümleniyor...


Kaynaklar: Cosmopolitanturkiye.com, Milliyet.com.tr & Wikipedia.org

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler