İngiltere Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) Mali Suçlar ve Güvenlik Çalışmaları Merkezi Başkanı Tom Keatinge, Katar'a yönelik suçlamaları BBC'ye değerlendirdi.
ABD, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Sani'ye terörle mücadele etmesi çağrısında bulundu.
Katar'ın Orta Doğu'yu istikrarsızlaştıran "radikal örgütlere finansal kaynak sağladığı" iddiaları üzerine, Suudi Arabistan ve Körfez'deki müttefikleri bu doğalgaz zengini ülkeyle diplomatik ilişkileri kesti.
Katar'ın komşuları, dış politikasından duyduğu memnuniyetsizliği ilk defa dile getirmiyor. Diplomatik ilişkiler 2014 yılında da 9 ay boyunca gergindi.
Son dönemdeki gerilimi tırmandıran, Katar'ın Müslüman Kardeşler'e desteği, Taliban ve El Kaide bağlantılı örgütlerle ve İran'la yakın ilişkileri oldu.
Suudi Arabistan, Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının, Yemen'de Suudi ve Birleşik Arap Emirliklerinin desteklediği hükümet birliklerine karşı Şii Husilerin tarafında olduğunu öne sürdü.
Doha, Riyad'ın suçlamalarını reddetti ve komşularına kıyasla "terörle mücadelede" daha sert önlemler aldığını söyledi.
Bu son gerilim, Katar'ın muazzam zenginliğiyle nasıl bir rol oynadığına da ışık tutuyor.
Katar'a uygulanan ambargo, temel gıdalarda sıkıntı yaşanacağı kaygısını doğurdu.
Katar'ın Nisan ayında, İran destekli Iraklı Şii milislerin kaçırdığı belirtilen 26 Katar Kraliyet Ailesi üyesi ile Suriye'deki cihatçıların alıkoyduğu Şii savaşçılar karşılığında Suriye'deki eski bir El Kaide üyesine 1 milyar dolara yakın fidye ödediği bildirilmişti.
Dolayısıyla, Katar'ın radikal ve aşırılık yanlısı ideolojiye finansman sağlamaya devam ettiği Doha'ya ilişkin kaygının da temelini oluşturdu.
ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra teröre sağlanan finansmanı kesmek için küresel bir çaba gösterdi.
YAPTIRIMLAR
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde kararlar alındı, ülke içinde yasalar çıktı, kişilere, kuruluşlara ABD ve BM tarafından yaptırımlar uygulandı, para havalesi yapan şirketler ve yardım kuruluşları gibi teröre finansman sağladığından şüphelenilen kuruluşlar kapatıldı.
Ama tüm bunlara rağmen, Katar gibi bazı kilit öneme sahip ülkelerin "terörle mücadeleye" olan bağlılıkları tekrar tekrar sorgulandı.
ABD Hazine Bakanlığı'nda Terör ve Finansal İstihbarat'tan sorumlu müsteşar David Cohen 2014 yılındaki açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"ABD'nin uzun dönem müttefiki olan Katar, yıllarca açıktan, bölgedeki istikrarı baltalamaya devam eden Hamas'a finansman sağladı. Basında çıkan haberler, Katar hükümetinin Suriye'de faaliyet gösteren radikal örgütlere de destek verdiğine işaret ediyor."
Cohen ayrıca, Katar'da El Kaide gibi radikal örgütler ile IŞİD'e bağış toplayanlara 'müsamaha gösterilen bir ortam olduğuna' dikkat çekti.
ABD Hazine Bakanlığı'nda 2016 yılında Cohen'in yerine atanan Adam Szubin, "terör finansörlerine" karşı harekete geçme niyeti göstermesine rağmen Katar'ın "gidecek daha çok yolu olduğunu" ve "gerekli siyasi irade ile "terörle mücadelede mali kaynak sağlayanların" oluşturduğu tehditlere karşı etkin yasaların olmadığını" söyledi.
ABD'nin buna yanıtı da, bazı Katar vatandaşlarına 'teröre para kaynağı sağlama suçlamasıyla' yaptırım uygulamak oldu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Riyad'a yaptığı ziyaretin şüphesiz etkisiyle, Suudi Arabistan, Katar'ın mali faaliyetlerine karşı muhalefette başı çekmesine rağmen benzer eleştirilerin odağı olmaktan kaçınamadı.
ABD'de 11 Eylül saldırılarında kullanılan 19 uçağı kaçıranlardan 15'i Suudi vatandaşıydı. Wikileaks'in 2009 yılında ifşa ettiği belgeler de, ABD'nin "teröre finans sağlayan" bağışçılara karşı öncelikli stratejik sorun olarak harekete geçmesi için Suudi hükümeti ikna etmekte zorluk çektiğine işaret etti.
Suudi Arabistan ayrıca gücü ve varlığının bir kısmını, kimilerinin radikal ideolojinin kaynağı olarak gördüğü tutucu Vahabi anlayışını okullar ve camilere yaymak için kullandı.
Suudi Arabistan'da "teröre finansman sağladığı" iddia edilen bireyler ve kuruluşlar bulunsa da Katar'a kıyasla terörle mücadelede daha destekleyici bir oynuyor gibi görünüyor ve çabaları takdir görüyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Riyad ziyareti sırasında ABD ile Suudi hükümetinin teröre finansal kaynak sağlayanlara karşı ortak açılışını yaptığı terörle mücadele merkezi, Suudi Arabistan'ın Washington'un gözünde 'teröre finansal kaynak sağlayan bir sorundan', 'Körfez bölgesinde sorunun çözümü için kilit önemde görülen bir aktöre' dönüşmesini sağladı.
Ama yine de Suudi Arabistan'ın "terör finansmanına" karşı mücadelesi yeterli olmayabilir.
İngiltere Parlamentosu'nda 2015 yılı Aralık ayında Irak ve Suriye'de İngiltere'nin hava saldırılarını genişletmesi konulu oturumda konuşan dönemin Başbakanı David Cameron, 'İngiltere içinde ve ülke dışındaki kaynaklarla, radikal ideolojiye, radikal İslamcı faaliyetlere, finans sağlayanların kökünün kurutulması için geniş kapsamlı bir değerlendirme' sözü vermişti.
Basında çıkan haberlere göre bu değerlendirme raporu bitse de kamuyla paylaşılmayacak gibi görünüyor.
Bu da bizi, Körfez'deki mevcut duruma götürüyor.
Bu krizin çabuk çözümleneceği görüşünü öne sürenler var. Ama bu atışmayla "terör ve radikal ideolojiye sağlanan finansmana" odaklanılmaya devam edilecek. Her ne kadar çok akla yatkın olduğuna inanılmasa da, Katar da bu yoğun şüphelerin merkezinde olmaya devam edecek.
Tom Keatinge, İngiltere Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) Mali Suçlar ve Güvenlik Çalışmaları Merkezi Başkanı.