İSTANBUL (İHA) - Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan İmam Hatip raporuna göre, imam hatip liselerinin sadece laiklik tartışmaları içinde ele alınması, sorunun boyutunu anlamayı zorlaştırıyor.
Hazırlanan rapor, bugün Conrad Otel'de düzenlenen toplantıyla basına duyuruldu. 'İmam Hatip Liseleri Efsaneler ve Gerçekler' adı altında raporlaştırılan araştırma, 5 ilde 6 imam hatip lisesinde öğrenci, öğretmen ve idarecilerle derinlemesine mülakat tekniğiyle yapıldı. Araştırma kapsamında, siyasetçi, gazeteci, akademisyen ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden de görüş alınırken, rapor, gazeteci-yazar Ruşen Çakır, araştırma ekibinden İrfan Bozan ve Balkan Talu'nun çalışmalarıyla hazırlandı.
Rapora göre, imam hatip liseleri Türkiye'de kızların okullaşmasında hatırı sayılır bir yere sahip ve imam hatip liselerinin sadece laiklik tartışmaları içinde ele alınması, sorunun boyutunu anlamayı zorlaştırıyor. Raporda, imam hatip liselerinde öğrenci sayısının 1974-1975 yıllarında 48 bin 895, 1980-1981 yıllarında 200 bin 308, 1996-1997 yıllarında 500 bin, 2002-2003 yıllarında 64 bin 534 ve 2003-2004 yıllarında 84 bin 898 olduğu bildirildi.
28 Şubat sürecinin, imam hatiplere olan talebi azalttığının ifade edildiği raporda, şu görüşlere yer verildi:
"İmam-hatip okullarına talebin yüksek olması halkın sahiplenmesi, pansiyon ve burs olanakları ve din eğitim talebi olarak sıralanıyor. İmam-hatip liselerinin yükselişi 1973'de bu okulların mezunlarının üniversiteye girişinin kolaylaştırılmasıyla başladı. 28 şubat sürecinden sonra imam hatiplerin orta kısmının kapatılması ve daha sonra üniversiteyi girişlerinde katsayı uygulaması başlatılması bu okullara olan talebi azalttı. 2002-2003 öğretim yılına gelindiğinde öğrenci sayısı 64 bin 534'e düştü, bir sonraki yıl AK Partinin iktidara gelmesiyle de öğrenci sayısı 84 bin 898'e çıktı. Bir zamanlar altın yıllarını yaşayan, toplam 500 bin öğrencinin okuduğu okulların bazı binaları artık virane halinde. Muhafazakar çevreler ve bu okulların mezunları imam hatipler kapatılmasın diye ilanla ve maddi olanak sağlayarak öğrenci bulmaya çalışıyor."
"ÖĞRENCİLERİN MEMNUNİYETİ, BAŞÖRTÜSÜ TAKABİLMEK" Rapora göre, İHL'lerde öğrencilerin memnuniyet gerekçelerinin başında başörtüsü takabilmek geliyor. Öğrencilerin memnuniyet gerekçelerini sırasıyla 'Normal eğitimle birlikte din eğitimi alabilmek', 'İyi arkadaşlık ilişkileri' ve 'Kötü alışkanlıklardan uzak olmak' takip ediyor. Öğrencilerin, İmam Hatip Liseleri'ne kendi tercihleriyle gittikleri ifade edilirken, ailelerin de, daha ahlaklı yetişeceklerini düşündükleri için çocuklarını bu okullara gönderdikleri belirlendi.
Rapora göre imam hatiplerdeki öğrencilerin yarıya yakını kız. Kız öğrenciler çoğunlukla kent kökenlilerden oluşurken, erkek öğrencilerin ise köy kökenli olduğu belirlendi. Raporda şu ifadeler yer alıyor:
"Kız öğrencilerin yarıya yakını İmam Hatipler olmasa başka bir okula gitmeyeceklerini belirtiyor. Büyük kentlerde bu oran daha yüksek oranda kendini gösteriyor. Bilinenin aksine İmam Hatip Liselerinde okuyan kızlar, erkek öğrencilere göre daha modernist. Kız ve erkek öğrenciler daha çok başörtüsü konusunda uyuşuyor. Kız öğrencilerin modernist bir tutum benimsemesi kızlarını daha gelenekselci yetişmeleri için imam hatiplere gönderen ailelerin bu beklentilerinin gerçekleşmediğini en azından kızların kendilerine biçilen rolleri reddettiklerini gösteriyor. Mezunlar arasındaki dayanışma çok güçlü değil. Daha çok imamlık yapan mezunlar birbirleriyle sıkça görüşüyor. Büyük şehirlerdeki imam hatip mezunları, imam hatip tartışmalara daha az duyarlılar. Türk eğitim sisteminin sorunlarının başörtüsüne ve İmam Hatip Liselerine odaklanması bu okulun öğretmenlerini ve eğitim bürokrasisini rahatsız ediyor. İmam Hatip Lisesi öğrencileri, öğretmenler, yöneticiler ve mezunlar toplumun geri kalan kısmına şüpheci yaklaşıyor. Diğer liselerde fuhuş, sigara, içki ve uyuşturucu sorunlarının yaşandığını düşünüyorlar."
Raporun sonunda, İmam Hatip sorununun politik tartışma ve çekişme malzemesi olmaktan çıkarılması gerektiği belirtilerek, 28 Şubat sürecinin rövanşını alma veya AK Parti Hükümeti'ni köşeye sıkıştırma gibi yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğinin altı çiziliyor.