LONDRA (İHA) - İngiliz basınında bugün, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, Rusya'nın, Gürcistan ve Belarus'a verdiği doğalgazda fiyat artışına gitmesi, Suudi Arabistan'ın Amerika'nın Irak'tan çekilmesi durumunda, Sünnilere verdiği mali ve askeri destek sözü, Brüksel'de bugün başlayacak ve AB liderlerini bir araya getirecek zirve ve Amerikalı demokrat senatörlerin Suriye temasları başlıkları öne çıktı.
BBC'nin Türkçe internet sitesi " http://www.bbc.co.uk/turkish/ " adresinde yer alan basın özetlerine göre, Daily Telegraph, başyazılarından birini Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkilerine ayırdı. Gazete, "AB'nin ikiyüzlülüğü" başlıklı yazısında, Brüksel'in Kıbrıs sorunundaki tutumunu şu şekilde eleştirdi:
"Üye ülkeler ne kadar iyi hazırlanırlarsa, AB genişleme sonrasında o kadar iyi işler.' Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, dün Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada böyle diyordu. 2004 yılında, bölünmüş bir Kıbrıs'ı üyeliğe kabul eden bir birlik için, biraz lüks bir ifade.
Kıbrıs'ın üyeliği, adanın gevşek bir federal yapıda birleşmesini öngören Birleşmiş Milletler (BM) planını, güneydeki Rumların ezici bir çoğunlukla reddetmesinden sekiz gün sonra gerçekleşti.
Genel Sekreter Kofi Annan o günlerde, Kıbrıs'ın tarihi bir fırsatı kaçırdığı, AB'nin bölünmüş ve militarize olmuş bir ülkeyi üyeliğe kabul ettiği uyarısında bulunmuştu. Uyarısı haklı çıktı. Üye olduktan itibaren, son derece kavgacı ve popülist bir milliyetçi olan Tasos Papadopulos liderliğindeki Kıbrıs, bildiğini okumaya devam etti ve bunun için hiçbir zaman cezalandırılmadı.
Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü, AB'nin en uzun süredir devam eden krizlerinden biri. Annan Planı'nı reddeden Rumları üyeliğe kabul ederek, AB sorunun devamını sağladı. Bu tavrıyla Kıbrıslı Türklere alçaklık ederken, stratejik kavrayışının da bir köstebeğinkinden daha fazla olmadığını göstermiş oldu. Bu çerçevede, Olli Rehn'in üyeliğe iyi hazırlanma hakkındaki sözlerinden, berbat bir ikiyüzlülük kokusu yayılıyor".
"AB'DE SIRBİSTAN SIKINTISI" AB liderlerini bir araya getiren zirve bugün Brüksel'de başlıyor ve liderlerin, Türkiye ile müzakereleri 8 başlıkta askıya alma kararına onay vermesi bekleniyor.
Independent, zirvenin Sırbistan konusunda da tartışmalara sahne olacağını duyuruyor. Gazeteye göre, savaş suçu zanlısı Ratko Mladiç'in iadesi konusunda Sırbistan'a yönelik baskıyı hafifletmeye yönelik adımlar, AB içinde bölünmeye neden oluyor. Haberde şöyle denildi:
"Sırbistan'ın milliyetçiliğe kaymasından endişe eden İtalya, AB ile Belgrad'ı yakınlaştırmak için müzakerelerin tekrar başlatılmasını isteyen ülkelerin başında geliyor.
Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi ile işbirliği yapmadığı gerekçesiyle, Sırbistan ile İstikrar ve Ortaklık Anlaşması imzalanmasına yönelik müzakereler geçen yıl askıya alınmıştı. Ancak İtalya Başbakanı Romano Prodi, konuyu bugünkü zirvede gündeme getirmeyi planlıyor. Avusturya, Slovenya ve Macaristan'dan da destek görmesi bekleniyor. AB'nin Sırbistan'dan beklentilerini sulandırmasına karşı çıkan ülkelerin başında ise Hollanda geliyor. Fransa ve İngiltere de ona destek veriyor.
Belgrad'a yönelik daha ılımlı bir yaklaşım arayışları, Sırbistan'ın Avrupa'dan uzaklaşacağı endişesinden kaynaklanıyor. AB yetkilileri, Kosova'nın nihai statüsü konusunda gelecek yıl alınacak karara Sırpların vereceği tepkiden kaygı duyuyor.
Hukuken Sırbistan'ın bir parçası olan, ancak nüfusunun büyük bölümünü Arnavutların oluşturduğu Kosova, bağımsızlık için bastırıyor. Bu tür bir karar büyük ihtimalle, Sırbistan'daki milliyetçileri güçlendirecektir".
Financial Times'ın bugünkü manşeti, "Rusya, Gürcistan ve Belarus'a doğalgazı kesmeye hazırlanıyor". Habere göre, Moskova, bu iki ülkeden, Rus doğalgazına ödedikleri fiyatı arttırmayı yıl sonuna kadar kabul etmelerini istiyor.
"Rus enerji devi Gazprom'un, benzer bir fiyat anlaşmazlığı nedeniyle Ukrayna'ya verdiği doğalgazı kesmesinden bir yıl sonra, bu türden yeni bir adım, Moskova'nın enerjiyi siyasi bir araç olarak kullandığı eleştirilerini arttıracaktır.
Belarus'a yönelik yaptırım, Polonya ve Almanya'ya doğalgaz akışını da etkileyebilir. Zira bu ülkelere doğalgaz taşıyan boru hattı Belarus'tan geçiyor. Gazprom, Belarus'un gaz dağıtım şebekesinden kendisine hisse verilmesi halinde, fiyat artışlarında bir miktar iyileştirmeye gidebileceğini belirtiyor. Üst düzey Rus yetkililer, fiyat artışlarının, eski Sovyet cumhuriyetlerini destekleyen anlayıştan, uluslararası pazardaki fiyatları temel alan anlaşıya geçişin bir parçası olduğunu vurguluyor.
Belarus'a satılan doğalgazın fiyatının arttırılması özellikle dikkat çekici, çünkü bu ülke, Rusya'nın yakın bir müttefiki. Uzmanlara göre amaç, Rusya ile daha yakın ilişki kurma vaadini yerine getirmeyen Belarus Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko'yu cezalandırmak".
"SUUDİ ARABİSTAN'IN IRAK UYARISI" Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın, Amerika'nın Irak'tan çekilmesi durumunda, Sünnilere mali ve askeri destek sağlayacaklarını söylediği yönündeki haberler gazetelerde geniş yer buldu.
Guardian şu yorumu yaptı:
"Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e, geçen ayki Riyad ziyaretinde iletilen bu mesaj, Suudi Arabistan'ın, Amerika'nın çekilmesi durumunda Irak'taki Sünnilerin Şiiler tarafından katledileceği yönündeki kaygılarının en ciddi ifadesiydi. Riyad ayrıca, İran'ın, Irak, Lübnan ve Filistin topraklarındaki nüfuzundan da endişeli. Bu endişeler, Irak Çalışma Grubu'nun, Irak'taki muharip güçlerin 2008 başında çekilmesi, ayrıca İran ve Suriye ile diplomatik temas kurulması yön5elik baskıyı ündeki önerileri ile daha da artmış durumda".
Amerikan Başkanı George Bush'un, İran ve Suriye ile temas kurma konusunda içerden gelen baskılara şimdilik direniyor. Ancak Financial Times, "Bazı Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili Senatörler, Şam ile bağlantıya geçti bile" yazdı.
Senatörlerin dün Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile bir araya geldiğini aktaran gazete, şu yorumu yaptı:
"Senatörlerin, bu adıma karşı çıkan Dışişleri Bakanlığı'na meydan okuması, Amerikan dış politikasında giderek artan karmaşa ve hareket yeteneğini kaybetme hissinin yeni bir göstergesi. Senatörlerin Suriye'ye yönelik açılımı ayrıca, Kongre'nin kontrolünü gelecek ay devraldıklarında, Bush yönetimi üzerindeki politika değişikliği baskısının da artacağının işareti".
Peki Suriye ile temas girişimlerinin öncülüğünü üstlendikleri anlaşılan Demokratlar, Irak konusunda nasıl bir sınav veriyor? Times gazetesinden Bronwen Maddox'a göre karneleri kırık dolu. Maddox'un yazısında dikkat çeken satırlar şunlar:
"Kötü başladılar ve öyle görünüyor ki Demokratlar bu büyük fırsatı boşa harcayacak. Bu hafta, Demokratların çabalarına bir de komedi unsuru eklendi. İstihbarat birimlerinin denetiminden sorumlu komisyonun Demokrat Partili başkanı Silvestre Reyes'in, Sünnilik ile Şiilik arasındaki farkı bilmediği ortaya çıktı. El Kaide'nin Şii olduğunu sanan Reyes, 'Peki Hizbullah hangi mezhepten?' sorusu karşısında sessizliğe gömüldü. Ancak daha büyük sorun, Kongre yenileme seçimlerinin üzerinden geçen beş haftada görüldüğü gibi, Demokratların Irak konusunda bir stratejisinin bulunmaması.
Demokratlar, Kongre'de üstünlüğü sağlamalarını, savaşa desteğin gerilemesi ve Bush yönetimine bu konuda duyulan güvenin erimesine borçlu. Şu anda tek yapmaları gereken, arkalarına yaslanıp, her konuşmasında daha gergin görünen Bush'un, Irak'taki askerlerin çekilmesini savunan Irak Çalışma Grubu'nun raporuna yanıt vermekte zorlanmasını seyretmek. Ancak bir gün gelecek, Demokratlar Irak'ta ne yapılması gerektiğini söylemek zorunda kalacak. Tabii eğer kaybeden bir başkan tarafından kendilerine sunulan zaferi kabul etmek yerine, kendilerinin de seçim kazanmaya hazır olduğunu göstermek istiyorlarsa".