30 yıldan fazla süreden beri öğrenci, asistan, uzman ve öğretim üyesi olarak tıbbın içindeyim. Tıp bilimi baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bilgiler her gün artıyor.
Bilgiler her gün değişiyor. Ve bilgiler bir günde eskiyor. Öğretim üyeleri neyi öğreteceklerinin, öğrenciler neyi öğreneceklerinin şaşkınlığı içindeler. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta tıp eğitimiyle ilgili sorunları Mynet okurları için yazdı.
EĞİTİM YENİDEN YAPILANDIRILMALI
Tıp eğitiminin her geçen gün kötüye gittiğini görüyor ve geleceğimiz adına endişe duyuyorum.
Halen uygulanmakta olan eğitimin tek yararı var, o da tıp fakültesini bitirenlere TUS sınavına girme hakkını vermesi. Çünkü, ezbere dayalı bu eğitim, ne pratisyen ne uzman doktor yetiştirmeye, ne de TUS sınavlarına öğrenci hazırlamaya uygun.
Tıp eğitiminin verimli olabilmesi için mutlaka yeniden yapılandırılması gerekiyor.
HER TIP FAKÜLTESİ MEZUNU DOKTORLUK YAPMAMALI
Artık, tıp fakültesini bitiren ve doktor unvanını alan herkes icra-i tababet, yani doktorluk yapamamalıdır.
Tıp fakültesine daha işin başında üç grup öğrenci alınmalı ve bunlara 3 yıllık ortak temel tıp eğitiminden sonra farklı programlar uygulanmalıdır.
BÜROKRAT DOKTOR
AİLE DOKTORU
Aile doktorları, dahili veya cerrahi tüm hastalıkları pratikte önemli yönleriyle bilmeli, özellikle de acil durumlarda (miyokart enfarktüsü, astım krizi, zehirlenme, mide kanaması, kafa travması, kırıklar…vb) uygulanması tedavileri tam ve doğru olarak yapabilmelidir.
Buna göre, akciğer kanserinin nasıl evrelendirildiğini ezberleyeceğine, hangi semptom ya da hangi klinik özelliklerin veya akciğer röntgeni bulgularının akciğer kanserinin işareti olabileceğini bilmelidir.
Veya, Goodpasteur Sendromu’nun patogenezini ve nasıl tedavi edildiğini bilmek yerine, hangi hastada bu hastalıktan şüphe edileceğini ve bu kişide hangi incelemelerin istenmesi gerektiğini öğrenmelidir.
Aile doktorları, temel girişimleri (lomber ponksiyon, cut down, parasentez, normal doğum, sütür atmak, atel ve alçı uygulamak…) ve temel tanı yöntemlerini çok iyi yapabilmeli, çok iyi yorumlayabilmelidir.
Mesela, toraks BT ve MR’ ını değerlendirmeyi öğreneceğine, her yerde her zaman karşısına çıkan akciğer röntgenini çok iyi bilmelidir.
Fakültelerde, daha çok ender görülen ve komplike hastaların olduğu gerçeğinden hareketle, öğrenciler staj dönemlerini sadece fakülte kliniklerinde değil, eğitim hastaneleri ve hatta özel poliklinik ve muayenehanelerde de değerlendirmeli, mümkün olduğunca çok hasta görmeli, dinlemeli, muayene ve tedavi etmelidir.
UZMAN DOKTOR
TIP, USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİYLE ÖĞRENİLEN BİR SANATDIR
Birçok öğretim üyesi için öğrencilere teorik veya pratik ders yaptırmak tamamen bir ‘angarya’ halini almıştır. Öğretim üyelerinin çoğu öğrencilere gereken ilgiyi göstermemekte, öğrencileri ya başıboş bırakmakta ya da asistanına havale edivererek onlardan ‘kurtulmak’ tadır. Staj dönemleri boyunca hocalarının yüzünü hiç görmeyen ya da pek az gören çok sayıda öğrenci vardır. Oysa, tıp eğitiminin en önemli bölümü hasta başında yapılan derslerdir.
ÖĞRETİM ÜYELERİ İLGİSİZ
2. Öğretim üyelerinin giderek özelleşmeleri de eğitim bakımından önemli sorunlar yaratmaktadır. Spesifik bir konu ile uğraşan bir öğretim üyesi için öğrencilere temel bilgileri öğretmek hiç de cazip değildir.
3. Öğretim üyelerinin bugünkü uygulamaya göre, kağıt üzerinde de olsa pek çok görevleri vardır.
ÖĞRETİM ÜYELERİNİN BİNBİR İŞİ VAR Poliklinik yaparlar ve yatan hastalara bakarlar.
Muayenehane açabilirler veya hastanede özel hasta kabul edebilirler.
Ameliyat ya da benzeri girişimleri uygularlar.
Asistan eğitimine katılırlar, tez danışmanlığı yaparlar.
Araştırma yürütür ve yönetirler.
Kongre, toplantı ve seminerler için bildiri, konferans, konuşma hazırlarlar.
Dergilere yazı ve kitap yazarlar.
Derneklerde yönetici olarak görev alırlar.
Öğrenci, asistan sınavlarına katılırlar.
İlaç firmalarının elemanlarıyla ilgilenirler, ürün müdürlerinin gönlüne girmeye çalışırlar.
Kongrelere katılıp yorulurlar.
Ve de zamanları kalırsa, öğrencilere teorik ve pratik dersler yaptırırlar.
Bir öğretim üyesinden bu kadar iş içinde hepsini tam olarak yerine getirmesi elbette beklenemez. Öğrenciyle çok ilgilenen asistanı ihmal eder, muayenehanesi olan hastaneye önem vermez. Araştırmaya meraklı olan hasta bakmaktan kaçınır. El becerisi gerektiren girişimleri iyi yapan yayın yapmaya zaman bulamaz.
Öğrenci için gerekli olan kendilerine gerçekten zaman ayıran, onlarla ilgilenen öğretim üyeleridir. Dünya çapında ünlü olan bir cerrahın ya da çok önemli araştırmalar yapan bir öğretim üyesinin öğrenci için önemi yoktur.
ÖĞRETİM ÜYELERİ İÇİN ÖNERİLER
Öğretim üyeliği sözleşmeli olmalı, kimse devlet memurluğu kalkanının arkasına saklanmamalıdır.
Üniversitelerde eğitimle ilgilenen özel öğretim üyeleri olmalı ve bunlara maddi karşılığı verilmelidir.
Öğrenciler, yurt dışında bazı üniversitelerde olduğu gibi, öğretim üyelerine puan vermeli ve bu puanlar eğitimcilerin sözleşmesinin yenilenmesinde etkili olmalıdır.
SONUÇ
Bu yazının tek bir amacı vardır, o da tıp eğitiminin tartışmaya açılmasıdır.
Olumlu veya olumsuz tepki verecek olan herkese şimdiden teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi