ANKARA(ANKA)- Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), kamu sağlık güvencesine sahip herkesin tüm özel sağlık ve üniversite hastanelerinden yararlanmasına olanak tanıyan düzenlemenin seçimler öncesi aceleyle yürürlüğe sokulmasının manidar olduğunu bildirdi.
TİSK, "En büyük endişemiz, uygulama sonuçları bilinmeyen, getireceği ek mali külfeti hesaplanmayan bu sistemin finansman yükünün prim artışı olarak işçi ve işverenimizin sırtına yüklenmesidir" değerlendirmesinde bulundu.
TİSK'ten yapılan yazılı açıklamada, 15 Haziran tarihinden geçerli olan idari düzenlemeler ile kamu sağlık güvencesine sahip olan herkesin sözleşme imzalanmış tüm özel sağlık tesislerine ve üniversite hastanelerine de gidebilmelerine olanak sağlandığı anımsatıldı.
YÜKÜ İŞÇİ VE İŞVERENE YÜKLEMEYİN
İlk bakışta, SSK'lılar için ‘daha iyi bir sağlık hizmeti' gibi görünen ve kimi çevrelerce devrim olarak nitelendirilen düzenlemenin, daha sonra gerek uygulama gerekse sağlık hizmetlerinin finansmanı konusunda ciddi sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunulan açıklamada, "En büyük endişemiz ise kapsamın genişletilmesi ile sistemin finansman yükünün daha da artarak, bu artışın ilave prim yükü olarak karşımıza çıkması, devrim olarak nitelendirilen sağlıkta tek çatının mali külfetinin vergisini, primini düzenli ödeyen kayıtlı işçi ve işverenimizin sırtına yüklenmesidir" denildi.
SEÇİM ÖNCESİ MANİDAR
Sağlık alanında "reform" olarak nitelendirilen ancak uygulama sonuçları bilinmeyen bir sistemin aceleyle uygulamaya sokulmasının mevcut sağlık ve sigorta sistemimizi de bir maceraya sürüklediği kaydedilen açıklamada, "Bu gelişmeler Genel Sağlık Sigortası uygulamasının rafa kaldırıldığını düşündürmektedir. Uygulaması 1 Ocak 2008'e ertelenen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nu ile 'Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın temel bileşenleri olan Aile Hekimliği ve sevk zinciri oluşturulmadan böyle bir düzenlemeye genel seçim öncesi gidilmesi Konfederasyonumuz tarafından manidar bulunmaktadır" denildi.
KARA DELİKLERİ UNUTMAYIN
Önümüzdeki dönem uygulanacak sağlık politikalarının seçim arefesinde yap-boz tahtasına çevrilmesinin yanmış olduğu kaydedilen açıklamada, "Seçim öncesi 'toplumun yararına' dönük kimi karaların daha sonra ekonomide ve sosyal politikalarda açtığı 'kara delikler' unutulmamalıdır. 1991 yılı seçimleri öncesi emeklilik yaşının düşürülmesine dönük 'popülist yaklaşımların' Türkiye'de açtığı sorunlar bir kez daha dikkatle irdelenmelidir" uyarısında bulunuldu. Açıklamada, yeni uygulamanın getireceği bazı sonuçlar şöyle öngörüldü:
AŞIRI YIĞILMA OLABİLİR
— Yararlanıcılar bakımından güzel görünen uygulama aşırı yığılma sebebiyle üniversite hastanelerini Devlet ve SSK hastanelerine döndürebilir. Talepteki artış, zaten yetersiz olan sağlık hizmeti veren sağlık kuruluşlarındaki hizmet sunumu ile ilgili problemleri artırabilir, sigortalılar da bu gelişmeden olumsuz etkilenebilir.
— Vatandaşların sevksiz kamu veya özel hastaneler ile üniversite hastanelerine gitmesine olanak sağlayan "Sağlık Uygulama Tebliği", "Aile Hekimliği Uygulaması" ile çelişmektedir. Aile Hekimliği, finansman kurumuna sağladığı avantajlar yanında, en önemlisi doğumdan ölüme kadar bireylerin sağlıklı kalmasından ve sağlıklarını yitirmesi halinde bütüncül bir yaklaşımla en etkin şekilde tedavi edilmesinden birinci derecede sorumlu olması nedeniyle hem bireylerin sağlıklı kalması, hem de toplumun sağlık düzeyinin korunması ve geliştirilmesi adına çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu yeni uygulama ile aile hekimlerinin mevcudiyeti tartışılır hale gelmiştir.
EK ÜCRET ÖDENECEK
—15 Haziran 2007 tarihinden itibaren 'kapitasyon yöntemi' olarak bilinen vaka başı ödeme sistemi gündeme getirilmektedir. Sağlık giderlerinin kontrol altına alınması çabası olarak düşünülen sistem ödemelerde kamu açısından bazı azaltmalar sağlayabilir, ancak doğacak farkın vatandaşın cebinden ödenmesi primini, vergisini ödeyen vatandaşın sağlık hizmetinden yararlandığında alınan resmi katkı payı dışında bir de ek ücret ödemek zorunda kalması anlamına gelmektedir.
— Düzenli ve yüksek prim ödeyenleri de teşvik edici unsurlar gözardı edilmiştir.
—Ülkemizde uzun yıllar GSMH içinde ortalama yüzde 3.5 paya sahip olan sağlık harcamaları, sağlık hizmetine ulaşımın önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik uygulanan politikalar sonucu, 2006 yılı itibariyle sadece kamu sağlık harcamaları için yüzde 5.3'e ulaşmıştır. Bu durum sağlık finansmanının sürdürülebilirliği ve kontrol mekanizmaları konusunda alınacak tedbirlerde günü birlik politikalardan kaçınılmasını zorunlu kılmaktadır.