Gökçe, Gölcük merkezli depremin ardından 16 yıl geçmesine rağmen İstanbul'un deprem açısından 1999 yılına göre daha iyi bir durumda olmadığının altını çizdi.
1999 DEPREMİ SONRASI BELİRLENEN 493 TOPLAMA ALANININ 3/4'Ü RANTA AÇILDI
İstanbul'da deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmadığını söyleyen Cemal Gökçe, “Bugün İstanbul AVM'lere, yerli yersiz gökdelenlere teslim edilmiştir. 1999 Gölcük Depremi sonrası İl Afet Merkez Kurulu üç yıl çalışarak, 493 Toplanma Alanı ve çadır kurulacak yer belirlemiştir. Bugün bu yerlerin 3/4'ü ranta, haksız kazanca teslim edilmiştir. İstanbul'da çadır kurulacak ve toplanacak alan kalmamıştır. Açıkçası İstanbul depreme 1999 yılından daha hazırlıklı değildir" diye konuştu.
Kamusal alanların birçoğunun kentsel dönüşüm adı altında ranta teslim edildiğini belirten Gökçe, yeni sorunların oluştuğuna dikkat çekerek, “Sel ve su baskınları giderek artıyor. Isı adaları oluşuyor, yaşam alanları daha da sorunlu hale geliyor. Hava kirliliği her geçen gün biraz daha artıyor. Kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları daha da arttırıyor" dedi.
KENTSEL DÖNÜŞÜM RANTI YÜKSEK YERLERDE YAPILIYOR
Kentsel dönüşüm uygulamaları konusunda Bakırköy, Kadıköy, Bahçelievler gibi rantı yüksek ilçeleri örnek gösteren Gökçe “Kentlerimizde bulunan yapılar bir mühendis, mimar ve kent plancısı anlayışıyla ele alınmıyor. Bir müteahhit anlayışıyla, sadece YIK-YAP anlayışıyla yeni sorun alanları yaratılıyor. Kentsel dönüşüm uygulamaları rantı yüksek yerlerde yapılıyorö diye konuştu. Gökçe, kentsel dönüşüm alanlarında evlerin yüzölçümlerinin küçültülerek, daha fazla ev yapıldığı, böylelikle nüfus ve trafiğin arttırıldığını da söyledi.
HASTANE VE OKUL BİNALARI DEPREM RİSKİ ALTINDA
17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen halen eski yapıların güçlendirmesi, yeni yapıların ise inşası ve denetlenmesi konularında sorun yaşandığını belirten Gökçe, kamu binaların durumuna dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Hastane ve okullarımız başta olmak üzere diğer kamu yapılarımızın önemli bir kısmı da bugün deprem riski altında bulunmaktadır. Eski eserlerimiz, müzelerimiz, apartmandan bozma okul, dershane, klinik, üniversite binaları, yurtlar da önemli ölçüde deprem riski altında bulunmaktadır. İnsanlarımızın toplu olarak çalıştıkları endüstri tesisleri, küçük ve büyük iş yerleri, apartman altı küçük boy işletmeler de deprem riski altında bulunmaktadır."
İstanbul'un en az 6.5 şiddetinde bir deprem yaşacağını kaydeden Gökçe, “6.5 büyüklüğündeki bir depremde bile hastane binalarının, okulların, kliniklerin, dershanelerin dayanabilme şansları yokturö dedi. Deprem sonrasında da ulaşım konusunda ciddi sıkıntılar yaşanacağı uyarısında bulunan Gökçe, "Ulaşımımız günlerce kilitlenecek. İstanbul'un birçok yerinde yangın çıkacak. Bu yangınları söndürme şansınız yoktur" ifadelerini kullandı.
DOLGU ALANLARI EN TEHLİKELİ ALANLARDIR
Deprem sonrasında yaşanacak artçı sarsıntılardan korunmak için vatandaşların evlerine sağlam da olsa dönmeyeceklerini belirten Gökçe, “En az yüzde 25 oranında yapı oturulamaz hale gelecek. 2 milyon kişi evsiz kalacak. Bize 'deniz kenarındaki dolgu alanlarına gidin' diyorlar. Dolgu alanları en tehlikeli yerlerdir" dedi. Gölcük Depreminde sulara gömülen Değirmendere'yi hatırlatan Gökçe, “Yol yaparak denizi doldur. Miting alanlarını yok say, denizi doldurup miting alanı yap. Yetmedi yeni inşaat alanı yeri oluşturmak için tekrar denizi doldur. Kutlamak gerekir bizim yöneticilerimizi. Depremde suyla buluşacak ilk yerler Maltepe, Yenikapı, Ataköy'deki dolgu sahalarıdır" şeklinde konuştu.
Gökçe, “3. Köprü, 3. Havalimanı gibi projelerle övünmememiz gerekir. 400 bilim adamının çalıştığı 1/100 bin'lik çevre düzeni planında 3. Köprü, İstanbul'un kuzeyine 3. Havalimanı, iki yakaya iki kent gibi projeler var mıydı? İstanbul'u kendi ellerimizle afete hazırlıyoruz" ifadelerini kullandı.
İSTANBUL 1999 YILINDAN DAHA İÇ AÇICI BİR DURUMDA DEĞİL
İstanbu'un 25 milyon nüfuslu bir kent olmaya doğru gittiğine dikkat çeken Gökçe şu uyarılarda bulundu:
“Rant uğruna İstanbul başta olmak üzere kentlerimiz yaşanmaz bir hale gelecek. Ulaşım bugünden daha büyük bir sorun yaşayacak. Sürekli olarak yeni kavşaklar ve yollar yapılacak. Karakol, hastane çeşitli kamu yapıları, köprü, havaalanı, iki yakaya iki kent, kanal projesi gibi projeler bir ihtiyaçtan daha çok 500 milyar dolarlık bir rant aktarma projesinin altlıkları olarak ortaya çıkacak. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini yok ettik. Kullandığımız kaynaklar sadece bizim değil çocuklarımızın ve torunlarımızın da hakkı. Açıkçası bugün İstanbul, 1999 yılından daha iyi ve daha iç açıcı bir durumda değildir."