ADANA (A.A) - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ülke topraklarını koruyabilmek için, öncelikle ekonomik olarak güçlü
olunması gerektiğini belirterek, "Ekonomide güçlü olmanın yolu, önce kendi içimizde birlik olmaktır. Zira birlik olmadan dirlik de olmaz" dedi.
Hisarcıklıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyanın, dünyanın en zor coğrafyası olduğunu söyledi. Başka hiçbir coğrafyada, burada olduğu kadar çok medeniyetin kurulup yıkıldığının vaki olmadığını belirten Hisarcıklıoğlu, "Biz de 1000 yıldır buradayız. Bundan sonra da bu toprakları koruyabilmek için öncelikle ekonomik olarak güçlü olmak zorundayız" dedi.
"Ekonomide güçlü olmanın yolu, önce kendi içimizde birlik olmaktır" diyen Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi: "Zira birlik olmadan, dirlik de olmaz. Toplumları, ticaret
zenginleştirir. Ticaret ise huzur ve güvenli iş ortamı ister. Türkiye, bir istikrarsızlık denizinin ortasında, geleceği en parlak ülkedir. Bu yüzden, bu ülkenin vatandaşı olma şansına sahip olan herkes, nasıl ki dün ortak bir geçmişi paylaşmışsa, şimdi de aydınlık bir geleceği birlikte oluşturmak için ülkemize sahip çıkmalıdır. Türkiye, bu coğrafyanın, özel sektör deneyimi en eski ve en güçlü ülkesidir. Özel sektöre dayalı kalkınmanın örnek ülkesiyiz. Bu coğrafyada, başka hiçbir ülkede olmayan, böyle bir altyapı ve potansiyele sahibiz. Ortadoğu'daki pek çok devletin aksine, bizim petrol veya doğalgaz gibi doğal bir zenginlik kaynağımız yok. Ama bu eksikliğimizi,
girişimci orta sınıfımız, sayesinde kapatıyoruz. Yani bizler hem ülkemizin siyasi - ekonomik istikrarının garantisi hem de ekonomideki dinamizmin kaynağıyız."
ATILIMIN BAŞLANGICI
Hisarcıklıoğlu, 1960'lar ve 1970'lerde uygulanan içe dönük ithal ikameci sistemin Türkiye'ye 10 yıl kaybettirdiğini, 1980'lerden itibaren dış rekabete açık politikaların uygulanmasıyla asıl atılımın başladığını ifade etti. Bugün Türkiye'nin yüzde 85'ini sanayi ürünlerinin oluşturduğu 70 milyar dolarlık ihracat rakamını geçtiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, bu ihracatın yüzde 65'ini de dünyanın en gelişmiş piyasaları olan Avrupa Birliği (AB) ve ABD'ye yaptıklarını bildirdi.
Türkiye ekonomisinin, dünya sıralamasında 17'inciliğe yerleştiğini, yeni fırsat penceresinin açıldığını, gelinen dönüşüm sürecinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu,makro dengelerdeki düzelmenin, şirketlere de yansımasını beklediklerini, ancak bunun aynı ölçüde gerçekleşmediğini ifade etmek durumunda olduklarını belirtti. Hisarcıklıoğlu, şirketlerin, artan küresel rekabet karşısında, rekabet güçlerini korumakta zorlandıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Artan cari açık, bunun bir yansımasıdır. Turizm sektöründe yaşanan sıkıntıları da dikkate aldığımız da bu yıl cari açığın daha daartarak, 30 milyar dolara ulaşmasından endişe ediyoruz. Elbette bu noktada, cari açığın finansmanının, daha sağlam kaynaklardan yapılıyor olması, olumlu bir gelişmedir. Ama, bu kadar büyük bir açığı ilelebet sürdürmek mümkün değildir. Bunu başarmış bir ülke de yoktur."
Sanayinin eskiye kıyasla, ithal ara girdiye daha çok gereksinim duyan bir yapıya dönüşmesinin, ülkemiz için ciddi bir risk unsuru taşıdığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "Bu sorunun çözümü, orta vadede bir sanayi politikası oluşturmaktır" diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: "Böylece ihracatımızı, ithalata daha az bağımlı hale
getirmeliyiz. Bu konuda hükümetten (şu sektörleri desteklesin) demiyoruz. Sanayi politikası, girdi maliyetlerini düşürmeye ve verimliliği artırıcı faaliyetlere odaklanmalıdır. İstihdam maliyetleri, insan sermayesi, bilgi teknolojileri, Ar-Ge, enerji ve ulaştırma gibi hayati konularda, hükümetimiz sanayiyi nasıl destekleyeceğine dair ne gibi stratejileri olduğunu açıklamalıdır. Bunlar yapılırsa (yıldız sektörler) de kendiliğinden ortayla çıkacaktır."
Hisarcıklıoğlu, şirketler kesiminin rekabet gücünü artıracak ve girdi maliyetlerini azaltacak bir önlemler paketinin, döviz kurunun seviyesiyle ilgili tartışmaları da azaltacağını sözlerine ekledi.