ANKARA (İHA) - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, hükümeti "cari açık" konusunda uyararak, "Büyüyen dış açık finanse edilse, finansman kalitesi iyileşse bile ciddi bir risktir. Açık büyüdükçe dışarıya daha fazla bağımlı hale geliyoruz. Bu nedenle 'ortada risk yokmuş her şey yolundaymış' gibi davranamayız. Böyle bir yaklaşım ciddi tedbirler almamızı önler" dedi.
Hisarcıklıoğlu, kayıtdışı ekonomi konusunda da hükümeti ciddi tedbir almaya çağırarak, "Hesap soramayan dikkate alınmaz" uyarısını yaptı. Sistemin değişmesini isteyen TOBB Başkanı, "Artık oyunun kurallarının önceden belli olduğu ve keyfi olarak değişmediği, devletin bu kuralları uygulamak dışında müdahale etmediği bir piyasa ekonomisini, tüm kurumlarıyla tesis etmek zorundayız" diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, "Politik kutuplaşmaların yol açtığı çatışmalarla zaman kaybetmek, yıldızının parladığı bu anda, Türkiye'ye kötülük yapmaktır. Geçmişte bu çatışma kültürü hepimize kaybettirdi, ülkemize kaybettirdi" açıklamasında bulundu.
TOBB'un 61. Genel Kurulu, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun açılış konuşmasıyla başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi konuşmasını promter aracılığıyla yapan Hisarcıklıoğlu, hükümete üstü kapalı uyarılarda bulundu. Hisarcıklıoğlu, TOBB'un Genel Kurulu'nun her zaman ekonominin odak noktası olduğunu dile getirerek, reel sektörünün tümünün bir araya geldiği, tek ve en büyük platform olduğunu söyledi. "Mustafa Kemal'in önderliğinde bu yeniden yapılanma olmasaydı, bugün ne bizler ne de ülkemiz varolabilirdi" diyen Hisarcıklıoğlu, Atatürk'ün başlattığı çağdaşlaşma atılımının, tarihte çok az topluma nasip olan benzersiz bir başarı öyküsü olduğunu söyledi. Bunun arkasından İnönü'nün basiretli yönetimiyle 2. Dünya Savaşı'nın dışında kalındığını kaydeden Hisarcıklıoğlu, "Menderes'le özel girişimcilik başladı. Demirel'le sanayileşme yolunda büyük adımlar attık. Özal'la birlikte rekabeti ve dışa açılmayı öğrendik. Ne yazık ki Özal'ın başlattığı reform sürecinin devamını getiremedik. Bize bu kadarı yeter dedik. Başladığımız işi tamamlayamadık. Günü kurtarmanın, geleceğimizden daha önemli olduğunu düşündük. Politik çekişmelere geri döndük ve hata ettik. Bu yanlış tercihimiz 7 yıl içinde 2 büyük krize neden oldu" dedi.
Türkiye'ye yeni bir fırsat penceresini, 2001 yılında yaşanan krizin açtığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, 2001'de başlatılan yapısal dönüşümün, 2003'den itibaren yeni hükümetle birlikte sağlanan siyasi istikrarın getirdiği iradeyle yeni bir ivme kazandığını ifade etti. Makro ekonomik istikrarı sağlayacak pek çok reform yapıldığını anlatan Hisarcıklıoğlu, 4 yıldır kesintisiz süren özel sektör kaynaklı büyüme, enflasyonun ve reel faiz oranının tek haneli seviyelere gerilemesi, kamu maliyesinde sağlanan disiplin ve düzelmenin bu programın sonucu olduğunu söyledi. Makro anlamda başarılı olduğu görülen bu programın, ekonominin istikrarlı büyümesi için gerekli altyapıyı hazırladığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, şimdi yapılması gerekenin bir taraftan bu programın kazanımlarını korumak, diğer taraftan şirketler kesiminin rekabet gücünü artıracak, mikro ekonomik tedbirler paketi oluşturmak olduğunu vurguladı. Hisarcıklıoğlu, "Eğer bu tedbirleri geçmişte yarım bırakmamış olsaydık, şimdi zayıflayan sektörlerimizdeki sıkıntıları değil, yükselen sektörlerimizin başarılarını konuşuyor olacaktık. Maalesef bunları bugün de yeterince yapamadık. Böyle olunca da, şimdi yaşanan sıkıntıların ortaya çıkması kaçınılmaz oldu. Ekonomide yaşanan dönüşüm, kısa vadede tarım kesimini, küçük işletmelerimizi, esnaf ve sanatkarlarımızı olumsuz etkilemektedir" diye konuştu.
"FIRSATLARIN KAZASI YOK"
Değişim ve dönüşümün kalkınmanın anahtarı olduğuna da işaret eden Hisarcıklıoğlu, geri adım atılamayacağını, ancak olumsuz etkileri yokmuş gibi de davranılamayacağını belirtti. Hisarcıklıoğlu, ülkenin bir bütün olarak yararına olan reform sürecinin, herkesi aynı şekilde etkilemediğini, herkesin aynı anda kazanamadığını bildirdi. Bu nedenle sürecin başında mutsuz olanlara kayıplarını zamanla telafi edeceklerini gösteren projeler tasarlanması gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, aksi takdirde reform sürecinden mutsuz olanların toplumda ağır basacağını söyledi. Bunun sonucunda ortaya çıkacak siyasi popülizmin, reform sürecini yavaşlatacağını ve Türkiye'nin bir 10 yıl daha kaybedeceğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, ülkenin bir kez daha böyle bir kayba tahammül edemeyeceğini ifade etti.
Hisarcıklıoğlu, "Unutmayalım ki fırsatların kazası yoktur" uyarısını yaptı. "Şimdi yapılması gereken rehavete kapılmadan reform sürecini devam ettirmek ve reel sektörün rekabet gücünü artırıcı tedbirleri almaktır" diyen Hisarcıklıoğlu, bürokrasiden yakındı. Hisarcıklıoğlu şunları söyledi:
"Şirketlerimize rekabet edin, markalaşın, ihracat yapın diyoruz. Aşırı vergi yükleri yüksek enerji maliyetleri sürdüğü müddetçe bunları nasıl başaracağız? Dünyanın en ağır istihdam yükleri en katı çalışma mevzuatı hala bizdeyken istihdam artışını nasıl bekleyebiliriz? Yükselen Asya rekabeti k litik çekişmelere geri döndük ve hata ettik. Bu yanarşısında rekabet gücümüzü nasıl koruyacağız? Bu kadar çok sayıda ve karışık mevzuat düzenlemeleri varken nasıl hukuk devleti olacağız? Polisimizin ve adalet sisteminin elini kolunu bağlayıp insanlarımızın can ve mal güvenliğini nasıl sağlayacağız? Bir taraftan bilgiye ulaşmanın öneminden bahsediyoruz. Ama dünyanın en pahalı internet hizmetini tekel olarak devam ettiriyoruz. Bu durumda nasıl bilgi toplumu olacağız?"
Hisarcıklıoğlu, ihracatın 3 yılda 2 katına çıkmasının ayrı bir başarı hikayesi olduğunu belirterek, aynı sürede ithalatın daha hızlı artmış olmasını görmezden gelemeyeceklerini bildirdi. Artan dış ticaret açığının tek sebebinin yükselen petrol ve diğer enerji fiyatları olmadığını belirten Hisarcıklıoğlu, büyüyen dış açığın finanse edilse, finansman kalitesi iyileşse bile ciddi bir risk olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, "Açık büyüdükçe dışarıya daha fazla bağımlı hale geliyoruz. Bu nedenle 'ortada risk yokmuş her şey yolundaymış' gibi davranamayız. Böyle bir yaklaşım ciddi tedbirler almamızı önler. Özellikle bugünkü gibi çoğunlukla kısa vadeli kaynaklarla finanse edilen bir cari işlemler açığı, kısa vadeli yüksek borç demektir. Şimdi son yaşanan çalkantılara bir bakın. Özellikle de daha ciddi bir gösterge olan faizleri inceleyin. Başka ülkelerden daha ağır bir şekilde etkilendiğimizi göreceksiniz. Olup bitenlerden alınması gereken dersler vardır. Doğrudan sermaye yatırımlarının artması ve özelleştirme gelirleri, cari açığın finansmanını sadece bir süre rahatlatır. Cari açığı risk unsuru olmaktan çıkartmanın yolu, sanayiimizi ve ihracatımızı ithalata daha az bağımlı hale getirmektir" değerlendirmesini yaptı.