Büyük şehirlerde, metropollerde yaşıyorsanız toplu ulaşım araçlarında saatlerinizin geçtiğini tahmin etmek hiç de zor değil. Bu sürelerde yapacağınız birçok şey mevcut tabii ki ama düşünüp de bakınca size en çok faydası dokunacak şey kitap okumak olacaktır. Her gün bir sayfa bile okusanız, dününüzden daha çok bilgi birikimine sahip olacağınız yadsınamaz bir gerçek. Ne demiş atalarımız, "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." Siz teknolojinin kölesi olmayıp, kitabın yazarına içten içe bir minnet duysanız bile kafi. Bırakın elinizde telefon yerine kitap olduğu için geri kafalı desinler, retro desinler, özenti, keko desinler...
Siz ne kadar endişelenirseniz endişelenin içinde bulunduğunuz şartları değiştiremezsiniz. Bu ister trafik olsun, ister kaçırdığınız metrobüs... İçinde bulunduğunuz stres sebebi durumlardan bir süreliğine de olsa soyutlanmanızı sağlayacak şey ise kendinizi başka dünyalara bırakmak. Her kitap başka bir dünyaya, evrene, zamana açılan minik bir portal ne de olsa. Olduğunuz kişiyi unutup kitabın kahramanı oluverdiğiniz nadide zamanlardan bir parça, kitap okuduğunuz zaman dilimi. Boş boş oturup kendinizi yiyeceğinize en azından yolda geçen sürenizi sakin ve mesut bir biçimde geçirebilirsiniz.
Evet, biz insanlar 21. yüzyılda birbirimize yabancılaştık. Toplumsallıktan bireyselliğe geçiş yaptık, vesayet olarak küçük şehirlere bıraktığımız sıcakkanlılığımızı ve iyi niyetimizi kaybettik belki de ve tanımadık bir çift gözle karşılaştığımızda korkar hale geldik. Bunun çözümünü sunamasak da, size yolculuğunuz boyunca bu endişelerden sıyrılmanıza yardımcı olacak bir önerimiz var. Gözlerinizi bir yabancının gözleri yerine harflerden, kelimelerden oluşan bir dünyaya odaklamak!
Toplu taşımada yer bulabilmek zor iş. Oturarak gitmek istiyorsanız şansınız neredeyse sıfır, hele de iş, okul giriş çıkış saatlerinde... (İlk durakta binmiyorsanız şayet.) Ayakta kaldıysanız kitap okuyamayacaksınız diye bir şart, bir kural yok en nihayetinde. Siz de ayakta kitap okuyanlar kervanına katıldıysanız bir müddet sonra otobüsün, metronun, metrobüsün dur kalklarına alışıyor, alacağınız manevrayı önceden kestirip vücudunuzu ona göre şekillendirebilir hale geliyorsunuz. El kol koordinasyonu gerektiren bilumum sporları ziyadesiyle yapacak seviyeye ulaşıyorsunuz. Yoga, pilates kurslarına gitmenize gerek kalmadan asgari esnekliğe kavuşuyorsunuz. ;)
Belki zamanında okumak isteyip de okuyamayan bir nine, bir dededir o, belki de sizde kendini gören bir yaşıtınız... Her halükarda güzel yürekli insanlardır, içinde okuma aşkı olanları uzaktan tanıyan. Otururken yerini size vermese bile (ki vermesin zaten, yaşlı insanları kaldırıp da kendimiz oturacak kadar düşmeyiz!) kalkana yakın size seslenirler, "evladım, kızım, oğlum, arkadaşım, gel ben inicem şimdi, sen otur." derler de gözlerimiz buğulanır ama çaktırmayız.
Akıllı telefonlar hayatımızın olmazsa olmazları arasında, kabul ediyoruz ancak onları gerektiği zamanlarda kullanmanın önemini de biliyoruz. Tüm gün işle alakalı mailleştiğinizi, sınav zamanı not için arkadaşınıza ısrar ettiğinizi, sosyal medya hesaplarınızı ve gündemi takip ettiğinizi biliyoruz. Ve şarjların su gibi akıp gittiğini de... Bırakın en azından yolculuğunuz süresince sarjınız sabit kalsın, sırf bu süre zarfında sıkılmamak için oyun oynamanıza gerek yok! Eminiz ki kitap okurken dış dünyayla olan ilişkiniz aklınızın ucuna bile gelmeyecektir. Dolayısıyla ihtiyacınız olan zamanda telefonunuzu istediğiniz gibi kullanabileceksiniz. Sırf sıkıntı öldürmek için iki saniyede bir sosyal medya hesaplarınızın akışını güncellemek yerine kitaplarla zihninizi güncellersiniz, mis!
Yine bir önceki başlıkta bahsettiğimiz konuyla ilgili olabilecek bir mevzu. Oyun oynamak yerine sosyal medyada zaman geçirmeyi tercih edenlerdenseniz, kitap okumanın kota dostu olduğunu görebilirsiniz! Refresh tuşu yerine kullanacağınız, parmağı hafif bir dil yardımıyla ıslatıp sayfa değiştirme hareketi size birkaç yüz megabite alan kazandırabilir!
Bu işin şakası olsa da sepiosexual (zeka ve entelektüel seviyesi yüksek olan kişilerden hoşlanan insanlar) kişilerin ilgisini üzerinizde hissedebilirsiniz. Gerçi belli de olmaz, bahsettiğimiz Instagram hesabının yerli versiyonunun bugün yarın ülkemizde belirmeyeceğinin garantisini kim verebilir ki?
Ha tabi bir de buradan çıkardığımız bir mesaj var ki; erkekler kitap okuyan kızlardan hoşlanmıyor! Hoşlansa kızlar için de bir hesap açılırdı değil mi? (bu da böyle bir toplumsal eleştiri olsun.) Sözüm size kızlar, hiçbir erkek için kendiniz olmaktan vazgeçmeyin. Hangi erkek size dünyadaki bütün kitaplarda yer alan dünyaları sunabilir ki?