HABER

TOPLUMU SARSAN CİNAYETLERİN FAİLLERİ CEZAEVİNDE KONUŞTU

TOPLUMU SARSAN CİNAYETLERİN FAİLLERİ CEZAEVİNDE KONUŞTU

Ogün Samast, Başak Aydıntuğ, Şemdin Sakık, Şıh Mehmet... Herbiri son dönemde yaşanan şiddet olaylarında öne çıkan isimler. Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak başta bu isimler olmak üzere cezaevindeki 6 bin gençle görüştü ve önemli ayrıntıları Şiddeti Anlamak adlı kitabında topladı. İsimleri farklı olsa da hepsinin ortak noktası çocukluklarında aile içi şiddet görmeleri, şiddetle iç içe büyümeleri...

Türkiye’de sevgilisinin boğazını keserek öldüren gençlerden, ailesini, akrabalarını katledenlere hemen her gün şiddetin farklı bir boyutuyla karşılaşıyoruz. Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast, annesi Prof. Dr. Olcay Tiryaki’nin boğazını keserek öldüren Başak Aydıntuğ, Trabzon’da Rahip Santoro’yu katleden O.A., PKK’nın eski liderlerinden Şemdin Sakık ve en son Bilge Köyü Katliamı’nın en önemli sanığı Şıh Mehmet... Bu saydıklarımız şiddet olaylarında Türkiye’nin son birkaç yılına damgasını vuranlar... Bu isimler başta olmak üzere 25 yıl boyunca cezaevindeki 6 bin sanıkla görüşen Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Başkanı Adem Solak tüm izlenimlerini Şiddeti Anlamak adlı kitapta topladı. Solak, toplumda sıkça tartışılan bu cinayetlerin zanlıları ve faillerinin psikolojilerini anlattı...

Rahip Santoro cinayetini işleyen O.A. ile çalışmamız sekiz ay sürdü. Her seansta en az bir, bir buçuk saat görüşme yaptık. O.A. ile ilk görüşmeye gittiğimde karşımda zayıf görünümlü bir genç vardı. Bahsedilen olayın faili bu küçücük, sakin tavırlı, çelimsiz çocuk olamazdı. O.A. sorgulayan bir tutum içindeydi. Okumayı, eğitim görmeyi bilim adamı olmak için sevdiğini belirtti. Konu kitap okumaya gelince Bilim Teknik dergisini sürekli okuduğunu, evrim teorisiyle ilgili kitapları, Hitlerin hayatını, Karl Marx’ın kitaplarını okuduğunu ifade etti. Cezaevindeyken ise Hitler’in Siyasi Vasiyetim adlı kitabını özellikle okumak istemişti. Bir görüşme sırasında O.A. şunları anlattı: “Lider olma, güçlü ve öncü olma, kendimi fark ettirme duygum her zaman oldu. Kitaplarda, filmlerde bu çeşit insanlara her zaman hayranlık duymuşumdur. Örneğin en çok istediğim şey önemli bir bilim adamı olmaktı. Bazı buluşlar yapabileceğimi hep hayal etmişimdir.”


Şemdin Sakık kendini, dünyada 18 sene dağda kalıp devletiyle mücadele edip ölmeyen tek terörist olarak tanımlıyor. Dolayısıyla şiddeti bu kadar yaşamış bir insanın düşünceleri, duyguları önemliydi. Sakık ile 3-4 kez görüştüm. Anlattıklarında dikkatimi çeken en önemli şey ‘Dağa gelip örgüte katılan herkesin özgeçmişini incelediğimde zengin ve mutlu bir aileden gelen tek bir insana rastlamadım. Hepsi benim gibi aile sorunları olan insanlardı’ demesiydi. Şiddet şiddeti doğuruyor dolayısıyla. Bir başka önemli ayrıntı ise Sakık’ın hala niye dağda olduğunu bilmemesiydi. 18 sene dağda kalmış birisinin ‘Hala neden dağlara çıktığımı ben de tam olarak anlamış değilim’ demesi gerçekten bana enteresan geldi.


Bilge Köyü katliamı şiddet şiddeti doğurur ilkesiyle çok örtüşüyor. Herkes yüzde yüz şiddetle büyümüş. Aynı aile olmaları nedeniyle çok daha fazla sorun yumağına dönüşmüşler. Kendi aralarında kız alıp verdiklerinden, ortak iş yaptıklarından dolayı çok fazla ihtilaf da yaşamışlar. Devlete inanç da az. Dolayısıyla kendi adaletlerini sağlamaya çalışmışlar. Sanıkların büyük çoğunluğu ‘O kadar büyük öfke olduğunda insanın gözü hiçbir şeyi görmez’ diyor. Ama yine de 44 kişiyi öldüren ve bunların lideriyim diyen Şıh Mehmet’in bile cezaevinde karşımda üç saatte üç kez gözlerinden sel gibi yaşlar boşaldı. Ağlamak, üzüntü ve pişmanlığın sonucudur. Ama bir yandan da ‘Eliniz bir kere tetiğe gittiğinde onu artık durduramazsınız’ diyor.


Şiddet sadece fiziksel değil, sözlü şiddet de gençler üzerinde etkili. Mesela Başak Aydıntuğ bunun en açık örneği. Anne ve babası onun yanında sürekli kavga etmiş ve ihtiyacı olan sevgiyi vermemiş. Bu durum onun duygu dünyasını paramparça etmiş. Başak makyajı, giyimiyle çok eleştirildi bir dönem. Ama annelerini öldüren bütün kızlarda bir rahatlama olur. Mesela Konya’da annesini öldüren genç kız evde parti vermiş, ‘Üzerimden ağır bir yükün kalktığını, kendim olduğumu hissettim’ demiş. Başak bana ‘Babaannemle dedemin yanında büyüdüm. Dolayısıyla annemi anne, babamı baba olarak bilemedim. Bu dava sürecinde babamla yakınlığım arttı ve son zamanlarda beni sevdiğini düşünüyorum. Ne tuhaftır ki ilk günler cezaevi bana cennet gibi geldi. Kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissettim. Rahatladığım, zincirlerimden kurtulduğum duygusunu yaşadım’ dedi. Mesela Cem Garipoğlu ile Başak’ın benzer yönleri var. Her ikisinde de para ve eğitim sorunu yok. Peki ne oluyor da bu çocuklar şiddete yöneliyor? Bunu Başak’a sorduğumda şöyle yanıt verdi: ‘Şiddet sadece parayla, eğitimle ilgili değil, insanın nasıl yetiştiğiyle ilgili.’


Hrant Dink cinayeti zanlısı Ogün Samast ile cezaevinde yaklaşık iki buçuk saat süren bir görüşmemiz oldu. En çarpıcı anı ‘Gençlerin cezaevinde olmaması için ne yapılması lazım?’ diye sorduğum andı. Yumruğunu masaya vurdu ve ayağa kalktı. ‘Bu soruya cevap vermek istemiyorum. Bu soru bana, buraya düşmeden önce sorulmalıydı. Şimdi ne anlamı olur ki!’ diye tepki gösterdi. ‘Bu da güzel bir cevap’ deyip sakinleştirmeye çalıştım. Ama gördüğüm kadarıyla cezaevinde olmayı hazmedemiyordu. Beni şaşrıtan başka bir şey ise ‘Şiddet uyguladıktan sonra hangi duyguları yaşarsın?’ diye sorduğumda ‘Üzülürüm, ağlarım’ diye cevap vermesiydi. Sohbet sırasında ‘Okuyor olsaydın burada olmazdın’ dediğimde ise ‘Olmazdım, hatta top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım’ diye yanıt verdi.


Görüştüğüm tüm mahkumların ortak yanı rencide edilmiş adalet duyguları. Özellikle çekirdek aileye geçtikten ve okuldaki öğrenci sayısı arttıktan sonra çocuklar kendilerini daha yalnız, daha terkedilmiş ve çaresiz hissetmeye başladılar. Ogün Samast, Başak Aydıntuğ, O.A. gibi suç işlemiş kişilerin cezaevindeki diğer çocuklardan farkı yok. Ortak özellikleri şiddet görmüş ve aile ortamlarında sorun yaşanmış olması. Aynı şekilde onların bu sıkıntılı durumlarını okullarının anlamaması ve çevrenin o düzeni sağlayacak kadar iyi olmaması da bir etken.


Çeşitli okullarda felsefe grubu öğretmenliği yapan, üniversitelerde çalışan ve 2003’ten beri Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Genel Başkanı olan Adem Solak, 25 yıl boyunca cezaevlerinde terapist olarak görev yaptı. TBMM Şiddet Araştırma Komisyonu adına cezaevinde araştırmalar da yaptı. Özellikle son yıllarda sıradışı öldürme olaylarının arttığını anlatan Solak, çözüm için şu öneride bulunuyor: “Suça karışanlar normal insanlar. Sorun bizim bunu görmek istememizde. Anne babalar arasında çocuklarından korktukları için odalarının kapısını kilitleyip yatanlar var. Oysa bu çocuklar ailede şiddet gördükleri için şiddet uyguluyor.Yaptığımız araştırmalara göre okuldaki gençlerin yüzde 10’u ‘Kendime zarar verdim’, yüzde 27’si ise ‘Zarar vermeyi düşündüm’ diyor. Peki kendini kesen biri bir başkasına acır mı? Tabii ki acımaz. Dört komşu ülkenin nüfusu kadar çocuğumuz var. Acilen Çocuk Bakanlığı kurulmalı, aileyi güçlendirecek sosyal politikalara ihtiyaç var. Bunun için de aile-okul yakınlaşması gerekir. Öğrenci sayısının 250-300’ü geçen okullarda aile bilgilendirme ve eğitim merkezleri kurulması lazım. Ailenin gücünün bilinmesi lazım.”

Star

En Çok Aranan Haberler